Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Trabzon'da 10 yıldır aralıksız yayınlanan "Foto Forum" Dergisi abonelere manilerle fotoğraf dersi veriyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim üyesi Y. Doç. Mustafa Reşat Sümerkan tarafından çıkartılan derginin ders bölümünden kimi satırları aşağıya alalım:
Ders Konusu: Diyaframlar
Düğün güni gelende / Göğe mermi saçulur/ Diyafram göze benzer/ Kisilur da açilur
Vermez ise bubasi / Anlaşur da kaçaruk/ Az ışıkli yerlerde/ Diyaframi açaruk
Ders Konusu: Filtreler
Karadağ ormanında/ Kovaladim ayiyi/ Hava sislenduğunde/ Kullaniruk sariyi/
Baktum karşıda Rize/ Taktum bi polarize/ Net ettum beşyüzlugu/ Geldik yarlan göz göze
Mavi renkli filitre/ Tenleri koyi eder/Süt beyazi Fadimem/ Birdanbire oldi esmer
Ders Konusu: Objektifler
Gelinler ellerine/ Kina yakarlar kina/ Teleylan bakilinca/ Ayşem gelur yakina
Bi evde iki baci/ Allahum bana aci/ Yarim sigmaz vizöre/ Yok mi bi geniş açi
Haçan girdi horona/ Titrer idi omizi/ Böcük çekilaceksa/ Takaruz makromizi
Ders Konusu: Fotograf çekimi
Dik tutup makinayi/ Vizöründen bakaruk/ Alan derinlugunu/ Diyaframlan saglaruk
Yüksek enstantaneylan/ Çekilur uçan arı/ Güneş battiktan sonra/ Kullanun B ayari
Ders Konusu: Filmler
Filimum yüksek ASA / Gren yapacak gren / Yitirdum Fadimemi / Yokmidur oni gören
Filimin üst tarafi / Gümüş kaplidir gümüş / Gel karanlik odama / Edelum senle cümbüş

Ne başarırsanız başarın, size yardım eden biri mutlaka vardır.
Athea Gibson
Aydın Boysan'ın son kitabı "Zaman Geçerken" dün elimize ulaştı. Kitapta yer alan birbirinden hoş düşünce ve mizah damlalarından birini aktaralım...
Öyle aileler var ki, çocuklarının ille de örneğin keman ya da piyano öğrenmesi için kararlıdır. Eziyet komşulara oluyor. Yaşadım, bilirim.
Acemi kemanı, bana göre piyanosundan da beter. O gaçırtıların her notası, kafayı kesen testereler kadar saldırgan. Çıldırtır insanı... Bir dostumun başına aynı talihsizlik gelmiş, telefon açıp keman çalan çocuğun babasına yalvarmış:
- Tanrı aşkına durdur şu oğlunun keman çalmasını... Delireceğim... Vallahi delireceğim...
Komşu:
- Beyefendi geç kaldık galiba... Oğlum iki gündür keman çalmıyor.
***
Şu not da anlayana...
Bir öküz baktığı şeyin ne olduğunu, bakmaya başladıktan 16 saniye sonra anlar. Öte yandan öyle politikacı vardır ki, baktığı olayın ne olduğunu, ömrü boyunca anlayamaz.
Bunların birincisi "zoolojik öküz", ikincisi ise "politik öküz" dür.

Gençlere hayattaki amacı sorulduğunda yarıdan çoğu:
- Bir an önce bu ülkeden tüymek, yanıtını veriyor ve bu durum herkesi çok üzüyor. Ne var ki üzülmek için biraz gecikmiş durumdayız. Çünkü onları biz bu şekilde yetiştirdik. Türk gençliği her zaman ve özellikle 1960'lı yıllarda (doğrusuyla yanlışıyla) çok sorumlu bir tavır sergiledi. İç ve dış egemenler korktu. Bu gençliğin hırsızlığa, yolsuzluğa, yozluğa geçit vermeyeceği endişesiyle onları birbirine düşürdü. Vuruşturdu. Sonra 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle ezdi. 12 Eylül yönetimi onlarca genci astırmakla kalmadı, tümünü sıkı bir "depolotizasyon" programının içine aldı. Ve ardından Turgut Özal geldi; "Kendisine ve ülkesine yabancı gençlik" modelini başlattı. Tabii sonrakiler de modeli aynen sürdürdü.
Özal gençliğinin kültürel gıdasını Amerikan filmleri, vücut gıdasını "hamburger - kola", giyim kültürünü "yabanca marka" lar oluşturuyordu. Genç adamın ülkesini tanımak (dolaysıyla sevmek), tarihini coğrafyasını bilmek gibi bir mecburiyeti yoktu. Liberal ağabeyleriyle ikinci cumhuriyetçi dönmeler onun gerçek öğretmenleriydi artık. "Atatürk" demode, "bağımsızlık, yurtseverlik" gibi kavramlar çağdışı, "toplumsal sorumluluk" gibi kavramlar geyikti. Yabancılaştırma "yenilik", yozlaştırma "değişim" diye yutturuldu genç adama... Bütün bu namüsait koşullara rağmen başkaldıranlar sokaklarda coplandı, ısrar edenlere F tipi muamele uygulandı.
Sonunda köksüz, dirençsiz, inançsız, şaşkın, yanıltılmış, yabancılaştırılmış bir insan modeli yaratıldı. Kiminin halkı ve ülkesi için birşeyler yapmaya gücü yok.. Kiminin inancı yok... Kimi "bu halka değmez" diyor. Ve çoğu artık "gitmek" istiyor... Şaşıracak ne var?

McDonalds mağazalarında bir zamanlar görünür yerlerde şu tabela asılıymış:
"Devam et, Dünyada hiçbir şey azmin yerini tutamaz. Yetenek tutamaz; çünkü dünyada başarısız olmuş yetenekli insanlardan daha bol birşey yoktur. Zeka tutamaz; çünkü dünya eğitimli yoksullarla doludur..."