Japonya’da "desimal" tarih ve saat uygulanmasına başlandı. Desimal takvimde yılda 10 ay, ayda 10 hafta, haftada 10 gün, günde 10 saat, saatte 10 dakika ve dakikada 10 saniye var...
Avrupa Birliği bu uygulamaya Avrupa Birliği’ne aday ülkeler ile başlamak istiyor. Pilot ülke olarak ise Türkiye öneriliyor.
Değerli okurumuz Yeşim Esemen:
- Bir an için böyle bir gerçeğin var olması durumunda neler olurdu diye düşününce kafam karıştı, diyor...
Ve soruları sıralıyor:
- Kaybedilecek iki ay hangileri olacak? Bu aylarda doğan insanların duygusal olarak bağlandıkları doğum tarihlerine, burçlarına, evlilik yıldönümlerine vs. ne olacak?
- Bir gün (24 saat) içine 2.5 yeni gün sığacağı için herhalde "gün" sözcüğü yerine "desigün" gibi yeni bir kavram uydurmak zorunlu olacak.
- İlkokul matematik kitapları tümüyle yeni baştan mı hazırlanacak?
Öyle ya, "...saatte 180 km hızla giden bir kamyon....vb." hız problemlerinin çözümü de değişecek bu durumda.
- Belki gün - saat hesapları kolaylaşacak ve saat sanayii yeni saatlerden büyük paralar kazanacak ama bir yığın yeni karmaşa doğacak hayatımızda diye düşünüyorum.
"İki hafta diyet yaptım, bol bol yedim içtim, iki haftada 14 gün kaybettim."
Mehmet Ali Ağca ile Haluk Kırcı, içerde ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında sürpriz bir açıklama yaparak; yeni af yasası kendilerini kapsasa bile dışarı çıkmayacaklarını söylemişler.
Gazeteciler, hayretle:
- Neden? diye sormuşlar.
İki kafadar, cevap vermiş:
- Çünkü maazallah dışarda canımız bir adam öldürmek çekse, adam yok. Adam var da, yani adam gibi adam yok. Mesela bugün Abdi İpekçi gibi bir adam var mı, mesela Uğur Mumcu gibi bir adam var mı? Nerde o eski adamlaaar!...
Takımların transfer çalışmaları devam ediyor.
DSP teknik direktörü Rahşan hanım iki bağımsız milletvekiline teklif götürdü...
İstanbul Teknik Üniversitesi mezunlarının ağırlıkta olduğu "Arıköy" Yapı Kooperatifi’nin 28 Nisan’00daki Genel Kurulunda bir mutlu olay gerçekleşti... Birkaç üye dilekçe vererek Kooperatif Başkanı Prof.Dr. Ayhan Toraman’a üstün hizmetlerinden dolayı bugünkü değeri yaklaşık 250 bin dolar olan ikiz villa hediye edilmesini önerdiler... Kabul edenler - etmeyenler... Öneri kabul edildi... Sayın Başkan’ın yüklü bir maaşı vardı gerçi ama... Üstün hizmeti bir de ikiz villayla ödüllendirildi. (Yasa böyle bir ödüle izin vermiyor ama ödüle yasal formül bulmaya engel durum yok!)
Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na ilişkin maddeleri değiştiriliyor. Yeni maddeleri TBMM Uzlaşma Komisyonu saptıyor... Eğer Anayasa değişikliği gerçekleşirse Cumhurbaşkanı’nın yaptığı işlemlere yargı yolu açılacak... Örnek mi? Komisyon üyesi Ertuğrul Yalçınbayır veriyor:
- Yürürlükteki Anayasamıza göre rektörleri Cumhurbaşkanı atar. Cumhurbaşkanı, önüne gelen üç adaydan, kim kaç oy almış, bunu dikkate alma zorunluluğu olmadan istediğini seçebilir. Yani takdir yetkisi sınırsızdır. Biz bu yetkiye sınırlama getirdik. Örneğin daha az oy almış bir adayı atarsa, o aday Cumhurbaşkanı’nın bu işlemi hakkında İdari Yargı’ya gidebilecek.
Merak bu ya... Soruyoruz:
- Yani Cumhurbaşkanı atadığı bir kişi nedeniyle İdari Yargı’da yargılanabilecek. Peki, milletvekili dokunulmazlıkları ne oldu? Cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, yolsuzluk, hırsızlıkla suçlanan milletvekilleri de yargılanabilecek mi artık?
- Dokunulmazlığın kaldırılması talebimiz iktidar partilerinin üyeleri tarafından kabul görmedi. Daha doğrusu ortak bir karara varamadığımız için o konunun ileride tekrar ele alınması kararlaştırıldı.
Dokunulmazlıkların kaldırılması (kürsü dokunulmazlığı ile sınırlanması) Hükümet programında yer alıyordu. İktidar partileri bu vaatlerini unuttular. Hatırlatılınca da yan çiziyorlar. Türkiye, katili, caniyi, hırsızı seven... Her türlü yolsuzluğu örtmeyi kural haline getirmiş bir parlamento ile yönetiliyor. Bu çapaçulluk hem parlamentonun hem ülkenin genel durumunda kendini gösteriyor. Daha da gösterecek.
Konfüçyüs’e sormuşlar:
- Köyünde herkes tarafından sevilen biri için ne düşünürsünüz?
- Enderdir...
- Ya herkesin nefret ettiği biri için düşünceniz?
- Bu da enderdir... Daha uygunu iyiler tarafından sevilen kötüler tarafından nefret edilen kişidir... Önemli olan insanı sevenlerin sayısı değil... Niteliğidir...