Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Antalya'ya panele gelen bir yabancının "Burada kilise var mı?" sorusuna bir gazeteci arkadaşımızın evet yanıtı veremediğini yazmıştık.
       Antalya Aziz Pavlus Kültür Merkezi Müdür Vekili Nimet Yıldırım geçtiği notta "Antalya'da yalnızca yabancılar için değil aynı zamanda Hıristiyan Türkler için de kilise mevcut" diyor ve ekliyor:
       "Antalya Uluslararası Kilisesi toplantılarını genellikle İngilizce yapar, ağırlıklı olarak yabancılara hitap eder. Antalya İncil Kilisesi ise Türkçe toplantılarıyla yerel inanlılara hizmet veriyor. Her iki kilise de Kaleiçi'nde, Aziz Pavlus Kültür Merkezi'nde yer almaktadır..."

Saray'da temizlik

       Topkapı Sarayı'nda 2,5 yıldır "temizlik" vardı, bitti... Temizliği yapan Cif firması, Kültür Bakanlığı Restorasyon Laboratuarı uzmanları denetiminde Saray'ın tozunu aldı, etrafı ak pak etti.
       Bu arada sürpriz buluntularla da karşılaşıldı...
       Firma sorumlularından Aslıhan Ersu anlatıyor:
       - Revan Köşkü'nün tavanı üzerinde temizlik sürerken bir de ne görelim... Tavanın "mermer" görüntüsü meğer sıvaymış.. Sıvanın altından muhteşem "kalem" işleri çıktı.. 3. Ahmet'in şehzadelerinin sünneti için yaptırdığı tadilat sırasında bu kalem işlerini beğenmeyip üzerine sıva attırdığı sanılıyor...
       Anlayacağınız... Saray temizliği, bir huyumuzun daha "tarihi" kökenlerini ortaya çıkarmış bulunuyor...

Yeşil reçete

       İzmir'den arayan ruh hekimi dostumuz dert yanıyor:
       - Elimde yeşil reçete kalmadı. O yüzden hastalara trankilizan (rahatlatıcı) ilaç yazamıyorum...
       - Her zaman nereden alıyordunuz bu reçeteleri?
       - İl Sağlık Müdürlüğünden. Onlarda da kalmamış. Sağlık Bakanlığı'ndan istemişler. Bakanlık da basılıyor falan demiş... Sonuçta reçetesiz kaldık.
       Sorun üretmekte üzerimize yok. Hiç akla gelmeyen konuları dahi soruna dönüştürebiliriz. Okurumuz devam ediyor:
       - Aslında bu ilaçların yeşil reçeteyle satılmasına da gerek yoktur. Adam bir adet diazem alıp maça gitse kuzu gibi seyreder. Onun yerine alkol alıp gidiyor, ortalığı birbirine katıyor. Bu ilaçlar iptila yaratır diye yeşil reçete ile satılıyor. Ben 30 yıllık meslek yaşamımda sadece iki iptila vak'ası gördüm.

Smirna

       İsmi lazım değil... Bir televizyon kanalı Onasis'in hayatıyla ilgili belgesel yayınlıyor. Bir ara aynen şu cümle geçiyor:
     Â- Onasis, doÄŸduÄŸu Smirna'yı Türklerin iÅŸgalinden sonra terk etmek zorunda kaldı
       Smirna dedikleri yer bizim İzmir... Bırakınız kendi kentimizin adını yabancıların diliyle anmamızın ayıbını ... İzleyenler de merak etmez mi acaba Smirna neresi diye?

KeleÄŸe geldik!

       Galatasaray'ın rakibi Strum Graz'ın maçtan önce sahanın enini "72 metreden 68 metreye indirmesi" olay oldu...
       Spor sayfaları dün Avusturyalılara versansın ediyordu:
       "Strum Graz'a UEFA kıyağı...", "Fark yemekten korkan Strum Graz, UEFA'nın isteği üzerine sahanın enini dört metre kısalttı..."
       "420 metrekaremizi çaldılar.", "Dar alanda Galatasaray'ı sıkıştırmak istiyorlar.", "Lucescu, `Sert ve baskılı bir oyun için kendilerine avantaj yaratıyorlar' dedi."
       O dedi, bu dedi... muhabbeti arasında bir gazeteci arkadaş da çıkıp bizim buralarda sahalar kaça kaçtır, diye sormamış...
       Meraklanıp dün İnönü ve Ali Sami Yen stadlarının enini sorduk... Her iki stad müdüründen aldığımız yanıt:
       - Sahaların eni 68 metredir. UEFA standardı böyle...

DoÄŸruya doÄŸru...

       ...Gazeteciliğin en temel kurallarından biri, suçlu olduğu yargı kararıyla kesinleşmedikçe kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğidir. Ama bu kural televizyon haberlerinde sık sık çiğnenmekte, sadece bir iddia ile karşı karşıya olan kişiler azılı suçlular olarak tanıtılabilmektedir.
       Gazeteciliğin önemli kurallarından biri de, "kişilerin özel yaşamının, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında yayın konusu yapılmayacağı" şeklindedir.
       Ne var ki bu kural daha hiçe sayılmakta, ünlü kişilerin yaşamları adeta didik didik edilmekte, en mahrem sırları açıklanmaktadır.
       Bir nevi kameralı röntgencilik anlayışı egemen olmaya başlamıştır. Üstelik tüm bunlar, "toplumun haber alma hakkı var" denilerek savunulabilmektedir. Bazı şarkıcı ve mankenlerin sevgililerinin çetelesini tutan ve onlardan kimilerinin yoz yaşantılarını sık sık ekrana taşıyan televizyonların bu tutumlarıyla nasıl bir kamu çıkarı gözettikleri merak konusudur.
       ***
       ...Televizyon haberlerinde bazı suç örgütlerinin propagandası da rahatlıkla yapılabilmektedir. "Yeraltı dünyasının tanınmış ismi meydan okudu", "ünlü baba yattığı hapishaneden adamlarına vur emri verdi" gibi haberlerde suç örgütlerinin, mafya liderlerinin korkutucu ve yıldırıcı özellikleri ön plana çıkarılmakta ve bunların namlarını yürütmeleri için ihtiyaç duydukları ortam yaratılmaktadır. Televizyon ekranları mafya liderlerinin mektuplaştığı bir platform olmamalıdır.
       ***
     ÂYukardaki eleÅŸtiriler RTÃœK BaÅŸkanı Nuri Kayış 'ın televizyonların yeni yayın dönemine baÅŸlaması dolayısıyla yaptığı basın açıklamasından alındı. Kurum'un aldığı pek çok yanlı, insafsız ve yanlış karar var. Son örneÄŸi Açık Radyo'nun 15 gün kapatılması... Ancak Nuri Kayış'ın yukardaki eleÅŸtirileri de hiç yanlış deÄŸil.

BarceBahçe!..

       Fenerbahçeli dostlarımızın önceki akşamdan beri havalarından yanına varılmıyor. Bir gurur, bir şişinme ki, anlatılır gibi değil (!) Neden mi?
     Â- Neden olacak, Barcelona ayarında takım olduÄŸumuz ortaya çıktı da ondan... Baksanıza, BeÅŸiktaÅŸ bize de üç tane atabildi, Barcelona'ya da...

Günün sorusu...

       CHP ve FB... Siz arada bir benzerlik görüyor musunuz?

Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr