Ankara ve İzmir'den sonra... CHP İstanbul İl Kongresinde Baykal'ın adayı Ali Topuz kaybetti, muhalif aday Cemal Özdemir kazandı. Yorumunu sorduğumuz CHP'li Ertuğrul Günay 'ın sonuçla ilgili yanıtı şöyleydi:
- CHP Halki Palas Partisi olmaktan Halk Partisi olmaya doğru hızla ilerliyor...
Baykalcılar neden onca tüzük oyununa rağmen peşpeşe kaybediyor. Günay'ın yorumu:
- Çünkü parti iyi gitmiyor. Delege bunu görmezden gelemiyor.
(Not: CHP'li Erdal Kalkan, geçen hafta sütunumuzda yayınlanan demeçte 1990 yılında TBMM'de Tevfik Koçak'ın önergesinin Mustafa Sarıgül tarafından geri çekildiğini söylemediğini, sadece bu yöndeki bir söylentiden söz ettiğini açıkladı. Düzeltiriz)
Okurumuz Serap Gökçe, Garanti Bankası Tunalı Hilmi Şubesi'ne ait bir müşteri çekinin bedelini, provisyon masrafı ödemeden almak için bizzat adı geçen şubeye gitmiş. Çek bedelinden buna rağmen 5.000.000 TL. kesinti yapmışlar. Sebebini sormuş. Mantıklı bir açıklama yapamamışlar. Okurumuz:
- Sonuç olarak parama el koydular, diyor...
Geçmiş olsun diyoruz...
Bu bilmece de Hopa Kaymakamı Mustafa Çiçek 'ten...
"Ülkemizde vali ve kaymakamların katıldığı 100'ün üzerinde komite, kurul, komisyon bulunmaktadır. Memurin Muhakematı Momisyonu, Hıfzıssıhha Kurulu, gibi... Geçen hafta adını şimdiye kadar hiç duymadığım bir komitenin davetiyesi geldi: "Türkiye Zoonoz Ulusal Komitesi"
Benim adını ilk kez duyduğum bu komitenin hangi konuyla meşgul olduğunu bakalım okurlarınız tahmin edebilecekler mi?"
(Yanıtı yarın...)
Star Gazetesi'nin 19 Mayıs tarihli sayısında yayınlanan fotoğrafta 20 - 30 gariban göze çarpıyordu. İzmir'de çekilen fotoğrafta, çocukları F tipi cezaevlerinde yatan bu garibanlar basın açıklaması yapıyordu. Mahkum aileleri açıklama için Atatürk Eğitim Hastanesinin bahçesini seçmişler. Neden mi? Çünkü başka yerlerde açıklama yaptıklarında polis "siren çalarak ya da megafondan müzik yayını yaparak" bu basit demokratik hakkın uygulanmasını önlüyormuş.
Şu komedi karşısında polisin haline mi üzülürsünüz, demokrasinin pejmürdeliğine mi? Yoksa böyle bir ülkede yaşıyor olmanıza mı? Hangisine a dostlar?
Yıl 1988, aylardan Ocak. Ankara Dedeman Oteli'nin lokantasında bir masa, masada biri bayan, üç kişi; Ankaralı işkadını İnciser Garipoğlu, İstanbullu işadamları Osman Ayanoğlu ve Zeynel Abidin Erdem. Masaya sonradan dahil olan Zeynel Abidin Erdem, o gün tanıştığı ve arkadaşı Ayanoğlu' ndan dönemin Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan' ın yakın arkadaşı olduğunu öğrendiği İnciser Garipoğlu' ndan "minik" bir ricada bulunur. Milli Savunma Bakanlığı ile bazı işleri vardır, acaba kendisini Vuralhan ile tanıştırır mı?
Devrede, ta Suudi Arabistan Büyükelçiliği döneminden arkadaşlık ettiği İnciser Garipoğlu olunca Bakan Vuralhan hiç nazlanmaz, Ayanoğlu' na istediği randevuyu verir. Daha sonraİnciser' i dahi devre dışı bırakacak Erdem - Vuralhan dostluğu böylece başlar.
x x x
Vuralhan' la böylece tanışan Zeynel Abidin, artık neredeyse haftada bir Ankara'dadır. İnciser Hanım' ın çiçekçi dükkanına yaptığı ziyaretlerinden birinde, Vuralhan' ın "Zırhlı Araç Alımlarını" araştıran Uğur Mumcu ile karşılaşır, keyfi kaçar. Dükkanda fazla kalmaz ama yarım saat kadar sonra telefon eder:
-İnci, senin Uğur Mumcu'yla aran iyi...Eğer kendisine Ercan Vuralhan'la ilgili bir "pardon" yazısı yazdırabilirsen, ben de seni ihya ederim, tamam mı.
İnciser Garipoğlu, Mumcu' ya bu öneriyi iletmez bile...
Nakliye uçağı ihalesini CASA'nın kazanmasına açılan yol işte bu sahnelerle başlar. Peki sonra neler olur?
Sorunun yanıtını vermek durumunda olanlar konuşursa çok ilginç sahneler çıkacaktır ortaya... Acaba TSK neden suskun bu konuda?
Doğru Cevap: "Marangoz uyanmadan öldüğüne göre rüyasında ne gördüğü bilinemez."