Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Biliyorsunuz, gazete yazarları da memurlar gibi devlete beş yılda bir "mal beyanı" veriyor... Banka boşaltanları ve envai çeşit vurguncuyu izlemeyen devlet, gazete yazarının peşinde... Biz de mal beyanımızı birkaç gün önce bir arkadaşımızla İstanbul Valiliği'ne gönderdik. Arkadaşımızın dönüşte anlattıklarını dinliyoruz:
       ...Valilik Basın Bürosu'ndaki görevli, zarfa ilişik dilekçenin üzerine "Emniyet Müdürlüğü'ne" kaşesini bastıktan sonra yan masaya sordu:
     Â- Müdürüm, bunu kim imzalayacak?
       - "8 numara" da imzalayabilir, ben de.. Farketmez...
       Gelen cevap üzerine görevli bana doğru dönüp;
     Â- Ä°yi o zaman, dedi, "8 numara"ya götür!..
     Â
Müdür "Ben de imzalayabilirim" dediği için zarfı Müdür Bey'in önüne koydum... O da, sağolsun, "Biraz eziyet çek, bunu 8 numaraya götür!" demeden imzayı bastı ve istikameti tayin etti:
     Â- Åžimdi bunu Emniyet Müdürlüğü'ne götürüyorsun...
       Mal beyanları Valiliğe teslim edilmiyor, sadece "havale" oluyor(muş) buradan... Bir kaşe ve bir imza... Havale bu kadar.. Nerede bunun "havale numarası?"
     Â- Gerek yok, böylece götürebilirsiniz...
     Â
Zarfı neden doğrudan Emniyet Müdürlüğü'ne götürmeyip buraya getirdiğimizi merak ederek Vatan Caddesi'ndeki Emniyet binasına yöneldim.. Doğdoğru Evrak Kayıt bölümüne gittim. Orada oturan görevli, zarfın üzerine "Güvenlik Şube Müdürlüğü'ne" notu ile birlikte bir de kayıt numarası koydu... Sordum:
       - Zarfın size geldiğine dair bir belge veya yazı alabilir miyim?..
     Â- Böyle bir uygulamamız yok. Siz ÅŸimdi yan bloka geçiyor ve zarfı oradaki Güvenlik Åžube Müdürlüğü'ne götürüyorsunuz...
       Ne ilgisi var mal beyanı ile Güvenlik Şubesinin?.. diye sormadan Güvenlik Şubesi Evrak Kayıt bölümüne gittim:
       - Milliyet'ten mal beyanı getirdim. Size mi vereceğim?
     Â- Evet, alalım...
       - Alındığına dair bir belge?..
     Â- Yoo, gerek yok...
       - Nasıl yok?.. Ben bunu getirdiğimi daha sonra nasıl ispatlayacağım?
     Â- Böyle bir uygulamamız yok...
       Mal beyanımızı teslim ettik. Ancak elimizde karşı tarafın aldığına ilişkin bir belge yok. Yarın "Biz almadık" derlerse aksini ispat edemeyiz. Böyle garip bir durum...

Pavyondaki bakire

       Çırağan Sarayı'ndaki İletişim Kongresi'nin dünkü oturumlarından biri "İletişimde Ahlak" konusuna ayrılmıştı... Konuşmacılardan ATV Haber Koordinatörü Ayşenur Arslan bir ara dedi ki:
     Â- Eski bir Türk filminin oyuncularından biriymiÅŸim gibi hissediyorum kendimi... Hani o baÅŸrolünü Türkan Åžoray ya da Filiz Akın'ın oynadığı filmler... Kadın pavyonda çalışır; sigara dumanı, alkol kokusu, etrafında erkekler vs... Ama bunlara raÄŸmen temiz bir kadındır, "bakire"dir. Ä°zleyici olarak siz de inanırsınız buna.. Çünkü o ortam içinde "farklı" olan biridir o... Biraz tuhaf bir benzetme olacak ama ben de kendimi "pavyonda bir bakire" gibi hissediyorum...
     Â
Meslek ahlakı ilkelerine bağlılığı anlatmak amacıyla verilmiş bu örnek üzerine konuşmacı masasında oturan Uğur Dündar bir küçük bir not yazıp koydu Arslan'ın önüne:
     Â"Yarınki gazetelerde şöyle bir haber görürsen sakın saÅŸma: `AyÅŸenur Arslan pavyonda çalışmış ama bakire kalmış...'

     Â"Akkuyu" santralı yapılsın çalıştırılsın... "Akkuyu - Karakuyu" asıl o zaman görülecek!..
      Cihan Demirci
     Â

Fransız Hanı...

       Karaköy - Tophane'de 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş enfes bir yapı... Fransız Hanı... Aynı zamanda, üzerinde bulunduğu ana caddeden arka sokağa "geçit" olacak biçimde tasarlanmış; neo - klasik tarzın en güzel örneklerinden... 1992 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmıştı binada... Sonunda üzerine üç katlı garabet bir cam kütle oturtularak "Ticaret Merkezi"ne dönüştürüldü... İçindeki ofislerde deniz yoluyla gelen Rus ve Romen ticaret erbabına numunelik mal sergileniyor... Tam Mahmutpaşa usulü... Mal tanıtımı için binanın giriş kısmı ve ön yüzü, derme çatma tabelalarla gölgelemiş boydan boya... Binanın tarihiyle ilgili açıklayıcı bir plaket çakmayı ise akıl eden olmamış... Tarih ve estetiğe "Fransız" kalmış işbitirici kafa, Fransız Hanı'nın işini de çoktan bitirmiş...

HerÅŸey muhteÅŸem

       Galatasaray muhteşem oynadı, muhteşem bir sonuç elde etti. Göğsümüz gururla kabardı. Almanya’nın dört bir yanından kopup gelen seyirci de muhteşemdi. İstanbul’daki gibi monoton bir gürültüyle değil pozisyonlara göre yükselip düşen tezahürat temposuyla yardımcı oldular takıma... Bu arada Türk Maliye Bakanı Sümer Oral da rakibi Alman Maliye Bakanı’na fark attı. Bir dostumuz stadda Alman arkadaşına sormuş:
       - Bizim Maliye Bakanı burada sizinki nerede?
       - Bizimkinin işleri başından aşkın, demiş Alman, bizim ekonomik ve mali durum sizinki gibi mükemmel değil. O yüzden bizim bakan hele böyle hafta ortasında işi gücü bırakıp maça falan gidemez...
       Sümer Oral’ı da kutluyoruz...

Kısa tespit...

       Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, bir sohbette söz cumhurbaşkanlığı konusunda Ecevit - Demirel işbirliğine gelince şöyle dedi:
     Â- Bu iki liderin anlaÅŸamaması da sorun çıkarıyor ülkeye, anlaÅŸması da...


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr