Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Devletin PKK'ya karşı kullanmak üzere satın aldığı silahlar Hizbullah'ın eline nasıl geçti?
       Müfettişler bu sorunun yanıtını araştırıyorlar. Bizler de milletçe nefeslerimizi tutmuş, saf saf soruşturmanın sonucunu bekliyoruz.
       Hatırlanacaktır; Susurluk skandalı patlak verdiğinde de çetenin kullandığı bazı silahların devlete ait silahlar olduğu ortaya çıkmış ve hemen bu konuda soruşturma açılmıştı...
       Dün meraklanıp bu soruşturmanın sonucunu araştırdık. Aradan iki yıldan fazla süre geçmesine karşın hala sürüyormuş.
       Soruşturma malumunuz iki anlamlı bir işlem... Ya bir karanlık olayı aydınlığa çıkarmayı amaçlıyor... Ya da bir konuda kamuoyunu uyutmak için uygulanıyor.
     Â- Falanca konu ne oldu, devlet ilgilenmedi mi?
       diye sorulduğunda cevap hemen geliyor:
     Â- Devlet ilgilenmez olur mu efendim, anında soruÅŸturma açıldı...
       - Peki sonuç ne oldu?
     Â- SoruÅŸturma sürüyor... Bitecek gibi de görünmüyor...
       Bazı soruşturmalar neden hiç bitmiyor diye soracak olursanız...
       Bununda şıkları var. Mesela:
       a) Soruşturulanlar ile soruşturmayı yapan aynı kişiler olursa,
       b) Soruşturulanlar ile soruşturanlar aralarında anlaşılırsa...
       c) Soruşturmanın sonucu devlet büyüklerine dokunacak gibi görünürse,
       Soruşturma bir türlü bitmiyor... Halk da bir süre sonra unutuyor.
       Millet eğlendiği ile kalıyor...

       *Bizi bu günlere getirenlerin yeni formülü... 5 + 5... Yani... 5 polis şehit + 5 terörist ölü!
      Mine Kılıç

AÄŸar...

       İçişleri Eski Bakanı Mehmet Ağar'ın "Hediyesini kabul edebileceğimiz kişi toplumda genel kabul görmüş ve kazancı üzerinde şaibe olmayan insandır" sözü üzerine bir parantez açmış... Ağar'ın halen hapiste olan Zeytinci Erol Evcil'in uçağını kullandığını hatırlatmıştık... Mehmet Ağar dün kısa bir açıklama yaparak "Benim uçağı kullandığım 1995 yılında ortada bu şahısla ilgili iddia yoktu" dedi. Kaydedelim...

Tribün tahlili

       Televizyonda Afrika kupası maçlarını izledik... Son maç Kamerun ile Nigerya arasındaydı... Tribünlerde tam bir festival havası esiyordu... Rengarenk giysili insanlar... Fonda ritmik Afrika müzikleri... Hakeme veya futbolculara yönelmiş en küçük bir öfke kıpırtısı gözlenmiyordu...
       Neden bizim seyirci Afrika'dan çok farklı?
       Futbol yorumcusu Ahmet Çakar sorumuz üzerine bu konudaki gözlemini şöyle özetliyor:
       - Evet, Afrika tribünleri bizim tribünlerden çok farklıydı... Nijerya ve Kamerun seyircisi, diz boyu yoksulluğa ve dikta yönetimlerine rağmen bizimkiler gibi nahoş manzaralar yansıtmadılar. Çünkü onlar belli bir "uç"ta yaşıyor zaten... Bizde ise durum çok farklı... İki arada bir derede kalmış insan toplulukları ve bir uçtan ötekine geçmeyi, "uyanıklığı" özendiren bir lümpen kültür egemen burada... Doğal olarak tribünleri de bu kültüre uygun "atak", "agresif" ve "uyanık" insanlar dolduruyor. Aldatılma duygusu, ezilme korkusu, ezme arzusu da işin içine girince tribündeki adam adeta canavarlaşıyor...

       *Temel "Aşıklar günü" nde ne mi yapmış?
     ÂAşık Ä°hsani ile Aşık Mahzuni'ye çiçek göndermiÅŸ.

Çankaya kayıyor

       ...Bildiğim kadarıyla cumhurbaşkanlığının en önemli özelliklerinden birisi tarafsızlığı... Cumhurbaşkanı bu vasfın gereklerini yerine getirebilmek için hiç kimseye veya kuruluşa vefa borcu duymamalı. Peki ama... Şu anda gündemde olan 5 + 5 formülü hayata geçirilirse cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan şahıslar ilk 5 senelerinin en azından son senelerinde nasıl tarafsız kalabilirler?
     Â"Devletin Başı" sıfatlarını ve partilerüstü konumlarını nasıl sürdürebilirler?
       Cumhurbaşkanları ikinci kez seçilebilmek için partilere ve milletvekillerine karşı tavizkar bir tutuma girmezler mi?
       Örneğin af yasası şu sıralarda önüne gelseydi Demirel onu geri çevirebilir miydi? Kıyak emeklilik yasasını daha önce yaptığı gibi geri çevirebildi mi?.. Demirel için kişiye özel bir Anayasa değişikliği yapılırken bence bütün Anayasa sistemi zedeleniyor. Cumhurbaşkanı partilerin güdümüne alınıyor. Demirel için yapılması planlanan bu değişikliğin ilerde yol açacağı sorunlar nedense hiç düşünülmüyor..."
       ***
       Bu satırları bize gönderen okurumuz 24 yaşında bir tıp fakültesi öğrencisi olduğunu eklemiş. Bir tıp öğrencisi... Ama koca koca hukukçuların ihmal ettiği bir görevi yerine getiriyor... Beş artı beş formülünün yaratacağı zararlar konusunda kamuoyunu uyarmak gereğini duyuyor. Kendisine teşekkür ediyoruz.

Ey sevgili!

       Bir okurumuz, Sevgililer Günü mesajını bir gün gecikmeyle iletti... Mesajın önemine binaen "geç de olsa" yayımlama ihtiyacı hissediyoruz...
       - Efendim, benim mesajım çok kısa... Ve işin doğrusu, bana ait de değil... Maruzatım, değerli Cumhurbaşkanımızın ünlü bir vecizesinden ibaret... Bundan birkaç yıl önce Cumbaba, yine bir yurtdışı seferinde, o günkü yoğun programını tamamlamış, sefere katılan gazetecilerle birlikte otel lobisinde yorgunluk gideriyordu. O sıcak atmosferde birdenbire buyurmuşlardı ki:
     Â- Koltuk aÅŸkı, hiçbirÅŸeye benzemez. Sevgiliye duyulan aÅŸka bile... Sevgiliyi bırakırsınız, ama koltuÄŸu?.. Asla...
       Ey sevgili koltuk... 14 Şubat'ın kutlu olsun...


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr