Kendilerini hedef olmaktan çıkartmak için toplum kesimlerini birbirine düşürmek...
Çaresiz ve beceriksiz iktidarın son numarası işte bu...
Otoyola köprüye zam yapıyor, sebebini şöyle izah ediyorlar:
"Efendim sebep buğday taban fiyatı, işçi ücreti" ...
Öğretim üyelerinin maaş zammı talebine:
- Doğrudur, öğretim üyelerinin maaşları kabul edilemez derecede düşüktür ama kaynak sorunu, diyor...
Hemen peşinden:
"Öğrenci harçlarının arttırılması, devlet üniveresitelerine paralı öğrenci alınması" ndan dem vuruyorlar.
Eğitimi paralı hale getirme operasyonuna öğretim üyesi maaşları gerekçe gösteriyor, hoca ile öğrencisini karşı karşıya getiriyorlar.
***
Gelelim bir başka ayıba... Üniversiteler öğrenci harçlarını bankalara vadeli olarak yatırıyor, bu paranın fazini de öğrencilerin istifadesine sunuyorlar. Örneğin İstanbul Üniversitesi 4,5 trilyonluk harç gelirinden yılda 500 milyar lira faiz elde ediyor, bu para da yine öğrenci ihtiyaçlarına sarfediliyor. Gelin görün ki devlet bu paraya da el koydu. Üniversitelerin harç gelirini devlet bankalarına faizsiz yatırmasını şart koştu. Öğrenci harçlarının faizini artık devlet cebine atıyor. Soygunlarla kaybedilen paraların bir kısmını olsun öğrencilerin sağlık ve gıda fonlarından karşılıyor. Resmen haraç...
Ardahan'da fuhuş yasaklanınca 14 otel kapanmış. Vali Vekili Bekir Atmaca kararı savunurken diyor ki:
- Nataşalar beş parasız geliyorlar, binlerce dolarımızı alıp götürüyorlar. Vatandaş ineğini satıyor, bankadaki parasını çekiyor Nataşa'ya yatırıyor.
ABD ve çokuluslu tekeller de milyarlarca dolarımızı götürüyor. Üstelik yardımı kesme tehdidiyle ve hiçbir hizmet vermeden.
Nataşa'ların direkt halka hizmet karşılığı(!) götürdüğü para neden sorun oluyor? Stand by anlaşması yapmadılar diye mi?
Sanatçı Sertap Erener'in "Aydınlar az sevişir" sözü, geyik muhabbetine odaklı basın ve halk çevrelerinde ilgiyle karşılandı.
Kimileri de endişelendi.
Sevgili Türker Alkan Hoca, endişesini bakın nasıl anlatıyor:
- Zaten okuması yazması kıt bir milletiz. Kitap ve gazete satışları son derece düşük. "Aydınlar sevişmeyi pek beceremiyor", diye bir tevatür yayılırsa o iki buçuk kitabı ve gazeteyi de satamayız diye korkuyorum. "Fazla kitap okumak iktidarsızlık yapıyormuş" sözünün tersini kanıtlayın elinizden geliyorsa.
NASA dünyanın yörüngesini değiştirecekmiş... Biz ABD'nin uydusu olduğumuz için bizim yörüngede pek değişiklik olmaz!..
Cihan Demirci
Batılı ülkeler iletişimdeki gelişmeyi demokrasiye de yansıtıyor. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, OECD gibi kuruluşlar ile kimi Avrupa ülkelerinde yasa ve yönetmelik taslakları internette yayınlanıyor. Geniş kitleler bu taslağı hazırlık aşamasında okuyup görüşlerini milletvekili veya Hükümet yetkililerine iletme imkanı buluyor. Demokrasiye katılım müthiş artıyor.
Türkiye'de ise tam tersine... Demokrasi ve TBMM giderek yokoluyor.
En kritik yasalar "İMF böyle istiyor" şantajıyla çokuluslu tekellerin istediği gibi çıkıyor. Ülkenin varlıkları parça parça yabancıya devrediliyor.
Örneğin TEKEL yasası... Philip Morris, BAT gibi tekellerin temsilcilerinin katılımıyla... Ancak Ziraat Odaları, Sendikalar, Tütün Eksperleri Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası gibi kuruluşlardan gizlenerek hazırlandı. Ve jet hızıyla TBMM'ye indirildi.
Üretici ve işçiyi temsil eden kuruluşlar istedikleri kadar:
- Tekel'in özelleştirilmesi sadece çokuluslu sigara tekellerinin ve iç piyasaya girmek isteyen içki tekellerinin kendilerine pazar açma manevrasıdır.
- Serbest rekabet söylemleri yalandan başka birşey değildir.
- Bu oyuna gelmek vatana ihanetle eşanlamlıdır.
gibisinden yakınmalar sırasın...
Siz istediğiniz kadar:
- 600 bin tütün üretcisi ile 40 bin tekel işçi ve memurunun geleceği ne olacak? Doğu ve Günedoğu'da tütünle geçinen 1,3 milyon kişiyi nasıl bir gelecek bekliyor? Tütün üreticisi bundan sonra ne ekecek? Tekel'in kaybedilen gelirlerini nasıl telafi edeceksiniz? gibi sorular sorun...
Halkın ve ülkenin felaketini hazırlayanların bu sorular umurunda değildir.
Koltuklarında kalabilmek için ülkeyi bile bile ABD'nin ve tetikçisi İMF'nin kucağına oturtanlar, "İMF böyle istiyor" şantajına ortak olarak ülkeyi parça parça satacaklardır. Satmaktadırlar.
Dünya Bankası’ndaki arkadaşları Kemal Derviş’e "Büyük Şef" diyorlarmış. Bizim vatandaşlar da "Büyük Zamcı" diyor.
Haldun Ertem