Milli takımımızın İrlanda Cumhuriyeti ile yapacağı milli maçı izlemek için önceden Dublin'e inen arkadaşımız
Haldun Ertem bildiriyor:
      "...Maç öncesi ön araştırmalarda bulunmak üzere geldiğim Dublin'de ilk işim bir duble İrlanda viskisi içmek oldu...
      Meyhanede viskimi yudumlarken tanıştığım
Paddy adlı İrlandalı benim Türk olduğumu öğrenince hemen sordu:
     Â
- Üstad, bizim size karşı hiçbir şansımız yok değil mi?..      Kafamı salyayıp:
     Â
- Evet PaddyciÄŸim, dedim,
sen hem soruyu sordun hem de yanıtını verdin...
      Dublin'deki barlarda genellikle canlı müzik çalınıyor... Bizim Karadeniz havalarını andıran İrlanda müziğini dinlerken horon tepmemek için kendinizi zor tutuyorsunuz...
      İrlanda erkekleri gibi bayanları da son derece canayakın insanlar... Ne var ki, evlenmeden sevişmek istemiyorlar. Bunu gözönüne alınca, maç için Dublin'e gidecek bekar vatandaşımız Liyakat Nişanı almasının zor, nişan yüzüğü takmasının kolay olacağını düşünüyorsunuz...
      Dublin'de dikkatimi çeken bir yer vardı: Turizm Danışma Bürosu... Eski bir kiliseye konuşlandırılmış bu büro hergün binlerce turiste hizmet veriyor... Etrafta dolaşırken görevlilerden birine sordum:
     Â- Abi sizin gibi dindar bir ülke kiliseyi neden böyle kullanıyor?..
      Adam yanıt verdi:
     Â- Buradan turistik bilgi alabilmek için önce Tanrı'ya dua etmek gerekiyor..
      Milli maç için Dublin'e gidecek vatandaşlarımıza "Temple Bar" adlı bölgeyi tavsiye ederim... Barlarla ve restoranlarla dolu bu bölgede hem kutlama, hem de teselli seansları düzenlenebilir.
      Notları bu şekilde özetledikten sonra sözü İrlandalı erkeğin felsefesine bırakalım:
     Â"Benim hayatta tasalandığım tek ÅŸey saÄŸlığımdır. Ya iyiyim ya kötüyüm...
      İyiysem, tasalanacak bir şey yok.. Kötüysem iki şeyden tasalanırım: Ya iyileşeceğim ya öleceğim...
      İyileşirsem tasalanacak bir şey yok... Ölürsem, tasalanacak iki şey var: Cennete mi gideceğim, cehenneme mi?..
      Cennete gidersem tasalanacak birşey yok.. Ama cehenneme gidersem.. İşte o zaman yandım.. Çünkü, arkadaşlarımla el sıkışmaktan tasalanmaya vakit bulamayacağım..."
`Aklımdan geçmedi!'
     Â
Süleyman Demirel'le açılıp onunla kapanan TRT'ye yeni bir ad bulmuş
Mine Kılıç:
      - Türkiye Reisicumhur Televizyonu...
     ÂHaberlerin yarısını kaplayan CumhurbaÅŸkanı
Demirel bilindiÄŸi gibi
"Politika'nın Nabzı" programının da demirbaşı oldu. Dün ANAP Milletvekili
Yılmaz Karakoyunlu'nun bu konudaki soru önergesine yer vermiş ancak bugüne kadar sessiz kalmasını merak ederek sormuştuk:
      - Yoksa
Karakoyunlu, Baba'nın cumhurbaşkanlığı yarışında
Mesut Yılmaz aleyhine haksız rekabet yapmasından mı rahatsız oldu?
     Â
Yılmaz Karakoyunlu dün arayarak böyle bir amacının olamayacağını anlattı ve dedi ki:
     Â
- Ne Mesut
Bey'in aklında Cumhurbaşkanı olmak var, ne benim aklımdan böyle birşey geçti...
      Bu sözleri de kayda geçiyoruz...
TeÅŸvikiye'lilere...
      Teşvikiye'de tarihi bir binada kurulu, nezih bir kafe vardı:
Cafe Vien.. Arka tarafındaki bahçede rant hesabına dayalı yeni bir çevre katliamı başlatılmak üzereymiş. Bahçe üzerine dikilecek binanın beton döküm işlemi pazar günü başlıyormuş...
