Dünya Kupasındaki başarıyı son dönemdeki çalışmanın eseri gibi gösteren futbol yorumcularına Piontek, Derwall, Fatih Terim, Mustafa Denizli gibi isimler anımsatılıyor. Evet, bu işin evveliyatı var. Yıllarca altyapı antrenörü ve Genç Milli Takım Hocası olarak çalışan Hamdi Serpil Tüzün başarının daha da evveliyatını anımsatıyor. Diyor ki:
1992 A Genç Milli Takım Avrupa Şampiyonluğu
1993 A Genç Milli Takım Avrupa İkinciliği
1994 B Genç Milli Avrupa Şampiyonluğu
Bu başarılar Türk Futbol Tarihi’nde kilometre taşıdır. İlk Avrupa şampiyonluklarıdır. Türkiye’nin Avrupa’ya çıktığı, futboldaki maküs talihini yendiği dönemeçlerdir. "
Futbolda bugünkü başarının temellerini atan isimsiz kahramanlardan biridir Serpil Hamdi Bey... Onun şahsında tüm altyapı emeklerini kutluyoruz...
Ve 30 Haziran tarihli İtalyan Reppublica Gazetesinden şu inanılmaz övgüyü bir fincan cappucino niyetine aktarıyoruz:
- Türk futbolu İtalyan futbolundan ilerde. Artık bu gerçeği teslim etmek lazım. Dünya Kupası’nda gördüğümüz Türkiye’nin en büyük katma değeri ise bir "takım" olması ve İtalya’nın aksine bireysel yeteneklerin üstüne çıkan bir "ortak oyun" yaratmasıydı. Güneş’in futbolu İtalya’ya ders verebilir.
İnsanlar birbirlerine asla istedikleri kadar kötülük yapamazlar.
Durmadan avuçlarım terliyor,/ inildiyor ardımdan/ Girdiğim çıktığım kapılar./ Trenim gecikmeli, yüreğim bungun,/ Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar./ Ne zaman bir dosta gitsem,/ Evde yoklar./
Dolanıp duruyorum ortalıkta./ Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim,/ Rakım bir türlü beyazlaşmıyor./ Anahtarım güç dönüyor kilidinde,/ Nemli aldığım sigaralar./ Ne zaman bir dosta gitsem/ Evde yoklar /
Kimi zaman çocuğum,/ Bir müzik kutusu başucumda/ Ve ayımın gözleri saydam./ Kimi zaman gardayım/ Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar./ Ne zaman bir dosta gitsem,/Evde yoklar.
Bekliyorum bir kapının önünde,/Cebimde yazılmamış bir mektupla./ Bana karşı ben vardım/ Çaldığım kapıların ardında,/ Ben açtım, ben girdim/ Selamlaştık ilk defa.
Sivas’ta 35 aydının yakıldığı olayların 9’uncu yıldönümünde zamanın CHP yöneticilerinden Cuma Türkoğlu’na soruyoruz.
- Sivas’ta bugün durum nedir?
- Dışarıya sürekli göç veren; sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı neredeyse kalmamış ölü bir kent olduk. Çok ağır bir fatura ödedik. Öyle ki, o olayları onaylayanlar bile gelinen noktadan şikayetçi.
- Şikayetleri olayların kendisi mi yoksa doğurduğu ekonomik sonuçlar mı?
- Tabii ki doğurduğu olumsuz ekonomik sonuçlar. O olaydan sonra Ankaralı, İstanbullu aydın - demokrat toptancılar Sivaslı esnafa karşı ticari ambargo koydu. Senetlerini kabul etmemeye, borçla mal satmamaya başladı. Çoğunluğu muhafazakar olan esnaf bundan müthiş rahatsız oldu. Zaman zaman bize gelip, bu olayları unutalım, üzerine sünger çekelim, diyorlar. Biz kendilerine, tamam, biz buna hazırız, ama bir defacık olsun o olayları kınayın, diyoruz...
***
Bu yıl (ilk kez) olaylara karşı ortak tavır geliştiriliyor. Dün meslek odaları ile siyasi partiler ( DSP, MHP, ANAP, DYP, Saadet Partisi, AKP, BBP, CHP, LDP) ortak bir toplantı yaparak bugün için Atatürk Anıtı’na çelenk koymayı ve bir ortak basın bildirisi okumayı konuştular. Bu satırlar yazılırken basın bildirisi metni üzerindeki tartışmalar sürüyordu.
***
Sivas olayları sırasında "Ozanlar Heykeli" parçalanmış, kaidesi yakılmıştı. Hükümet bu heykeli en kısa zamanda yerine koymaya söz verdi. Ama tutmadı. Dün Sivas’tan arayan bir okurumuz: "Sivası simgeleyen bu heykeli yeniden yaptırıp her kesimden insanın katıldığı bir törenle yerine koymak çok anlamlı bir barış adımı olacaktır" dedi.
Rana Pirinçcioğlu ve Angelika Akbar önceki gece TRT 2’de Tunca Bengin’in programında hem "Birdenbire" adlı CD’lerini tanıttılar hem hoş hayat dersleri verdiler... Bir yaşam filozofu olan Rana Hanım’ın tavsiyelerinden biri şuydu:
- Hayatın verdiği limonları limonata yapmalısınız...