Bütçede 300 trilyon liralık açık görünüyormuş. Hafta sonunda Maliye Bakanı Sümer Oral ile Devlet Bakanı Kemal Derviş oturmuşlar... Muhtemelen tenis maçı sonrasında konuyu görüşmüşler:
- Bu parayı nereden çıkaralım
- Bunu bilmeyecek ne var tabii ki vatandaştan...
- Yani?
- Zam koyalım..
- Koyalım da, neye koyalım...
- Yahu şimdi tenis yorgunluğuyla bunu mu düşüneceğiz. Bana bir harf söyle...
- Kerizin K'si...
- Tamam verginin yarısını Köprüye koyalım... Bir harf daha?
- Yoğurdun Y'si...
- Tamam öteki yarısını yola koyalım... İşte sana 300 trilyonu topladık...
Türkiye'de bütçe açığı kapamak görüldüğü gibi kahve falına fincan kapamaktan daha kolay bir iş. Nasıl olsa zenginin yatına, katına, atına vergi koymak gibi bir derdiniz olamaz. Çünkü onlar kutsaldır. Üstelik onlara değil vergi koymak, lafını etseniz anında borsa düşer, dolar yükselir. O zaman ne yapacaksınız?
Geçireceksiniz ipliği iğneye... Vergiyi fakire...
Bunlar anlaşılır şeyler. Anlaşılması zor olan nedir biliyor munuz?
Sayın Kemal Derviş'in sosyal demokrat parti kurmayı nereden akıl ettiği?
Acaba seçim meydanlarında "IMF böyle istiyor" dediğinde sol oyların kendine akacağını mı hesaplıyor?
Kahramanımız kırmızı plakalı makam aracı sahibi bir bürokrat... Bir süre önce, Çankaya'da lüks bir siteden, toplam 320 bin dolara iki daire satın aldı... Her biri 170 metrekare olan daireleri birleştirip tek daire haline dönüştürdü... Şimdi de tadilat yaptırıyor... Bu iş için de en az 30 - 40 bin doları gözden çıkardığı söyleniyor. İpucu... Kahramanımız geçmişte adı sık duyulan son yıllarda ise onca yolsuzluğa karşın sesi sedası çıkmaz olan bağımsız bir denetim kuruluşunun başında... Daha fazla ipucu mu? Kesinlikle yok...
Bazılarımız ABD desteğiyle ekonomiyi ve demokrasiyi güçlendireceğimizi hayal ederken.. Bir soru...
"ABD kendine göbekten bağladığı ülkelere demokrasi gelmesini ister mi?"
Amerikalı ünlü düşünür Naom Chomsky yanıt veriyor:
- Gerçek demokraside ülkelerin başına halkının ve yurdunun çıkarlarını savunan liderler geçer. Bu tür liderler de ülkelerini ABD'ye sömürtmezler. O yüzden ABD az gelişmiş ülkelere gerçek demokrasi ve lider gelmesini istemez...
İşte bu kadar basit...
Teori dergisinin son sayısının arka kapağında ABD eski Adalet Bakanı Ramsey Clark 'ın kendi ülkesi için hazırladığı suç duyurusu yer alıyor. Clark ABD'yi bakın nasıl şikayet ediyor:
"...ABD, 1953'te İran'daki demokratik bir biçimde seçilmiş Musaddık rejimini devirmiş ve başa ülkeyi mutlak bir biçimde 25 yıl yöneten Şah'ı geçirmiş, Guatemala demokratik bir biçimde seçilmiş Arbenz hükümetini devirerek 30 yıl kaosa sürüklemiş; 1962'de Kongo'da Lumumba hükümetini devirerek Mobutu Sese Seko'nun 32 yıl süren şiddetli diktatörlüğüne izin vermiş; Şili'de demokratik olarak seçilmiş Allende hükümetini devirmiş ve başa terör estiren askeri diktatör Genaral Pinochet'nin geçmesine yardımcı olmuştur. Vietnam'da, Pakistan'da Filipinler'de, Panama'da, Haiti'de halk tarafından seçilen tüm liderler ABD'nin desteklediği adaylarla değiştirilmiştir. ABD Küba yönetimine karşı çıkmış, bu ülkeye ve halkına saldırmıştır. 40 yıldır Küba'ya abluka uygulamaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1988 Aralık ayında 155'e karşı 2 oyla ABD'yi, Küba'ya karşı ambargosundan dolayı suçlu buldu. ABD 5 kıtada ve sayısız ülkede baskıcı hükümetleri korudu ve halkları, kültürünü, tarihini, karakterini, değerlerini, sanatını, edebiyatını, müziğini hiçbir değeri olmayan ticari ürünlerle yok etmeye çalıştı. Amerikan siyasetinin tek hedefi, sadece bir sistemin, kapitalizmin yol aldığını, sadece tek bir kültürün, Amerikan kültürünün değeri olduğunu ve tarihin Amerikan kültürünün küreselleşmesi ile sonuçlanacağını insanlığa kabul ettirmeye çalışmaktır..."
Ramsey Clark doğruları mı söylüyor? Abartıyor mu? Bu soruları en kolay yanıtlayacak halklardan biri biziz... Ülkemize şöyle bir kuşbakışı bakmamız kafi...
Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.
J. Keth Moorehad