      İşin garibi... Şişli Belediyesi ruhsat vermediği halde.. Koruma Kurulu'ndan alınan izinle başlıyormuş inşaat...
      Nişantaşı ve Teşvikiye'de oturanlar duruma el koymazsa... İşini bilen memur Teşvikiye'de bir yeşil parçayı daha katledecek.
      ***
      Fuarda en çok yemek kitabı satılıyormuş.
      Ee, vatandaş neyi yiyemediğini merak ediyor tabii.
      ***
Binmez bindirir...
      Başbakan
Ecevit yerli malı makam otomobili kullanıyor. Görenler:
     Â
- Helal olsun ne tasarrufçu adam, nasıl da halkın parasını düşünüyor? diye yürekten alkışlıyorlar kendisini. TBMM'deki bütçe görüşmelerine ilişkin haberlerde ise gözümüze şu rakamlar çarpıyor:
     Â
"Başbakanlık, önümüzdeki yıl 15'i zırhlı olmak üzere toplam 35 adet Mercedes almayı kararlaştırdı. Bu alımlar için en az 1,5 trilyon gerekiyor."      Aydın Boysan ağabeyimizin
Bülent Ecevit'in dürüstlüğüne ilişkin bir yorumu vardır:
     Â
- Yemez yedirir...      Şunu da eklemek gerekecek şimdi:
     Â
- Binmez bindirir...     ÂBu arada CumhurbaÅŸkanı
Demirel'in 900 milyon liralık maaşına zam istememesi de büyük bir feragat örneği olarak alkışlandı. Maaşına yapılacak 135 milyon lira zamdan feragat ederek hazineye 1,5 milyar liraya yakın para kazandıran
Süleyman Demirel de Köşk bütçesine 1,5 trilyonluk otomobil koydurmuş. Hasılı kelam: Koyduran koydurana...
`Babamı soyarım!'
      TBMM KİT Komisyonu üyeleri, Türk Telekom'un 1997 yılı hesaplarını inceliyorlarmış... Derken, bir de ne mi görmüşler? Efendim, ayıptır söylemesi, Turkcell ve Telsim'in devlete 18 trilyon lira borcu olduğunu ve bunu uzun süredir ödemediğini görmüşler... Daha da ilginci... Türk Telekom yetkilileri bu parayı tahsil etmek için kıllarını bile kıpırdatmamışlar. Vatandaşın 18 kuruşluk borcu için şıp diye telefonu kesen Telekom'un 18 trilyonluk alacağını unutuvermesine TBMM Komisyon üyeleri çok şaşırmış. Komisyonun sözcüsü DSP İstanbul milletvekili
Erdoğan Toprak açmış ağzını, yummuş gözünü... Ne mi demiş:
     Â
- Turkcell ve Telsim öyle bir imparatorluk kurmuşlar ki, kolları kurumun içine kadar girmiş. Bundan ne anlarsanız anlayınız....      Valla biz bundan birşey anlamadık da (!) başka bir olayı anımsadık. Yanılmıyorsak, benzer bir durum geçenlerde
"Aktaş" olayında da yaşanmıştı. Hani, devlet dururken Elektrik Mühendisleri Odası, İstanbul'un Anadolu yakasına elektrik dağıtan Aktaş aleyhinde, vatandaşı ve devleti soyuyor diye Danıştay'da dava açmıştı da... Dava sonuçlandığında hayretle (!) görülmüştü ki,
Aktaş da devlete 32 trilyon lira kadar bir borç takmış... Bir yetkili, bu olayla ilgili olarak
Erdoğan Toprak'ın söylediklerine benzer laflar etmişti:
     Â
- Aktaş'ın devlet içinde özellikle Enerji Bakanlığı'nda adamları var. Bu yüzden Aktaş'ın borcunu kimse tahsil etmeye kalkmadı....      Benim memurum işini bilir... Devlet babası kendisine harçlık mı vermiyor? O da dışardaki şirketlerle anlaşır... Babasını soyar...
      Bu kadar soyguna rağmen Devlet Baba nasıl mı hala ayakta? İşte Türk mucizesi dedikleri de o... Hoş Baba da pek ayakta sayılmaz ya...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr