Gazete ve televizyonculuk mesleğinde 30 yılı deviren Serdar Akinan, zaman içinde başından geçenleri bir polisiye roman lezzetinde kaleme aldı, “Hayatımın Haberi” adı altında kitaplaştırdı.
Cesur ve dürüst bir gazeteci Serdar Akinan. Mesleğe aşkla başlamış, aşkla sürdürüyor. İlginç sahnelerle dolu kitaptan ilginç bir bölümü aktaralım.
Akinan 90’larda Star TV temsilcisi olarak Washington’dadır. Refah Partisi’nde Yenilikçi ekip içinde yer alan Abdullah Gül bir davet üzerine Amerikan başkentine gelir. Carnegie Endowment’ta bir konferans verir. Konuşmanın bitiminde yönetici “Off the record” bölümüne geçer. Yani artık soru ve yanıtlar ‘yazılmamak kaydıyla’ gidip gelecektir. Bir izleyici sorar:
“Sayın Gül, siz İslamcı gelenekten gelen ve İsrail’i büyük şeytan, Amerika’yı da onun ortağı olarak niteleyen bir liderin partisi adına buradasınız. Size nasıl güvenebiliriz?”
Bu soruya Abdullah Gül şöyle yanıt veriyor:
“Bakın, biz şu anda o partinin içinde, o gelenekten gelen genç bir ekibiz. Elbette iktidara gelinceye kadar bu söylemleri sürdürmek zorundayız. Ancak şunu bilmenizi isterim. Bizlerin muhalefette ne dediğimize değil, iktidara geldiğimizde sizin için neler yapacağımıza güvenmeniz gerekir. Konuşmam da zaten bu iradenin beyanıdır.”
Bu sözler o zaman yazılmamak kaydıyla söylenmiş. Ancak aradan geçen 20 küsur yılda neyin ne olduğu zaten anlaşıldı.
DENKTAŞ
Vefatının 9. yılında saygıyla andığımız Rauf Denktaş sağlığında derdi ki:
- Biz ateşin üzerinde oturuyoruz, ben de bilirim Türkiye’ye gidip yaşamayı ama neden burada yaşıyoruz, çünkü burası ana vatanın güvenliği açısından hayati önemde bir kaledir, ana yurdun savunması buradan başlar da ondan.
Kıbrıs’ın kahraman lideri Denktaş böyle bir yurtsever idi. Adasever değil. Yurtsever...
E. Büyükelçi Onur Öymen, Denktaş’la ilgili mesajında önemli bir hatırlatmada bulundu:
- Denktaş’ın kişiliğinin ve eserlerinin anısını gelecek kuşaklara yansıtacak olan anıt mezarının bir an önce tamamlanması ona karşı olan görevimizin gereğidir.
Onur Öymen son “Baskılara Direnirken” adlı kitabında Denktaş’ın da baskılara nasıl kahramanca direndiğini anlatıyor. KKTC hükümeti bu büyük adama saygının gereğini yerine getirmeli, anıtı bitirmelidir.
DAYAK
Bulunduğumuz yılın ilk iki haftasında beş gazeteci saldırıya uğradı.
Aksaray’da Anadolu’nun Sesi gazetesi Haber Koordinatörü İzzet Tınmaz, Aydın’da adliyenin önünde haber kovalayan gazeteciler Murat Uçkaç ve Kıymet Sarıyıldız. İstanbul’da KRT TV programcısı Avukat Afşin Hatipoğlu ve Ankara’da Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu sokak ortasında dövüldüler.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk, son yazısında:
“Ankara’da bir ‘saldırılacaklar listesi’nden söz ediliyor” diye yazdı.
Gazetecilere dava... Gazetecilere hapis... Gazetecilere saldırı...
Saldırıya uğrayanlar da genellikle ya yakalanmıyor ya iki günde serbest bırakılıyor.
Bunlar nedir? Doğruların yazılmasından rahatsız olanların başvurduğu korkutma ve sindirme yolları.
Saldırıya uğrayan aslında gazetecinin şahsında halkın haber alma hakkıdır.
NEWS
Amerikan askerlerinin Irak ve Afganistan’dan çekileceği tarih tartışılırken İngilizce Daily News gazetesinden Nalan Koçak Twitter’da harika bir espri yapmış:
“Amerikan askerleri Kongre’nin koridorlarından ne zaman çekilecek, önce onun takvimi açıklanmalı.”
ELMA
Kayseri’de vatandaşlar -4 derecede yataktan kalkıp ucuz elma kuyruğuna girmiş. Kilosu 2.5 liraya satılan elma vatandaşlara çok cazip gelmiş. Aynı ilimizde kilosu 1.5 liradan satılan karnabahar için de kuyruk oluştuğunu gazetelerde okuduk. Onları görmedik. Kadıköy’de bir markette kilosu 6 liradan satılan portakala hanımların adeta hücum ettiğini ise önceki gün gözlerimizle gördük. Manavda 12 liraydı.
CHP Milletvekili Çetin Arık ucuz elma kuyruğunu resimlemişti dün. Aklımıza düştü. Hani bazı belediyeler üreticiden tüketiciye ucuz sebze ve meyve için satış reyonları kuracaktı? Neden kurmadılar? Neyi bekliyorlar?
KÜLTÜR
Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü ilçesine bağlı Yakuplu Kültür Merkezi’nin temel atma törenine katıldı. İmamoğlu tesise Fatih Sultan Mehmet adının verilmesini önerdi.
Fatih Sultan Mehmet adını taşıyan bir köprü, bir hastane mevcut. Bir kültür merkezine bir kültür adamının adı verilse daha iyi olmaz mıydı? Adı ölümsüz kılınmaya değer bir mimar, yazar, şair, ressam, müzik adamı akla gelmedi mi? Yoksa kimin adını versek öteki kamp buna içerler diye mi düşünüldü? Bu kadar mı kutuplaştık yoksa? Nedir sebep?
Bu arada kültür merkezi için kocaman arsayı Çuhadaroğlu ailesi bağışlamış. Yakuplu halkı adına kocaman bir teşekkür gönderelim.
TEREYAĞI
Bir yerli tereyağı markası... 1 Eylül 2020 tarihinde 1 kg fiyatı 54.00 TL Aynı tereyağı... 2 Ocak 2021 tarihindeki fiyatı 84.90.
Dört ayda fiyat artışı yüzde 60.
Enflasyon mu? TÜİK’e göre yıllık yüzde 14.6.
ÖZMAN
Kanada’da yaşayan Özgü Özman adlı bir sanatçımız var. Güzel sesiyle hasret dolu türküler söylüyor. Son albümünün adını “Köksüzler” koymuş. Kanada’ya pek de isteyerek yerleşmediği anlaşılıyor. Köklerinden koparılmış olmanın hüznünü yaşadığını belli etmekten çekinmiyor. Bir röportajını izledik. İlginç bir şey söyledi orada:
- Yalnızca yurt dışında yaşayanlar değil, yurtta yaşayanlar da köksüz artık. Çünkü yaşadıkları ülke ellerinden alındı. Hakimiyeti kaybettiler. İstemeden de olsa köklerinden koptular.
Üzerinde durup düşünülesi bir yorum bu.