Kültür Bakanlığı’nın 2001 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, "Rahmi M. Koç Müzesi’ne verildi.
Müzeyi iki yıl önce gezmiştik. Kısa sürede neredeyse iki kat büyümüş. Zenginleşmiş. Tarihin içinden kopup gelmiş buhar kazanları, sanayi aksamı, oyuncaklar, motorlar, otomobiller, tarihi binaların şık atmosferinde hurdadan ziynete dönüşüyor. Açık alanda sergilenen uçaklar, vagonlar ve kıyıya bağlı siyah denizaltı adeta bir Fellini dekoru gibi... Rahmi Koç anlatıyor:
- Babam Vehbi Koç, bilmiyorum kaç yaşındaydım, bana Almanya’dan ilk elektrikli treni getirdiğinden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamış, biriktirmişimdir. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişledi ki, ne evlerimde, ne bürolarımda, ne de depolarda yer kaldı.
Bugün İstanbul’un gezilmesi en keyifli kültür alanı işte böyle, bir elektrikli tren ve anıları biriktirme duygusundan tohumlanmış...
2000 yılında 17 bin kişi gezmiş müzeyi... Bu yılın ilk altı ayında sayı 82 bin olarak kaydedilmiş... Gezenlerin yüzde 60’ını öğrenciler oluşturuyor.
Beyoğlu’na sadece 10 dakika mesafedeki müzeyi çoluk çocuk gezmenizi öneririz.
Sayın Rahmi Koç’u kutlarken, Atlı Köşk’ü bu yıl sanat müzesine dönüştüren Sayın Sakıp Sabancı’ya teşekkur etmeyi unutmayalım. Her iki ünlü işadamının belki de en büyük eserleridir bu müzeler...
Bilim adamının yaşadığı kentte konferansa katılması kendi karısını öpmesi gibi bir şeydir.
ABD Başkanı George W. Bush’a sormuşlar:
- Saddam’ı ne zaman devireceksiniz?
Bush :
- Onu ikinci plana aldık, demiş. Şimdi daha önce devirmemiz gereken biri var.
- Aa.. Kimdir o?
- Bülent Ecevit!
Sanayi Odaları.. Ticaret Odaları.. Ünlü işadamları... Adeta koro halinde yanıp yakılıyor... Haklılar... Türkiye büyük bir para darlığı yaşıyor...
Fakat dikkat ediyoruz; iş çevreleri nedense esas para kaynağını hep ıskalıyor. Boşaltılan bankalardan götürülen (ve ekonomiyi kurtaracak yeterlikte) milyarlarca dolar hortumcuların yurtdışı hesaplarında durup dururken... Hortumlanan paralar zam ve vergilerle fakir halka ödetilirken... İş dünyası nedense iktidara "Hukuku uygulayın hortumlanan paraları geri alın, bu paralarla ekonomiyi çalıştırın" çağrısında bulunmuyor.
Neden acaba?
Amerika’dan yazan hekim okurumuz, dün yayımladığımız notunda özetle:
- Sayın Başbakan Ecevit’te osteoporoza bağlı omur kırığı mevcuttur. Bu tür kırıklarda yeni bir teknik olan "vertebroplasty" veya "kyphoplasty" uygulaması ile omurdaki çökme restore edilebilmektedir. Türkiye’de bu tedaviyi uygulayan hekimler mevcuttur" demekteydi...
Nedir Türkiye’de de uygulanan kyphoplasty yöntemi?
Bir hekim dostumuz izah ediyor:
- Kyphoplasty tekniğinde lokal anestezi ile omurganın içine girilir. Bane tamp isimli bir çeşit özel balon omurga içinde şişirilerek yükseklik kaybı giderilir ve aynı zamanda bir boşluk elde edilir. Bu aşamadan sonra içerdeki balon söndürülerek dışarı çıkartılır ve orda oluşan boşluğa "Cement" adı verilen tıbbi çimento enjekte edilir. Bu çimento donar ve boşluk dolar.
***
Peki bu yöntem neden uygulanmıyor? Dün aldığımız bilgiye göre Başkent Hastanesi’nde omurga cerrahları mevcut. Birkaç hafta önce iki hekim Münih ve Amsterdam’a gönderilerek "kyphoplasty" konusunda eğitimden geçirilmiş. Omurga Cerrahları Derneği Başkanı Selçuk Palaoğlu Başkent Hastanesi cerrahlarının "kyphplasty" tedavisini uygulayabileceğini söyledi dün kendisiye konuştuğumuzda. Peki neden uygulamıyorlar da Ecevit’i çelik korse ile dolaştırıyorlar. Bunu sadece Başkent Hastanesi hekimleri biliyor...
Ecevit "DSP’de demokrasi var" demiş. Aldığı ilaçların hayal gücünü artıran bir yan etkisi var anlaşılan...
TOBB’nin Milli Takım’a şampiyonluk primi olarak 1 trilyon lira vaat etmesini "reklam" hevesine bağlamıştık. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu arayarak, tamamen ekonomik güdülerle hareket ettiklerini söyledi:
- Eğer Milli Takım şampiyon olsa Türkiye’ye fazladan 100 bin turist gelir, 100 milyon dolar (160 trilyon TL) bırakırdı. Bu miktarda para için 1 trilyonluk yatırım çok olmasa gerek...