Â
Yılmaz Güney'le ilgili tatsız tartışmanın bir faydası oldu.. Bilvesile anılar tazelendi... Pazar günü kütüphanede
Hasan Kıyafet'in
"Mahpus Yılmaz Güney" adlı kitabı takıldı gözümüze... Öyle böyle değil..
Yılmaz Güney'in ömrünün ömrünün beşte birinden fazlası, tam 11 yılı hapishanelerde geçmiş. İlk mahpusluğu 18 yaşında yazdığı bir hikayeden dolayı... Bir işçi kıza ilişkin hikayede geçen:
     Â
- Eğer herkes eşit olsaydı burası bir cennet olurdu,      cümlesinde savcının komünizm propagandası bulması yüzünden 1,5 yıl hapis yatmış. Sonra gerisi...
     Â
Hasan Kıyafet'in kitabında
Yılmaz'la hapis yatmış sayısız mahkumun anısı var. İmralı'da
Yılmaz'la birlikte yatan
Ahmet Cebeci anlatıyor:
      - Bir gün izne çıkacağım. Rahmetli,
"Dayı harçlığın var mı?" dedi. Var yeğen dedim. Yine de elini cebime soktu. Bir şeyler bıraktı.
      Neyse, oradan İzmit'e geldim. İzmit'te Samsun arabalarını bekliyorum. Hava karardı. Hafiften yağmur atıştırıyor. Yer yok, şoförün yanına iskemle koydular.
      Şöför yaşıma, başıma, tıraşıma baktı;
     Â
- Baba yolculuk nereden nereye? dedi.
      Doğrusunu söyledim, İmralı'dan Samsun'a dedim. İmralı deyince kulağını dikti:
     Â
- Yılmaz Güney de oradaymış, tanır mısın?      Anladım, o da
Yılmaz'cı:
     Â
- Tanımaz olur muyum, bak beraber resmimiz var, diye cebimdeki fotoğrafı gösterdim. Adam çok sevindi. Bu sıra muavin para diye başıma dikildi. Elimi cebime attım. Şöför:
     Â
- Dayı koy o parayı cebine, para istemez. Sen Yılmaz Güney'
le fotoğraf çektirmişsin, yeter. O fotoğraf para yerine geçer, dedi...
      Ondan sonra fotoğrafımızı para yerine kullandım. Bindiğim her arabada şoförün gözüne dayadım. İnan olsun ters çıkana rastlamadım. Şu bildiğiniz öğrenci, polis, asker pasosu yerine geçti..!
      Sevenlerinin gözünde bir efsane idi
Yılmaz Güney...     Â
*Kimi ANAP'lılar Mesut Yılmaz'ı cumhurbaÅŸkanı yapmak istiyormuÅŸ...     Â
Olursa slogan da belli: " Kurtar bizi Bebe! " TaÅŸlar
      Kocaeli maçında Fenerbahçeli futbolcunun kafasına bozuk para atılıyor. Galatasaray Trabzon maçında fırlatılan plastik su şişesi korner noktasına konulan topa isabet ediyor. Yorumcu
Serdar Çakman bu manzara karşısında diyor ki:
     Â
- Aman Galatasaraylılar dikkatli olsun, UEFA Kupası maçlarında aynı şey olursa UEFA büyük para cezası verir hatta maçı başka sahada oynatır.      Futbolcular oyunu UEFA kurallarına göre oynuyor ama seyircinin maçı UEFA kuralına uygun izleme zorunluğu yok Türkiye'de. Bu iş böyle mi gidecek? Federasyon yetkilileri masalarında otururken kaflarına taş atılsa çalışmaya devam edebilirler mi? Neden bu kural dışı duruma seyirci kalıyorlar?
     Â
Cihan Demirci’den LAFORİZMA      Hindistan'dan mühendis ithal ediyormuş... "Hint fakiri" ithal etmeye gerek yok tabii, bizde "Türk fakiri" olarak artık fazlası var !..
Nohut Amerika'da
      Ve
"nohut" Amerika'da...
"Bu da ne demek?" diyecek olanlar için hikayeyi ülkenin önde gelen pirinç ve bakliyat satıcılarından
Reis firmasının Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Reis'in anlatımıyla aktarıyoruz:
      - Efendim, Amerika kıtasına nohut ilk defa geçen sene girdi. Amerikalı ziraat uzmanları, İzmir ve Denizli çevresinde pilot nohut ekimi yapıp konuyu derinlemesine araştırdıktan sonra ilk nohut tohumlarını götürüp ektiler. Ve seneye bize nohut satacaklar...
     Â
- Sadece nohut mu?..       - Değil elbet... Amerika kıtası, 10 - 15 yıl öncesine kadar
"yeşil mercimek" nedir, bilmezdi. Onu da Kanadalılar aldı ve şimdi bize satıyorlar. Hem de en kalitelisini. Türkiye'de üretilen yeşil mercimek kesinlikle böceksiz çıkmaz, Kanada'dan gelen mercimeğin içindeyse tek böcek bulamazsınız. Bakın... Mercimek, fasulye, nohut, bunların hepsi bizim geleneksel ürünlerimizdi. Hepsi elimizden gitti. Ve sonuç: Bugün ihraç ettiğimiz tüm tarım ürünlerinden elde ettiğimiz döviz, bir tek pirinç ithalatımıza zor yetiyor. O hale geldik...
     Â
- Neden peki?      - "Benim çiftçim, benim köylüm!" ebediyatıyla hem kendimizi hem çiftçimizi kandırdık da onun için... Devlet, kendi üreticisi için açıkladığı taban fiyatlarıyla Arjantin'de fasulye üreticisini, Brezilya ve Fransa'nın şeker üreticilerini, Kanada'da yeşil mercimek ekenleri sevindirir hale geldi. Kendi çiftçimizden esirgenen para, yurtdışına döviz olarak aktı.
     Â
- Başka?..      - Sadece bu da değil; bugün ne Devlet Planlama Teşkilatı'nın ve ne de ilgili diğer otoritelerin tarımla ilgili somut bir çalışması vardır. Tarıma dayalı yatırım yapmak isteyen sanayici DPT'ye başvurduğunda 10 - 15 yıl öncesine ait eskimiş bilgileri alır. Halbuki ABD ve Batı, meralarımızı, ekili alanlarımızı, ürün miktarımızı, yatırımlarımızı, ihtiyaçlarımızı bizden iyi biliyor. Uydudan sürekli takip ediyorlar. Hangi üründe sıkıntı varsa numuneyi çantaya doldurup damlıyorlar. ABD'nin elinde 2.3 milyon ton prinç fazlası var mesela. İhtiyacımızı Ankaradakilerden daha iyi bildikleri için şimdi de onlar kapımızda...
     Â
"Tarım ülkesi Türkiye"nin son durumu bu...
     Â
Bilmece      Erkeklerin "Benimki daha küçük!" diye övündükleri tek şey nedir?
      Cep telefonu...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr