Bir tarih sayfası daha kapandı, Cahit Kayra ağabeyimiz 104 yaşında aramızdan ayrıldı...
Bürokrat, milletvekili, bakan, tarihçi, yazar... Bir ömre birçok marifeti sığdıran çok yönlü bir yurtsever idi Cahit Abimiz. Anlatmaya sayfalar yetmez.
Tarihçi Kitabevi’nde 100’üncü yaşını kutlarken yaptığı kısa konuşmada “5 yıl daha yaşamak istediğini” söylemişti bizlere... Yaşayacaktı da... Ömrünü maalesef pandemi ve 65 yaş yasakları kısalttı. Onun alıştığı bir yaşam temposu vardı. Sabahları yürüyüşe çıkar, dönüşte biraz dinlenir, gazeteleri okur, yazı masasına oturur. Akşam 17:00 sularında evden çıkar, Tarihçi Kitabevi’nin yolunu tutardı. Orada akşamları memleket meseleleri konuşulurdu. Cahit Ağabeyin en büyük özelliği dinlemeyi sevmesiydi. Herkesi dinler, kendi söyleyeceğini en sona bırakırdı. Kitaplarını yıllarca Tarihçi Kitabevi bastı ve yaydı. Kitabevi sahibi Necip Azakoğlu ve eşi Nevin Hanım, Cahit Bey’in koruyucu melekleriydi, bir gün olsun yalnız bırakmadılar.
Ne diyorduk, evet... Pandemi ve 65 yaş yasakları Cahit Ağabeyin yaşam temposunu bozdu. Ev hapsi keyfini kaçırdı. Kadıköy’de doğmuştu, Kadıköy’ü gezemez oldu. Birkaç ay önce evden çıkarken düşüp ayağını kırdı. Ameliyat sonrası böbrek sorunları başladı.
Yaşamaktan umudu kesti. Ardında güzel kitaplar, unutulmaz anılar bırakarak sonsuzluğa uçtu. Nur içinde yatsın...
ABDİ İPEKÇİ
Milliyet’in efsane Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, katlinin 42. yılında Zincirlikuyu’daki kabri başında anıldı. Kızı Nükhet İpekçi 42 yıldır sorduğu soruyu dün de tekrarladı:
“Bu cinayeti örgütleyenler, emir verenler, oyuncular, yardımcı oyuncular, gizleyenler, şahitler, görevi kötüye kullananlar nerede? İpuçları nerede? Yok edilmiş bilgilerin izi nerede? Kaçırılmış ve yeşil pasaportlarla devlet görevlisi olarak dolaştırılmışlar nerede? Ve hatta dosyalar nerede?”
Bu cinayetlerin ardından sıkça duyulan bir söz vardır: Devlet isterse bulur... İyi de peki neden bulmuyor?
Failleri gizlemek yanında bir amaç da gelecek nesiller üzerinde korku yaratmak olmasın...
KORONAYA İLAÇ...
Burundan sprey olarak kullanılan ve koronavirüsü öldürdüğü ifade edilen ürünü imal eden Tena İlaç’ın yöneticisi Bahri İrik ile konuştuk. Konuyu sorguladık.
Bursa Çekirge Devlet Hastanesi Ortopedi Uzmanı Op. Ahmet Ümit Sabancı’nın geliştirdiği solüsyon, Tarım Bakanlığından “gıda takviyesi”, Sağlık Bakanlığı’ndan “tıbbi cihaz» belgesi almış. Üç ayrı üniversite SARS Cov 2 virüsüne karşı etkili olduğu ve yan etkisi bulunmadığına ilişkin rapor vermiş. İlaca dönüşmesi için insanlar üzerindeki deneylere Uludağ Üniversitesi’nde başlanmış. Bahri İrik:
- Ürünün Kovid üzerinde etkili olduğuna inancımız tam, ancak ilaç ruhsatı için uzun bir prosedür var. Bunun için birkaç yıl gerekebilir. Şu anda acil kullanım olarak tavsiye ediyoruz, diyor. Burundan alınan spreyin eczane fiyatı 99 lira. Günde iki kez uygulanıyor. Bir ay boyunca yetiyor. Ağız spreyi de yolda imiş.
Bahri Bey dış ülkelerden ve ilaç firmalarından çok talep bulunduğunu, görüşmelerin sürdüğünü ekledi.
Özetle... Ürünün henüz Sars Cov - 2’ye etkinliği ruhsata bağlanmış değil. İlaç değil. Ancak üniversitelerin ürünün virüse karşı etkinliğine ilişkin raporları mevcut. Bahri İrik, ilacı geliştiren Ahmet Ümit Sabancı ile birlikte medyanın önüne çıkmaya, her türlü soruyu cevaplamaya hazır olduklarını söylüyor. Meslektaşlarımız konuyla ilgilenmeli.
AKSOY
Ölümünün 31. yılında andığımız Profesör Muammer Aksoy, Mülkiye’de birinci sınıfta Medeni Hukuk hocamızdı. Galiba sınıfta Mümtaz Soysal ile birlikte en çok o sevilirdi. Aynı zamanda okul dışında da çok faaldi. Türk Hukuk Kurumu başkanıydı. Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuştu. 12 Mart’tan sonra biz Yıldırım Merkez Cezaevi’ndeyken bir gece Muammer Hoca’yı getirdiler. Koğuşta bayram havası esti. Gece yarılarına kadar sohbet etmiştik. Densizin biri de kalkmış:
- Hocam faaliyetleriniz legal mi illegal mi diye sormuştu...
Hoca kızdı bu cahile:
- Legal de vaaar, illegal de vaaar diye alaycı bir cevap verdi...
Hiper aktif bir kişilik... Yılmaz - yorulmaz bir hukuk savaşçısıydı. Ömrünü laik Cumhuriyeti savunmaya adamıştı. O yolda anıtlaştı. Anısı önünde saygıyla...
MUT
Falanca kuruluş anket yapmış. Hayatından memnun olanlar çoğunluktaymış. Mümkündür. İnsanoğlu isterse soğan ekmekle bile mutlu olur. Kendini mutlu edecek şeyi kendisi bulur.
Osmanlı hikâyesidir.
Adam akşam eve gelmiş:
- Karıcığım bu gün çok güzel bir şey oldu, demiş...
- Hayrola ne oldu?
- Cuma selamlığı sırasında padişahın atıyla göz göze geldik...
- Eeee...
- At bana uzun uzun baktı, bu da beni çok gururlandırdı ve mutlu etti.
SEBZE
Gıda ürünlerinin fiyatları yine el yakıyor. Yıllardır olduğu gibi yine bu pahalılığa suçlu aranıyor. Ama kimse suçu üzerine almıyor.
Antalya’da kurulu Adrasan Kooperatifi yöneticisi Öcal Tuncer anlatıyor:
“Komisyoncu, tüccar, simsar dediğimiz insanlar var. Biz üretiyoruz, götürüyoruz, önce komisyoncu yüzde 18 kesiyor. Komisyoncudan tüccar alıp hale götürüyor, tüccardan kabzımal alıyor pazarcıya, pazarcı vatandaşa… Aradaki aracıların tamamı vergiye tabi, yani hepsi devlet tarafından bilinen insanlar. Bunlar her el değiştirdiğinde devlet bunlardan vergi alıyor. Bu şartlarda aracıyı kaldırma şansı yok.”
Bu zincir yıllardır kırılamıyor. Muhalefet partileri de konuya el atmakta pek hevesli görünmüyor.