. İzmir Çeşme Parlamenterler Sitesi'nde bir villa.
.Antalya Zeytinköy'de 24 bin 575 metrekare arazi.
.Antalya Kaş'ta 167 bin 667 metrekare arsa.
.Antalya Kemer'de 70 metrekare apartman dairesi.
.Ankara Çankaya'da 200 metrekare apartman dairesi.
.Ankara'da muhtelif kooperatiflerde 6 hisse.
.Antalya Konyaaltı mahallesinde 90 metrekare apartman dairesi.
.İstanbul Sarıyer'de müstakil ev.
.Bodrum'da iki kooperatif hissesi.
.Antalya Kışla Mahallesinde 97 metrekarelik dairenin 1/2 hissesi.
.Antalya merkezinde 7 apartman dairesinin hissesi.
.Antalya'da bir kooperatif hissesi.
.Kızı A. adına Antalya'da 150 metrekare ev.
.Antalya Demirciyan köyünde 16 bin 316 metrekare arazi.
.30 bin dolar değerinde mücevher. 24 bin dolar değerinde döviz ve Türk parası mevduat hesabı.
"Densizlikten!" değil, yersizlikten tümünü aktaramadığımız bu, "denizde kum" kadar çok malvarlığının sahibi, elimizdeki belgeye göre, "sol!"da siyaset yapan bir lider... Son 30 yılın (siyasi yasaklar dönemi hariç) büyük bölümünü siyasette geçiren bu liderin bunca malvarlığını nasıl edindiği tabii merak konusu... Bir açıklama yaparsa sevinir ve yayınlarız...
Üniversite öğrencisi Işıl Tom başından geçen olayı aktarıyor:
Belediye otobüsünde arkamda oturan 2 genç erkek konuşuyordu...
- Benim manita da çok masraflı be!
- N'oldu n'apıyo ki?
- Her gün değişik şeyler istiyo.
- O zaman Çin Lokantasına götür.
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince ötekiler de yanlış gider...
C.Bruno
Başbakan Ecevit, yolsuzlukla mücadele genelgesi yayınlamış... Aman ne güzel, diye sevinirken aynı gazetede bir başka haber:
"Enerji Bakanı Çakan, Müsteşarı Yiğitgüden'e soruşturma izni vermedi"
Aynı paralelde bir haber daha:
" Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen'le ilgili soruşturma izni isteği üç haftadır hala Bakan Kemal Derviş'e ulaşamadı."
Bakanların üzerinde dokunulmazlık zırhı var. Bürokratların üzerinde Bakan zırhı... Bülent Ecevit savcıların bu zırhı delmemesi için uğraşıyor bir yandan. Yolsuzluğa karşı genelge yayınlıyor öte yandan. Kim inanır?
Sonuç, insanın düşünmekten yorulduğu ana verdiği addır...
Arthur Block
1980'li yıllarda, faaliyetlerini sürdüremez hale gelince bütün borçları Ziraat Bankası'na kakalanan Hisarbank'ı, İstanbul Bankası'nı Odibank'ı saymayalım...
Öğretmenler Bankası'nı, İşçi Yatırım Bankası'nı es geçelim...
1994 krizinden sonra batan TYT Bank'ı, Marmara Bank'ı, İmpeks Bank'ı da görmezlikten gelelim...
Sadece son birkaç yılda, (arada unuttuklarımız varsa, affola diyerek) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen özel bankaları sıralayalım;
İnterbank, Yurtbank, Esbank, Yaşarbank, Egebank, Türkbank, Demirbank, Etibank, Sümerbank, İktisat Bankası, Bankekspres, Sitebank, Kentbank, Bayındırbank, Tarişbank, Atlasbank, Okanbank...
Geriye ne kaldı? Akbank, Pamukbank, Dışbank, Koçbank, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Toprakbank, Denizbank...vs...
Ayakta kalan sayısı (Tanrı uzun ömür versin) göçüp gidenlerden az...
***
Günümüzde banka işletmek bir patron için artık gereksiz bir dert(!)... Bankanın içini boşalt, anahtarı devlete teslim et, bırak enayi halk ödesin... Özel bankalar birbiri peşinden batarken ilk zamanlarda biraz önlem alır gibi yapıldı. Zekeriya Temizel özel mahkeme kurulması gibi teşebbüslerde bulundu. Polis patronların üzerine gitti. Ne var ki yolsuzluk düzeniyle bütünleşmiş iktidar, durumu kısa sürede hortumcu ve soyguncular lehine değiştirmeyi başardı. Savcıları, müfettişleri baskı altına aldı. Hortumcuları rahatlattı... Hatta teşvik etti. Bankasını boşaltıp devletin eline tutuşturanların bir eli yağda bir eli balda. Diğer şirketleri tıkır tıkır işliyor. Zam üstüne zamla faturayı ödeyen halkın ise anası ağlıyor.
Herhalde hiçbir halk böylesine enayi yerine konulup soyulmamıştır.
Mangalda kül bırakmayanların "milliyetçiliği" artık ekonomide kül bırakmaz oldu!..
Cihan Demirci