İnternetten acıklı bir arkadaşlık öyküsü...
      Savaşın en kanlı günlerinden biri...
      Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu.
      - Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?
     Â
"Delirdin mi?.." der gibi baktı teğmen;
     Â
- Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma...       Asker ısrar etti.
      Teğmen:
     Â
- Peki.. Git o zaman!..      İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar...
      Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
      - Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim, bak nitekim ölmüş.
     Â
- DeÄŸdi teÄŸmenim, dedi asker.
      - Nasıl değdi? dedi teğmen, bu adam ölmüş görmüyor musun?
     Â
- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için...      Ve arkadaşının son sözlerini gözyaşları içinde tekrarladı teğmene:
     Â
"Jim!.. Geleceğini biliyordum!.."      demişti arkadaşı...
     Â
"GeleceÄŸini biliyordum!.."Deve sormuÅŸ
      Yavru deve annesine sormuş:
     Â
- Anne, neden bizim ayaklarımız bu kadar büyük?       Annesi:
      - Yavrum çölde kumlarda yürürken bu koca ayakların sayesinde kuma batmıyorsun. Yavru deve meraklı:
     Â
- Anneciğim, neden bizim kirpiklerimiz bu kadar uzun?      Anne:
      - Çölde kumlar gözüne girmesin diye yavrum.
      Yavru devede soru mu yok:
     Â
- Anne, bizim bu sırtımızdaki kocaman kambur niye?      Anne:
      - Çölde su bulmak zor. Uzun çöl yolculuklarında ihtiyacın olacak suyu oraya depolayacaksın.
      Küçük deve iyice meraklanmış:
     Â
- Anneciğim, Ankara Hayvanat Bahçesi'nde ne işimiz var?..Slogan
      Galatasaray seyircisinin maçlarda takım gol attıktan sonra Fenerbahçe'ye sövmesi, Fenerbahçe ile uğraşması çirkin oluyor... İnsan mutluluktan küfür eder mi? Bu hafta esprili ve zarif bir tek slogan vardı:
     Â
"Fenerbahçe sizinle gurur duyuyor..."Yaş 35, yolun neresi?..
      1887 - 1952 arasında yaşamış espri küpü yazar
Sermet Muhtar, dost meclisindeki bir sohbet esnasında;
     Â
- Kadınlardaki ihtiyarlık belirtileri 35'inde başlar, deyince orada bulunan hanımlardan biri atılmış:
      - Aşkolsun
Sermet Bey, siz 35'indeki kadını yaşlı mı sayıyorsunuz?
      Üstad taşı hemen gediğine oturtmuş:
     Â
- Efendim, öncelikle kadınların ne zaman "35"
yaşına ulaşabileceğine bakmak lazım!..
Yangına körük!
      Avrupa Birliği ülkelerinin Ankara'daki büyükelçileri sırayla Dışişleri Bakanı
Cem'i ziyaret ederek:
     Â
- GüneydoÄŸu'daki tutuklamalardan vazgeçin, bu tavır AB - Türkiye iliÅŸkilerini geriye götürecek,      Âdiye Ankara'yı sıkıştırırken... Olay okyanus ötesinde de yankılanırken... İçiÅŸleri Bakanı
Sadettin Tantan yaraya tuz ve biber ekercesine tutuklu 3 HADEP'li başkanı görevden alıverdi. Ortada henüz bir mahkumiyet yok... Hatta başlamış bir yargılama, hazırlanmış bir iddianame de yok... Teorik olarak, ilk duruşmada savcının sanıkların beraatlerini talep etmesi, yargıcın da bu talep doğrultusunda karar vermesi dahi mümkün...
      Durum buyken ve Avrupa konuya odaklanmışken
Sadettin Tantan 'ın Diyarbakır, Siirt, Bingöl belediye başkanlarını görevden alması nasıl yorumlanabilir?.. CHP'nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
Bekir Yurdagül diyor ki:
     Â
- Türkiye'de birkaç bin belediye başkanı var ve bunların belki yüzde onu çeşitli nedenlerden dolayı halen yargılanıyor. Eğer yargılanmak, görevden alınmayı gerektiren bir suçsa, ki değildir, Sayın İçişleri Bakanı'nın yargılanmakta olan bütün belediye başkanlarını aynı şekilde görevden alması gerekir. Bence burada yargıya mesaj, hatta gözdağı veriliyor. İlk mesaj, bu kişiler dağda gezen birer teröristmiş gibi yaka - paça sorgulamaya alınarak verilmişti. Şimdi aynı kişiler, daha yargılama bile başlamadan görevden alınarak yargıya "Bunları mahkum edin"
mesajı veriliyor.
      Yurdagül, olayın diğer sakıncalı yönlerini de şöyle dile getiriyor:
     Â- Mesut Yılmaz bir süre önce "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer" demiÅŸti. ANAP'lı İçiÅŸleri Bakanı, bu davranışıyla ANAP Genel BaÅŸkanı'nın bu sözlerindeki samimiyetsizliÄŸi de ortaya koymuÅŸtur.
      ***
     ÂYaÅŸlı baÅŸlı, ilkokul mezunu bile olmayan bir dede "Kimya mühendisi aranıyor" ilanına baÅŸvurunca... "Yanlış geldin" demiÅŸler, "Biz üniversite mezunu, genç, dinamik birisini arıyoruz..."
     Â- Biliyorum, demiÅŸ dede, ben bu iÅŸte yokum, onu söylemeye geldim.
      AB'ye ve Batı'ya katılmayı istemiyorsak şunu baştan söylesek.. Hem kendimizi, hem AB'yi yormasak.. İyi olmaz mı?
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr