Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Bu da yeni çıktı... Avrupalı bakanlar Ankara'ya iner inmez yemeden içmeden İnsan Hakları Derneği veya HADEP temsilcileriyle görüşmeye oturuyor. İlk bilgiyi onlardan alıyor. Sonra hükümet yetkililerinin karşısına çıkıyorlar. Buna kızıyoruz. Kızmakta haklıyız. Ama düşünmek de zorundayız. Diyelim ki Batılılar hükümete karşı önyargılı... Peki ama kendi hükümetlerimizi biz yeterince inandırıcı buluyor muyuz? Dış dünyada resmi görüşü savunabiliyor muyuz?
       Geçiyoruz bu konuyu... Başka bir merak noktasına geliyoruz.. Acaba İHD gibi kuruluşlarla Batılı temsilciler arasında neler konuşuluyor? İHD, hükümet hakkında yabancılara ne gibi şikayetlerde bulunuyor?
       İHD dün yayımladığı bildiride, yabancılarla görüşmelerde dile getirilen İHD görüşlerini özetliyordu. Mesela:
       "..Helsinki Zirvesi'nden sonra hükümet tasarrufu olarak tek bir konuda ve pozitif bir karar alınmıştır. Bu karar Abdullah Öcalan ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin geçici önlem kararına uyulmasıdır. Bu karar dışında Anayasa, yasalar ve uygulamada insan hakları durumunun iyileşmesini sağlayacak gelişme yaşanmadı. İşkence olgusu devam ediyor, insanlar düşüncelerini açıkladığı için yargılanıyor ve cezalandırılıyor.."
       ***
       "..İHD, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasal ve yasal çerçevesinin demokratikleştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Başta Anayasa olmak üzere pek çok yasada değişiklikler gerekiyor. Öncelikle işkence konusunda siyasi otoritenin daha kararlı olmasını, sürekli ve sistemli denetim yapmasını istiyoruz. İfade özgürlüğü bağlamında TCK'nın 312. maddesi ve Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi hemen ele alınabilir."
       ***
       "..İHD, insan hakları ve demokratik standartların yükseltileceğine inanmaktadır. İyimserliğimiz Türkiye toplumuna, iç dinamiklere olan güvenden kaynaklanıyor. Çünkü Türkiye'de gelişmiş bir demokratik kamuoyu var. Ayrıca 15 yıldır Güneydoğu'da yaşanan ve bir bütün olarak toplumumuza travma yaşatan silahlı çatışma ortamı büyük ölçüde sona ermiştir. Bir başka faktör Türkiye'nin devletlerarası ilişkilerinde yönünü Batı'ya çevirmiş olması ve bu alanda kararlı bir görüntü sergilenmesidir."

Rüşvet başkenti

       Defalarca çıkardığın "Kıyak Emeklilik Yasası"nı Anayasa Mahkemesi defalarca iptal mi etmiş?.. Kolayı var....
       Yaparsın hemen yasal bir düzenleme... Katarsın kıyağın içine sorun çıkaran (!) Anayasa Mahkemesi'nin de üyelerini... Verirsin rüşveti; tereyağdan kıl çeker gibi çözersin meseleyi...
       5 + 5'in Meclis'ten geçmesi tehlikeye mi girmiş?.. Bazı milletvekilleri ve bazı muhalefet partileri sorun mu çıkarıyormuş? Kolayı var...
       Hazırlarsın hemen üç maddelik bir Anayasa değişikliği paketi... Koyarsın içine milletvekili maaşlarını Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden kurtaracak yasa değişikliğini... Koyarsın kapatılma tehlikesi yaşayan partiyi kurtaracak, parti kapatmayı daha da zorlaştıran yeni düzenlemeyi... Verirsin sorun çıkaran milletvekillerine ve partiye rüşveti... Çözersin böylece sorunu...
       Köşe yazarı :
     Â- Bu Meclisteki 550 vekil rüşvetle iÅŸ yapıyor,
       diye mi yazdı? Yasaklarsın köşenin TBMM'ye girişini...
       Ooooh.. Sen sağ ben selamet...

       ***
     ÂÄ°nsan kendi mevkiini dostlarının gösterdiÄŸi nokta ile düşmanlarının gösterdiÄŸi nokta arasında aramalıdır.
      Cenap Şahabettin
       ***

       ***
     Â
       Yüksek bir mevkiye sahip olmadığın için telaşlanma. Asıl o mevkiye layık olamayacağından dolayı endişe et.
      Konfiçyüs
       ***

Tarih bilmeyince...

       Avusturya'da Haider'in iktidar ortağı olması karşısında Avrupalı tepki duyarken bizim gurbetçinin:
     Â- Bir deneyelim, görelim,
       havasında olduğunu yazmıştık. Yurt içinde de hava farklı değil. Örneğin kimimiz dinci partinin ülkeyi İranlaştıracağını söylerken kimisi:
     Â- Bir deneyelim, öyle karar verelim diyor...
       Türk halkı acaba neden "yaşayarak öğrenmek" durumundadır?
       Okurumuz Ahmet Sipahi bu sorunun yanıtlarından birisini, ama en önemlisini özetleyerek yazmış. Okuyalım:
       - Biz Türkler herşeyi yaşayarak öğrenmek zorundayız çünkü atalarımızın veya başka ulusların başından geçen olaylardan bihaberiz. Çünkü bize "Tarih" dersinde sadece kronoloji öğretiliyor. Okullarımızda okutulan tarih kitaplarının hiç biri olayları sebep - sonuç ilişkisi içinde incelemiyor. Sadece olayın geçtiği an ve kimler arasında geçtiği anlatılıyor. Savaşlar Türkler kazanmışsa uzun uzun anlatılıyor, kaybetmişse tarih verilip bir - iki cümleyle geçiştiriliyor. "Tarih tekerrürden ibarettir" sözü tam bize göre... Biz aynı olayları ve acıları bıkmadan usanmadan yaşamak zorundayız. Çünkü tarih bizim için sadece rakamlardan ibaret... İçinde ders alınacak hiçbir şey yok. Çünkü birileri bazı şeyleri bilmemizden rahatsız oluyor. Tarih bilmeyince her neslin herşeyi yeniden ve aynı acılara katlanarak öğrenmesi farz oluyor.

Hizbülmetro!

       Gaziantep'te ele geçirilen bir Hizbullah militanının itiraflarından yola çıkan polis, örgüte ait bir evin altında örgütevlerini birbirine bağlayan metro ortaya çıkarmış. Raylı sistemin kullanıldığı metro polisi bile hayrete düşürmüş.
       Biz şahsen hayrete düşmedik... Herşeyi yeraltında olan bir örgüt, ulaşımını yer üstünden yapacak değildi ya!



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr