Büyükelçi Vahit Halefoğlu anlatmıştı. Türkiye yıllar önce Moskova’da yeni bir büyükelçilik binası yaptırmaya karar verir. Kentin mutena bir semtinde arsa alınır. İnşaat hazırlıklarına başlanır...
Derken bir gün elçiliğin yapılacağı arazide gösteriler başlar... Rus aydınları her gün arsada toplanıp, yüksek sesle Puşkin’in şiirlerini okurlar. Bizimkiler önce şaşırır. Sonra durum anlaşılır. Meğer Rusların büyük şairi Puşkin, zaman zaman gelip o arsadaki bir ağacın altında kitap okurmuş... Bizim elçilik durumu resmi makamlara bildirir. Arsanın boşaltılmasını ister. Ne var ki Rus aydınlarının gösterileri yoğunlaşarak sürmektedir. Sovyet yönetimi de bu manzara karşısında bir şey yapamamaktadır.
Sonuçta binanın o arsaya yapılmasından vazgeçilir.
Bu öyküyü nereden mi anımsadık? Barış Manço’nun Moda’daki evinin 5 Temmuz’da haraç mezat satılacağı haberi üzerine... "Manço Tatil Köyü" için (Lale Manço’dan habersiz) alınmış olan kredilere karşılık bu tarihi ev de satılıyor. Lale Manço’nun sorunları çözmek için süre isteği ve bu evi müze yapma projesi Ankara’da bir türlü yankı bulmuyor. Peki ya Barış’a Atatürk’ten sonra en büyük cenaze törenini yapan on binlerce hayranı.. Onların sesi neden çıkmıyor? Neden barışın anısını sevgileriyle korumuyorlar?
En zoru işte bunu anlamak...
Halk liderin peşinden mi gidiyor, onu kovalıyor mu? Kimi lider bunu anlamaktan acizdir.
Benjamin
Yardımcı Doçent Hakkı Uyar, Radikal’deki yazısında: - Avrupa Birliği, idam cezası, IMF... Türkiye’nin günlerdir tartıştığı bu konularda merkez solun çıtı çıkmıyor. Gerek CHP, gerekse SHP konuşmadan iktidar sırasının kendilerine gelmesini bekliyor. Ortada ne bir program ne bir proje var, diyor...
Evet öyle... Eğer bunlara "sol parti" diye bakarsanız şaşırmanız olağan. Ama acaba bunlar sol parti mi? Yoksa sol maskeli sağ parti mi? Eğer ikincisi doğruysa susup oturmalarından daha olağan ne olabilir?
Çağdaş Batman gazetesinde başlık:
"Akrepler sezonu açtı"
Sıcaklık gölgede 45 dereceye yükselince akrepler ortaya çıkmış ve 4 kişiyi sokmuş. Bu arada "damdan düşme sezonu" da açılmış ve 7 kişi damdan düşerek hastanelik olmuş. İstanbul’un 25 derecelik sıcağında "öldüm bittim mahvoldum" diye püfleyenlere duyurulur...
35 aydının yakılarak öldürülmesiyle sonuçlanan Sivas katliamını ortak eylemle protesto etmek için tüm siyasi partiler ve meslek odalarının görüştüklerini dün yazmıştık. Ancak anlaşma sağlanamadı ve katliamı dün CHP, KESK, Atatürkçü Düşünce Derneği, ÖDP gibi sol örgütler kendi başlarına kınadılar. Sağ parti ve örgütler ise Atatürk Anıtı önünde bir basın bildirisi okudular.
CHP Sivas İl Başkanı Adnan Çelik’e ortak kınama için neden anlaşma sağlanamadığını sorduk... Dediği:
- Son tahlilde gördük ki, sağın asıl amacı, bizi kullanarak, bizim üzerimizden kendilerini affettirmek. Yoksa olayı gerçekten protesto etmek gibi bir dertleri yok. Asıl dertleri bu olay nedeniyle uğradıkları ticari kayıpları ortadan kaldırmak.
- Bu kanıya nasıl vardınız?
- Mesela ortak bildiride, "katliam" sözcüğü geçmesine karşı çıktılar, yerine "facia" sözcüğünü koydular. Olayın mağdurlarına sahip çıkma önerimizi reddettiler. Madımak Oteli’nin önünde tören düzenlenmesine itiraz ettiler. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de hapiste yatmakta olan katliam sanıklarını mağdur gibi göstermeye kalkınca, aramızdaki ipler tamamen koptu. Çabaları katliamı kınamak değil olayın üzerini örtüp unutturmak.
Bir zamanların ünlü sloganıydı: - Ecevit gelecek dertler bitecek...
Yeni slogan ise malum:
- Ecevit gidecek dertler bitecek...
Oysa ne Ecevit’in gitmesi ne de seçim bir şeyi değiştirebilir. Türkiye’nin acil sorunu seçim ve siyasi partiler yasasını değiştirmek. Liderlerin değil halkın seçtiği bir parlamentoyu işbaşına getirmek...
Ne var ki kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları bu yönde zahmete girmiyor. Demokrasiyi birileri kurup bize hibe etsin, diye bekliyoruz.