Büyükelçi Ecmel Barutçu, TBMM'nin önündeki Akay Kavşağı'nda kurulan Atatürk Meydanı'ndaki kitabeleri incelemiş...
- Buradaki baştan savmacılığı ve kurtuluş tarihimize yapılan saygısızlığı görünce üzüldüm, diyor...
Hele bir kitabenin İngilizce çevirisi varmış ki... Büyükelçi iyiden iyiye rahatsız olmuş karşısında... İngilizce bilenler için aktaralım:
...Yabancı bir devletin himayesi altında yaşamaktansa ölmek daha iyidir, "Ya istiklal ya ölüm" parolasıyla Mustafa Kemal Amasya'ya geçti...
ibaresinin İngilizcesi şöyleymiş:
...Being annihilated is better than living under the "patronage of foreign nations, with the motto independence or death" on reflection Mustafa Kemal moved on to Amasya...
Tercümenin İngilizce bilmeyen biri tarafından lügata bakılarak kelime kelime yapıldığı izlenimi uyandı bizde. Tırnak işaretleri de Türkçe metinde başka yerde İngilizce metinde başka... Başkent iki satır yazıyı İngilizceye çevirmekten aciz bir yönetimin elindedir...Özeti bu...
Şoför arkadaş yolda uzun uzun dert yandı...
Star Gazetesinin Motorola cep telefonu kampanyasına para yatırmış. Dört ay olmuş telefondan haber yokmuş. Ne diyebilirdik...
- Motorola hayrola kardeşim, dedik...
Güç istedim...
Ve Tanrı, beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı.
Bilgelik istedim...
Ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi.
Zenginlik istedim...
Ve Tanrı çalışmak için bana beyin ve güçlü kaslar verdi.
Cesaret istedim...
Ve Tanrı üstesinden gelmem için bana tehlike verdi.
Sevgi istedim...
Ve Tanrı yardım etmem için sorunlu insanlar verdi.
İyilik istedim...
Ve Tanrı bana fırsatlar verdi.
İstedigim hiçbir şeyi elde etmedim
İhtiyacım olan her şeyi elde ettim.
Egebank'ın içini boşalttığı iddiasıyla yargılanan Yahya Murat Demirel, ile eşi Ayşenur Esenler ve dört Egekbank yöneticisi gazeteci Murat Kelkitlioğluïnun yazdığı ve Mayıs ayında Metis Yayınlarından çıkan "Hortum" adlı kitabın toplatılmasını istedi. 6 Egebank sanığı 1'er milyar lira tazminat talebinde bulundu.
Murat Demirel özellikle kitaptaki "Murat Demirel tüm Türkiyeïye bir bankanın hangi yollarla ve nasıl soyulabileceğini gösterdi" cümlesinden şikayetçi olmuş. Bazan böyledir.. Yapınca ayıp değil yazılınca ayıptır...
İstanbul'un fethinin 548. yıldönümünü "idrak" ediyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sembolik olarak gemileri karadan yürüttük, belediye işçisi yiğitler iki ahşap tekneyi Dolmabahçe'den Taksim'e omuzlayıp oradan Haliç'e indirdiler. Manzarayı izleyenler belki merak etmiştir:
Acaba Fatih Sultan Mehmet gerçekten gemileri karadan yürüttü mü?
Arkadaşımız Nazım Alpman, Erdoğan Aydın'ın "Fatih ve Fetih" adlı kitabını baştan sona okumuş... Erdoğan Aydın 123 ayrı kaynaktan araştırarak yazdığı kitapta kesin olarak şu sonuca varıyor:
"Hayır"
Ve ekliyor:
"Böylesine muazzam bir işi planlayanlardan geriye en küçük bir teknik ayrıntı, çizim, plan, belge, küçük bir yazılı bilgi kalmamış olması bile, iddianın efsaneden ibaret olduğunu kanatlamaya yeter."
Peki nereden çıkmış bu söylenti? Dönemin en yakın tarihçisi Tursun Bey'in , "Tarih-i Ebul Feth" eserinde geçen şu satırlardan:
"İslam gemileri bayraklarla bezenip yelkenleri açtılar. Galata Kalesi ensesinde havada yürüdüler. Belki uçurdular. Bu heybetle götürüp mükemmel silahla liman denizine saldılar."
Fatih'in gemileri karadan yürüttüğü efsanesi işte bu muğlak satırlardan doğmuş. Bunun yanında ne Aşık Paşazade, ne Tursun Bey, ne İdris-i Bitlisi ne Dukas gibi Bizans tarihçilerinin bir kaydı yoktur.
Peki nereden inmiştir Haliç'e gemiler?
Müneccimbaşı tarihinde ipucu veriliyor:
"Gerçek olan rivayete göre gemiler, Okmeydanı'nda hazırlanmış ve buradan denize indirilmiştir."
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si de bu savı doğruluyor:
Erdoğan Aydın'a göre 50 parça gemi Okmeydanı ve Kağıthane civarında inşa edilerek denize sürülmüştür. Haliç'in iç bölgesi Fatih'in elindeyken karadan gemi yürüterek oralara getirmesi zaten akılcı bir hareket olmayacaktı, diyor Erdoğan Aydın.