Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ÂGünaydın gazetesinin 70'li yıllarda verdiÄŸi unutulmaz mizah eki Ustura'dan iÄŸneli bir aÅŸk ÅŸiiri... Okyanus ötesindeki büyük aÅŸka adanmış... Mukadder Özakman yazıp postalamış...
       Bize hayat verensin
       America I love you!
       En büyük nimet sensin
       America I love you!
       ***
       Ekmekte unumuzsun
       naylondan donumuzsun
       televizyonumuzsun
       America I love you!
       ***
       New York'sun düşümüzde
       Cikletsin dişimizde
       Viskisin şişemizde
       America I love you!
       ***
       Gücün yeşil doların
       Yazarlardan kulların
       Dilinle okulların
       America I love you!
       ***
       Uzmanımsın her işte
       Sam Amcam'sın sen işte
       Oldun bize enişte
       America I love you!
       ***
       Çocuk der: Pekos Bill'iz
       Kızlar diyor ki: Liz'iz
       Peki ama biz kimiz?
       America I love you!
       ***
       Sineman, dansın, cazın
       Çocuklara süt tozun
       Demokrasimde tuzun
       America I love you!
       ***
       Yollarımda otomsun
       Dostlarına Nato'msun
       Düşmanına atomsun
       America I love you!
       ***
       Vietnam'da ayağın
       Kıbrıs'tadır parmağın
       Politikamda sağ'ın
       America I love you!
       ***
       İçtiğim coca cola
       Seninleyiz kol kola
       Acele yardım yolla
       America I love you!

İsmail Cem'i kıskanmık

     ÂAydın Boysan kısa bir mesaj geçmiÅŸ:
     Â"GloballeÅŸen dünyamızda bugünlerde en kıskandığım adam, DışiÅŸleri Bakanımız Ä°smail Cem'dir... Çünkü Hazret Madelaine Albright'ı öptü..."

Yumruk şart mıydı?

       Milli takımımız büyük bir başarı göstererek İrlanda Cumhuriyeti'ni Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu'nda safdışı bıraktı.
       Hepimiz sevinçliyiz, hepimiz gururluyuz.
       Dün İngiliz gazetelerini okuyup sevinci ve gururu yudumlamaya hazırlanırken bir de ne görelim!.. Tüm gazetelerde İrlandalı oyuncu Cascarino'nun maç bitiminde yumruklanması ön plana çıkmış...
       O tek yumruk, hakedilmiş bir zaferi gölgeliyor... Barbar Türk imajına katkıda bulunuyor...
       Adamlar bizi alkışlamamak için bahane arayacak... Bu doğru. Ama biz neden o bahaneyi ellerine veriyoruz. Neden hem bu tür magandaları hem silahlı kutlama yaparken masumları vuran magandaları engelleyemiyoruz?

Fayımız kaydı mı?

       Tanrı fakir kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurur, öyle sevindirirmiş.
       Bizi de sevindirdi. Marmara fayını önce Adalar'ın yanından geçirip sonra 25 kilometre geriye çekince cümle İstanbullular sevindi. Öyle sevindiler ki İstanbul'dan uzaklaşan fayın Yalova, Bursa, Çınarcık, Mudanya gibi bölgelere yaklaştığını, oralarda yaşayanların da insan olduğunu bile unuttular. (Belki de - oralardan zaten bir sürü fay geçiyor, bir tane daha geçse birşey farketmez - diye düşündüler)
       Neyse... Biz TPAO'nun bulgularına inanıyoruz... Ama yine de düşünmekten kendimizi alamıyoruz...
       Fay hattı Adalar'ın yanından değil 25 kilometre uzağından geçiyor idiyse... Daha önceki "Fayın Adalar'ın altından geçtiği" bulgusu hangi bilimsel araştırmaya dayanıyordu? Deprem haritaları, deprem nizamnameleri, deprem hesapları yıllardır "hayali" bir fay hattına mı dayandırılıyordu?
       Bilim adamları o "hayali fay" hattı üzerinde tartışırken hiç o fayın varlığının hangi bilimsel bulguya dayandığını merak etmediler mi?
       *****
       Kimi jeolog ve jeofizikçiler dün "Fay eski yerinde duruyor" açıklaması yaptılar. Fay kaydı mı, kaymadı mı? Tartışmalar bu noktaya kayacak gibi...

Rüya tabiri...

       Çankaya'dan Müjdat:
       "Rüyamda Çankaya Köşkü'nde Başkan Clinton'a hizmet ediyorum....
       Günün yorgunluğunu üzerinden attıktan sonra yemeğe oturan Başkan'a ilk olarak şarap servisi yapıyor, ardından su servisine geçiyorum...
       Başlangıç yemeği olan mercimek çorbasını beklerken Clinton büyük bir itirafta bulunuyor:
     Â- Yahu Müjdat! Ne iyi etmiÅŸim de Türkiye'ye gelmiÅŸim, sultanlar gibi yaşıyorum burada.
       Gülümsüyorum:
     Â- Haklısınız efendim, bizim kültürümüz böyledir iÅŸte, diyorum, Osmanlı döneminden kalma bir alışkanlık olsa gerek...
       Tarihle ilgili kısa bir söyleşiden sonra mercimek çorbası geliyor, Başkan bol miktarda kırmızı pul biber ekerek çorbayı içiyor...
       Ana yemek, kurufasulye pilav... Tatlı olarak da kayısı kompostosu...
       Göbeğini tutarak masadan kalkan Başkan, o meşhur purosunu yaktıktan sonra kendisine yakın bir gazeteciye telefon edip günün gelişmeleri hakkında bilgi alıyor... Ben de o arada en çok merak ettiğim soruyu soruyorum:
     Â- Beyefendi, o kadar puro içmenize raÄŸmen, saksafona nasıl nefesiniz yetiyor?
     Â
Yüksek oktavlı bir kahkaha patlatıyor Clinton:
       - Ohooo, sen uyuyorsun Müjdat,
diyor, ben saksafonu bıraktım, kanun çalmaya başladım...
     Â
YORUMU: Clinton'un Türkiye ziyaretinde bize gösterdiği ilgi ve sevgiden etkilenmiş, hem onun hem de Süleyman Bey'in görev süresinin yakında biteceğini düşünerek ABD Başkanı'nı Çankaya Köşkü'nün yeni sahibi olarak görmüşsün Müjdat. Keşke minareyi kılıfına uydursak da Clinton'u Türkiye'ye cumhurbaşkanı yapabilsek. Ülkemizde bunu bekleyen o kadar çok insan var ki... Ve Clinton'a o kadar ihtiyacımız var ki... Bu kadar olur.

       *Cihan Demirci’den LAFORİZMA
     ÂFay hatlarına söyleyecek tek ÅŸarkı:
     Â"Seni uzaktan sevmek aÅŸkların en güzeli!.."



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr