TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
Sema Pişkinsüt, İstanbul Küçükköy Karakolu'nda ele geçirdikleri falaka sopasıyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu. Bir meslektaşımız sordu:
     Â
- Falaka sopasını basına göstermeyecek misiniz efendim?       - Hayır, göstermeyeceğiz. Çünkü bizim amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir.
     Â
Pişkinsüt, bu yanıtın ardından belki de üzümü nasıl yediklerini anlatmak amacıyla kendisine gönderilen resmi bir yazıyı gazetecilere okudu... Yazı, bir yıl kadar önce Marmaris Armutalan Karakolu'nda, yine İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin ele geçirdikleri
"manyeto" cihazıyla ilgiliydi ve İçişleri Bakanlığı bu konuda komisyonun ne gibi işlem yapıldığını soran sorusunu aynen şöyle yanıtlamıştı.
     Â
"Armutalan Karakolu'nda ele geçen manyeto cihazıyla ilgili gerekli inceleme yapılmış ve herhangi bir soruşturma açılmasına gerek görülmemiştir...."      Küçükköy Karakolu'nda falaka bulunmasının sonucu da herhalde farklı olmayacaktır...
BoÅŸ vakitlerde...
     Â
Henry Troyat bir denemesinde Rus şair ve yazarı
Puşkin için:
     Â
- Rus zekasını en mükemmel o temsil eder, diyor...
      Peki Türk zekasını kim temsil eder?
     Â
Aziz Nesin mi,
Yalçın Küçük mü,
Tevfik Fikret mi,
Çetin Altan mı?
      Yoksa
Demirel, Ecevit, Erbakan, Çağlar, Sülün Osman gibi isimler mi?
      İşte size boş vakitlerde üzerinde düşünülecek bir konu...
Gündem sapıtması
      Diyarbakır, Siirt, Bingöl valilerinin aniden sokak ortasında gözaltına alınıp, tutuklanması ve görevlerinden alınması... derken iki gün sonra salınıp görevlerine iadesi çok kimseyi şaşırttı. Bu arada Türkiye'nin insan hakları notuna boşu boşuna olumsuz puanlar düştü. Dış baskılara maruz kalındı.
      Bir milletvekili dostumuz dün bu merakımızı dile getirince dedi ki:
     Â
- Batman'daki kayıp silahlar olayını unutturmak için gündem değiştirildi. Olay bundan ibaret...      Gerçekten öyleyse... Vah ki vah...
Bu ne perhiz?
      Bir grup gazeteci ve milletvekili, Meclis kulisinde Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu tartışıyorlardı. Yan tarafta bir arkadaşıyla sohbet etmekte olan ANAP İstanbul milletvekili
Yılmaz Karakoyunlu, tartışmayı duyunca gruba yanaştı, adeta burnundan soluyordu:
     Â
- Abesle iştigal ediyorsunuz arkadaşlar, abesle... Abesin tartışması olur mu hiç? Lütfen imzaya açılan Anayasa değişikliği teklifinin gerekçesine şöyle bir bakınız. "Münhasıran mevcut Cumhurbaşkanı..."
diye başlayan bir cümle var gerekçede... Bir kişiye özgü Anayasa değişikliği olur mu? Böyle demokrasi olur mu?
     ÂGruptaki gazetecilerden biri, ilkeli parlamenter
Karakoyunlu'ya sordu:
      - Peki efendim, siz bu kadar karşı olduğunuz teklife imza verdiniz mi?
     Â
- Verdim, verdim ama utanarak! verdim.       - Değişiklik teklifi Genel Kurul'a geldiğinde ne yapacaksınız peki?
     Â
- Olumlu oy vereceÄŸim. Ama utanarak vereceÄŸim arkadaÅŸlar, utanarak!..Ä°dare sistemi
      Amerikalı bir iş kadını olan
Geraldine Laybourne şef ya da müdüründen şikayet edenlere öğüt veriyor:
     Â
- Kötü bir yönetici ile çalıştığınız için kesinlikle şikayet etmeyin. Kötü bir yöneticiyle çalışırken iyi bir yöneticiye göre daha çok şey öğrenirsiniz... Neleri yapmamanız gerektiğini size en iyi kötü bir şef öğretir...Ya geleceğimiz?
      Cumhurbaşkanı ne iş yapar?..
      Envai çeşit iş yapar...
      Başbakanı atar... Başbakanın teklifi üzerine bakanları atar.
      Genelkurmay Başkanını atar...
      Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırır. Başkanlık eder.
      YÖK üyelerini seçer.
      Üniversite rektörlerini seçer...
      Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerini, Askeri Yargıtay üyelerini, Hakimler Yüksek Kurulu üyelerini seçer...
      Bu kararlar, bu seçimler neden Cumhurbaşkanına bırakılmış...
      Devlet kurumlarını siyasetin, partizanlığın etkisinden kurtarmak için...
      Cumhurbaşkanı neden bir kereliğine seçiliyor Anayasa'ya göre?
      Yeniden seçilmek için görevi sırasında siyasi partilere taviz ve rüşvet vermesin, devlet işlerine partizanlık karışmasın diye...
      Bir kişiye ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçilme imkanı tanınırsa ne olur?
      İkinci kez seçilebilmek için siyasi rüşvete, tavize, partizanlığa sapar. Güçlü yetkilerini siyasi partilerin (ve özellikle büyük partilerin) istemi doğrultusunda kullanarak kendi mevkiinin asaleti ve tarafsızlığını yitirir. Devleti perişan eder.
      Yüksek bürokrasi ve yargı tamamen partilerin emri altına girer.
      Bu yüzden 5 + 5 formülü (Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini değiştirmeden uygulanırsa) Anayasa'nın kurduğu sistemi dinamitler.
     Â
Demirel'in ikinci kez seçilme sürecinde bu sakıncaları birebir yaşıyoruz. Rüşvet paketleri hazırlandı. Uygulamaya sokuldu.
      Bir de
Demirel sonrasını düşününüz...
Ecevit - Demirel ikilisinin açtığı yol bundan sonraki seçimlerde kimbilir hangi seviyesiz ve uçsuz bucaksız pazarlıklara ve tavizlere geçit verecektir... Ülkeyi değil kendilerini düşündüklerini defalarca ispatlamış iki 70'ini aşkın politikacı geleceğe çok kötü bir miras bırakıyor. Yazık...
Saptama
     Â
"Atatürk saltanatı kendi için değil bizim için kaldırdı.
Demirel için özel kanun çıkararak saltanatı yeniden ihya etmek suçtur..."
     Â
Hasan Erim     Â
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr