Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

     ÂBen, bakanların bakanıyım!.."
       Lafın sahibi, Maliye eski Bakanı İsmet Attila... Neden mi bakanların bakanıymış?..
       - Ben, Maliye Bakanı olduğumda Gelirler Genel Müdürüm Zekeriya Temizel'di. İlk icraatım, onu bu görevden almak oldu. Yerine Hasan Basri Aktan'ı getirdim. Peki Zekeriya Bey'i bu görevden aldım da ne oldu? Kısa bir süre sonra siyasete atıldı, önce milletvekili, ardından bakan oldu... Hem de Maliye Bakanı... Yani, görevden almasaydım belki bugün hala o koltukta oturuyor olacaktı.
     ÂZekeriya Bey Maliye Bakanı olur olmaz ne yaptı? Benim getirdiÄŸim Gelirler Genel Müdürü Hasan Basri Aktan'ı görevden aldı, kızaÄŸa çekti. Çekti de ne oldu? Hasan Basri Aktan da bakan oldu, kendisini görevden alan kiÅŸiyle aynı kabinede yer aldı. Kısacası, ben bugünkü kabinede görev yapan iki bakanın da bakanıyım...

       Galatasaray kulübü 3,5 milyon dolara muhtaç durumda... 3,5 milyon dolar için sezon ortasında takımın en iyi oyuncularından biri olan Filipescu'yu sattılar. Bu futbolcunun yerine 10 milyon dolara adam koyamazsınız. Filipescu gibi bir futbolcu olan Stumph'u satmışlardı 6 yıl önce... Tam üç yıl yerine adam bulamadılar. Filipescu'nun yeri de kolay dolmaz. Bir futbol takımı yerine iki üç yılda oturuyor. Galatasaray bu yıl Avrupa'yı zorladı. Önümüzdeki yıl kesin final oynaması bekleniyordu. Derken parasızlıktan takım dağılma sürecine girdi.
       Bunalımlar içine giren Hakan da eski verimini vermeyebilir. Zaten Fenerbahçe'ye gitmek için manevralanıyor gibi bir havası var. Seyreyleyin sonrasını...
       Bütçe yapmasını becerememiş, kulübü adım adım iflasa götürmüş olan Süren yönetimi yalnız bu yılı değil önümüzdeki yılları da tehlikeye attı...
     ÂFaruk Bey bir röportajda diyor ki:
     Â- Takım her yıl ÅŸampiyon olacak diye bir kural yok...
       Yok tabii... Sadece bir tek kural var:
     Â"Kulüp batsa da Faruk Bey ve beceriksiz ekibi koltukta oturur..."
       Öyle mi? Galatasaraylılar bu kuralı kabulleniyorlar mı?

       Okurumuz Adnan Özveri yazıyor:
     Â- AraÅŸtırdım derin devletin derinliÄŸi Osmanlı'daki Saray Mektebi Enderun'a kadar uzanıyor...
       Efendim diğer kolu da Washington'da CİA Merkezi'ne doğru uzanır...
       O yüzden dibi bir türlü bulunmaz...
       İçine düşen de zor çıkar...


     ÂÇETE
       ***
       Çete mensubu 23 bin kişi serbest dolaşıyormuş.
       Bu da bir tür serbest meslek olsa gerek.
       ***
     ÂGELİŞİM
       ***
       Çok gelişmiş ülke olamasak da, böyle "çok çelişmiş ülke" olduk işte.
       ***



       Hürriyet'in magazin sayfasında bir resimli haber:
     Â"Ecevit'in benzerine büyük ilgi..."
     Â
Resimde Ecevit'in benzeri Ali Ekber Yavuz, iki mankenin arasında görülüyor... Ve Ecevit'e benzemekten çok memnun olduğunu söylüyor.
       Pekii... Ecevit'in benzeri neden çok ilgi görüyor diye soracak olursanız... Tahminimizi ekleyelim...
       Çünkü Ecevit'in benzeri eski Ecevit'e yenisinden daha çok benziyor. Karaoğlan tipine daha yakın...
       Belki de ona bakıp hasret gideriyorlar...

       Başbakan Bülent Ecevit ekonomiyi krizden kurtaracak önlemleri yürürlüğe koydu:
     Â- Telefonla yurt dışı görüşmeler sınırlandırılacak...
       - Bayram tebrik kartı gönderenler masrafı cebinden ödeyecek...
       - Ambulans dışı araç alınmayacak...vs...
       Bülent Bey'in kendisi de malumunuz muazzam tasarruflar yapıyor; Mersedes'ten inip Renault Safran'a binmiş bulunuyor. İki bakanı da dün işe yürüyerek gitmişler. Göz yaşartıcı bir özveri... İbret olacak bir fedakarlık...
       Fakat... Aynı Bülent Ecevit değil miydi?.. ANAP döneminde bütün yağma kararlarına imza atan... Mesela...
       400 milyon dolara malolacak Karadeniz otoyolunda 15 müteahhite avanta vermeseler devlet 600 milyon dolar tasarruf edecekti...
       Pist ihalesinde gözlerini açsalar devletin 10 trilyonunu kurtaracaklardı...
       O zaman da böyle göz boyama numaralarına gerek kalmayacaktı.
       Çocuklar ilkokula cep telefonuyla giderken elinin altında telefon bulamayan genel müdürler içlerinden küfür etmek zorunda kalmayacaktı.
     ÂBülent Bey'in tasarruf hamlesi bazı ÅŸiÅŸmanların yaptığı diyete benziyor...
       Baklavayı böreği götür... Sonra çayı diyet şekerle iç...
       Halkımız bunları yiyor mu?
       Valla bazı gazeteler (tatlı beklentiler yüzünden) bu göz boyama hamlesini:
     Â"Saltanata Eco Freni" diye verirse...
       Halkımız yemese de yer gibi yapar...
     ÂTansu Çiller'le Mesut Yılmaz'ın bütün yolsuzluklarını akla...
       Sonra "Dürüst Başbakan"ı oyna...
       Halkımız yer mi?
       Yemese yer gibi yapar...
       Hiç değilse bunların Mersedes'e binmeyerek kendilerine yaptığı eziyetle teselli bulur.

       Biz toplum olarak "sustukça" susma sırası Kırcı'ya geldi sonunda!..
       ***
       Hakan Şükür'ün Juventus rüyası bitmiş...
       Onun gördüğü rüya, bu topluma "kabus" oldu, farkında değil!..

       Uçaklar ve hastanelerden sonra benzin istasyonlarında da "cep'ten" konuşma yasağı yayılıyor. Sebep?.. Cep telefonlarının yaydığı elektronik sinyallerin pompadan buharlaşan benzini ateşleme olasılığı... Uzmanlar "Teorik olarak böylesi bir risk var" diye görüş bildiriyor... Bir süredir bizdeki bazı benzin istasyonlarında da uygulanan yasak, Finlandiya'da Exxon firmasınca yeni başlatılmış... Sırada da firmanın diğer ülkelerdeki istasyonları varmış. Cep telefonu üreticileri ise, şimdiye dek benzin istasyonlarında "cep muhabbeti" yüzünden üzücü herhangi bir olay yaşanmadığını söylüyorlar. Ama "ilerde üzülmemek için tedbiri elden bırakmamak en doğrusu!" diye de küçük bir not düşerek...



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr