Afgan kadını dondurmayı nasıl yer?
Soruyu Afganistan’dan dönen Associated Press Ajansı muhabiri Murad Sezer, sohbetin orta yerinde soruyor... İlk akla gelen yanıt:
- Herkes nasıl yiyorsa o da öyle yer...
- Olur mu? Unutmayın Afganlı kadının "burka" diye bir sorunu var...
- Eeee?
- Dışarı çıkarken kuşanmak zorunda kaldığı o burkanın içinde canı dondurma isterse ne yapacak? Yüzünü açamıyor ki dondurma yiyebilsin!
- Doğru.. Peki nasıl dondurma yiyorlar?
- Dondurmacıların her birinde "İcecreamhane" diye adlandırılan, kadınlar da dondurma yiyebilsin diye örtüyle ayrılmış bölümler var. Dondurmasını oraya girip yiyor. Sıcakta bir duvar dibine sokulup (yüzü duvara dönük) dondurma yiyen kadınlar da gördüm...
Şeriat dondurma yeme özgürlüğünü de kısıtlıyor görüldüğü gibi...
İçine fikir yürüterek girmedikleri bir durumdan insanları, fikir yürüterek çıkartamazsınız.
Hürriyet’in Adana baskısı "seri ilan" sayfasından ilanlar:
Turgut Özal’da 150 metrekare işyeri, 135 milyar.
Süleyman Demirel’de 45 metrekare zemin, 165 milyar.
Kenan Evren’de 90 metrekare işyeri, 65 milyar.
Adana’nın yolları taştandı... Şimdi "bulvar" oldu.
Kemal Derviş;
- Siyasetteki nihai amacım, herkese ünlü şair Nazım Hikmet’in dediği gibi, "Yaşamak güzel şey be kardeşim"i söyletmektir, demiş.
Bahçelievler’den okurumuz Nihat Bey dün telefonda dedi ki;
- Sayın Derviş işe hortumcular ve karaparacılardan başladı. Onlar yatlarında, katlarında, kaşanelerinde "Yaşamak güzel şey be kardeşim" deyip duruyor. Ama hortumculardaki paraların esas sahibine dönmesi için Kemal Bey zerre kadar çaba sarfetmiyor. Sıra bize ne zaman gelecek? Nasıl gelecek? Onu da öğrensek...
Kompozisyon öğretmeni, oturduğu sandalyeyi masasının üstüne koymuş, ardından sınıfa dönmüş;
Haydi bakalım çocuklar demiş, şimdi burada bu sandalyenin olmadığına dair bir kompozisyon yazın.
Bütün sınıf çalakalem bir şeyler yazmaya başlamış tam notu ise iki kelimelik bir kompozisyon yazan ufaklık almış:
-Hangi sandalye?
SAHİBİNDEN şikayetçiyiz. Tamam, bu partinin sahibi onlar ama biz de milletvekilleriyiz be birader. Sürekli tahkir, tezyif, istiskal... Bu kadar da olmaz ki. Neticede biz de insanız, herhalde bizim de kendimize göre bir gururumuz var, değil mi ama.
Bir grup DSP milletvekili.
ZAYİ. Gururumu, haysiyetimi, itibarımı, şerefimi, kendime olan saygımı kaybettim. Bunlar önemli değil de önümüzdeki seçimde milletvekilliğini kaybedersem işte o zaman kendimi kaybederim.
Malum Milletvekili
DOLARLARINIZI, MARKLARINIZI İngiltere’de öğrencilik yapan oğlun sana borç vermiş ha! Atma Recep, hepimiz din kardeşiyiz.
Vatandaş Asım.
ARANIYOR. Hem okuyup hem de babasına yüz binlerce dolar borç verecek hayırlı bir evlat aranıyor. Benim haylaz gene kapıya dayandı, anlaşılan gene borç isteyecek. Elimi kana bulamamam için beni acele sakinleştirecek bir hayırsever aranıyor.
Salih Körtalih.
ACELE giden ecele gider demişlerdi de inanmamıştık. Acele gittik, ecele değil ama köprünün üstünden kuru derenin içine gittik. Saatlerdir buradayız, yardım için ne gelen vaaarrr ne giden. Acele bizi bu ters dönmüş arabanın içinden kurtaracak biri aranıyor.
SINIRLI - SORUMLU milletvekili. Sahibinden. Peşin, taksitle ya da devren.
Simsar Ensar.
TELEFONA BAKACAK durumun mu var ki, her çaldığında doğrulmaya çalışıyorsun Bülent. Zaten çalan da telefon değil kapının zili... Gene seninkilerdir. Ben şunları kovup gelinceye kadar yataktan kalkmak yok, tamam mı?
Rahşan.
AB’ ye üyelik için idam cezasının ve Kürtçe eğitim yasağının kaldırılması yetmez... Şimdiki liderlerin çoğunun da koltuktan kaldırılması gerekiyor.