Prof. Hasan Yazıcı, Prof. İhsan Doğramacı’nın imzasını taşıyan "Annenin Kitabı"nın, ünlü Amerikalı çocuk hekimi Dr. Spock’tan "aşırma" olduğunu söylemiş, Prof. Doğramacı bu "niteleme" üzerine tazminat davası açmıştı. Davanın son aşamasında yargıç bilirkişi tayin etmişti. Dava İhsan Doğramacı’nın lehine sonuçlandı. Yargıtay’a gitti.
Açık Pencere’de o zaman "Bilirkişi"nin kimliğine dikkat çekmiştik.
Prof. Dr. Ümit Saatçi ve Prof. Tahsin Teziç... Her ikisi de İhsan Doramacı’nın öğrencisiydi. Onun oluşturduğu kurullarda görevliydiler.
Yargıtay kararı inceledi.. Ve bozdu...
Gerekçe’den satırlar: "...Bilirkişi ... taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa o takdirde tarafların tüm itirazları dikkate alınarak ve tarafsızlıkları konusunda şüphe ve tereddüt duyulmayacak kişilerden mahkemece seçilmelidir. Bilirkişi kurulu tıp ve çeviri konusunda uzman olan kişilerden seçilmeli ve olayın hukuki boyutu hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir nitelikte olduğundan heyette hukukçu bilirkişiye yer verilmemelidir. Mahkemece bilirkişi seçiminde yukardaki kurallara uygun davranılmadığı için..."
Bilirkişi seçimi bilgi ve tarafsızlık gerektiriyor görüldüğü gibi...
Yalnızca kendini düşünen kişi yeterince düşünemiyor demektir...
Filistinli yaşlı adam tarlasına patates ekecek... Fakat tarlayı belleyecek hali yok... Toprağı kazmak için bir iki deneme yapmış.. Nafile... Durumu hapisteki oğluna yazmış. Gelen mektupta oğlan telaşlı:
- Aman baba, demiş, sakın tarlayı kazmaya kalkışma çünkü örgütün silahlarını bizim tarlaya gömdük...
Aradan birkaç saat geçmeden İsrail askerleri damlamış. Elde kazma kürek başlamışlar silahları aramaya. Tarla baştan başa kazılmış. Silah bulunmamış. Adamcağız ertesi gün rahat rahat patatesleri ekmiş. Oğlunun aklına dua etmiş.
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, oğlunun otomobili altında kalarak ölen İsmail Uçkan için "zaten yüzde 60 özürlüymüş" dedi.
Fevzi Bey, Çevre Bakanı olarak haliyle "temizlik yanlısı"... Ancak bu kadarı elbet biraz fazla...
Bu arada merak ediliyor... Kabinede "Önce insanım, sonra Bakan" diyecek kaç kişi var?
***
Bu arada... Meclis’in tatile girmesi eleştiriliyor... İyi de bu Meclis çalıştığı zaman halk lehine kanun mu çıkartıyor?
Milli futbolcularımız kendilerine gösterilen olağanüstü sevgiyi, alkışları, primleri, altınları yeterli bulmamış, Federasyon aracılığıyla Spor Bakanı Fikret Ünlü’ye şu talepleri iletmişler:
- Üstün hizmet madalyası ve kırmızı pasaport istiyoruz... Ayrıca alacağımız primler de vergiden muaf tutulsun...
Kahraman dedik bağrımıza bastık... Ama işin suyu çıkıyor...
Okurumuz Kerem Demir soruyor:
...Acaba futbolcularımız gerçekten birer kahraman mı?
Gerçekten kendi çıkarlarını bir kenara atıp sadece Türkiye için mi oynadılar?
Bence hayır! Her biri bu işten yüz binlerce dolar kazandı. Futbol piyasasındaki fiyatlarını katladılar.
Ödül düzenlemesine göre bu futbolcularımıza yüzlerce altın verilecek.
Kahramanlarımızdan hangisi "Ülkemizin bulunduğu bu zor durumda benim ülkemin bu altınlara benden daha çok ihtiyacı var, ben istemiyorum" dedi?
Hangisi "Aldığımdan şu üç kuruşu da falanca hayır kuruluşuna bağışlıyorum" demeyi aklından geçirdi.
Tam tersine "vergiden muaf tutulalım" diyerek, Hazine’ye gidecek parayı da almak istiyorlar. Böyle kahramanlık olur mu?
Ayrıca... Dünya kupalarında geçmiş yıllarda üçüncü olan takımları kimse hatırlamazken biz "üçüncü"lerimize üstün hizmet madalyası vererek, Çanakkale’de, İnönü’de, Gaziantep’te, Menemen’de ve yurdun diğer köşelerinde bu ülke için canını veren gerçek kahramanlara saygısızlık etmeyecek miyiz?
Ben, halkın güvenini kaybetmiş politikacılarımızın, tiraj ve rating kaygısı taşıyan medyamızın sahte kahramanlar yaratarak bu durumdan kurtulma çabası içinde olduğunu düşünüyorum. Ve sormak istiyorum
Acaba bu kahramanlarımız ne zaman tüm halkımıza özgürlüğü ve çağdaşlığı armağan eden en büyük ve gerçek kahraman Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret edecekler?