Bir yazıda "Bizim futbolcuların en babayiğidi İtalyan liginde 15 dakika oynuyor, Brezilya’nın tümü yıldız" gibi bir cümle sarf etmiştik... Bir dostumuz dün:
- İtalyan liginde 90 dakika oynayanlardan kurulu İtalyan Milli Takımı elendi ama bizimkiler çeyrek finalde n’aaber, dedi...
Doğru... Futboldaki ruh faktörünü ıskaladık...
Şenol Güneş, kendisine küfür edenler dahil tüm spor yazarlarına genel af ilan edecekmiş. Herhalde bizi de unutmaz.
Unutmak deyince.. Acaba Milli Takımı alkışlayanlar bütün bu başarıların temelindeki mimarı anımsıyorlar mı? FT adı övgü yazılarında hiç geçmiyor da...
Aşk bütün duygularınızı ayaklandırır, biri hariç:
sağduyu...
Dünya Kupası başladığından bu yana İstanbul’un çeşitli noktalarında bez afişlerin çoğaldığı dikkati çekiyor:
"Milli Takıma Başarılar Dilerim."
Altında da şu imza bulunuyor:
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna."
Başarı dileği her maçtan sonra değişiyor. İkinci turda, üçüncü turda başarılar dileniyor. Bu pankartların sağ üst köşesinde bulunan slogan ise alttaki imza gibi hiç değişmiyor:
"Büyükşehir Çalışıyor."
Nasıl çalışıyor? Beze yazı yazdırıyor... Milli Takımın başarısından pay kapmaya çalışıyor. Bu çalışmak mı?
Türkiye’de 30 bin dolar milyoneri varmış. Bunların her birinde asgari 1 milyon dolar bulunduğunu hesaplasak 30 milyar dolar eder...
Bu para ekonomiye girse Türkiye kurtulur. Ne var ki bu para İsviçre bankalarında yatıyor...
Daha da kepazesi, Türk ekonomisi hâlâ dolar milyonerlerine çalışıyor.
Zam ve vergiyle halktan çekilen paralar "iç ve dış borç faizi" olarak dolar milyonerlerine pompalanıyor.
Dolarlandırıcı sistem halkı dolandırıyor...
İki gün önce boş manşetle çıkan Star gazetesi okuyucularına, "Japonya - Türkiye maçının manşetini siz atın" çağrısı yapmıştı. Gelen öneriler: Çin işi, Japon işi, Davala’dan çeyrek suşi Ömer Salih.
Japonya’ya üçüncü atom bombası Mehmet Kurt Anne bayrağımı kaldırma Sedat Cengiz Takarimasu Cotoni Çalışanları Türkiş dilayt, suşhi nakavt K. Hacıoğlu Futbol "kung fu"ya benzemez İlknur Akyol Sırada vahşi çocuklar Turan Yıldız Hükümet istifa etse bu kadar sevinmezdik Sinan Gezer
Boğaz ile Haliç’in kesiştiği noktaya yerleşen Karaköy ve Tophane, İstanbul’un en renkli noktası olabilecekken en kasvetli kıyı çizgisini oluşturuyor. Bina leşleri ortamı karartıyor.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürü Erkan Arıkan İstanbul’un bu tarihi bölgesindeki görüntüyü değiştirmek üzere kolları sıvamış...
Tabanlıoğlu grubuna bir proje hazırlatmış... Buna göre...
Karaköy’deki Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve yanındaki Yolcu Salonu, bir "butik otel"e dönüştürülecek. Hemen yanlarındaki paket postanesi "kongre merkezi" yapılacak... Tophane’de sırayla uzanan antrepoların ilkinin bir sanat müzesine dönüştürülmesi için Gaugenheim’la temas kurulmuş. Bir sonraki bina Barcelona’da örneği bulunan dev akvaryum olarak planlanıyor... Salıpazarı antrepolarının caddeye bakan ikisi birleştirilerek yine bir otel kompleksine dönüştürülecek. Deniz kıyısındaki daha basık antrepoların alt katları yurtdışından gelen vapur yolcularının giriş yapacağı yolcu salonları şeklinde düzenlenirken üst katları halka açık lokanta, kafeterya, mağaza zincirleriyle şenlenecek... Deniz yoluyla gelen turistler modern bir limanla tanışırken halk da denizle buluşacak, çoluk çocuk saatlerce hoş vakit geçirebilecek...
Genel Müdür Erkan Arıkan, bakanlıklar ve Anıtlar Kurulu zorluk çıkartmadığı takdirde projenin bir yılda tamamlanacağını söylüyor. Yap İşlet Devret yöntemiyle ihale edilecek tesislerin 150 milyon dolar sarfıyla meydana çıkacağı hesaplanmış. Çünkü binaların yeniden inşası gerekmiyor, çoğunluğu tadilatla yeni şeklini alacak... İstanbul küçük bir yatırımla büyük bir zenginlik kazanacak.