<#comment>#comment>Bin küsur aday... İçlerinde kimlerin olduğunu merak ediyorsanız buyurun...
Eski Van Valisi Abdülkadir Sarı, eski Mersin Valisi Şenol Engin, eski Şırnak Valisi Kamil Acun, eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl’ün dünürü Kemal Sözen, eski Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Ramazan Özen, eski Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Ahmet Tuna Taner, eski Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, eski Özelleştirme İdaresi Başkanı Can Yeşilada, MHP’nin ideologlarından "Kurt Karaca" müsteşar adıyla kitaplar yazan Prof. Tevfik Fikret Eren, eski DGM Savcısı Talat Şalk, Yaşar Holding’den Mustafa Selim Yaşar, Malatyaspor Başkanı Hikmet Tanrıverdi, eski Türkiye İhracatçılar Birliği Başkanı Okan Oğuz, Kızılay Genel Başkan Vekili Fadıl Ünver, işadamı Orhan Keçeli, gazeteci Erol Yaraş, eski Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Özcan Tekiner...
Ve çeşitli üniversitelerden prof.’lar; Halil Baş, Kamil Güleç, Mehmet Erdal, Hasan Aslan, Abdülkadir Sezgin...
Görüldüğü gibi DYP’nin adayları da bir hayli "ağır" isimden oluşuyor... Özer - Tansu Çiller "Çift seçici"sine de kolaylıklar diliyoruz.
İyi bir yönetici, sıradan insanları sıra dışı şeyler yapar hale
Devlet, yargıya bütçeden binde 7 pay ayırıyor...İzmir Barosu haykırıyor... Bu pay en az yüzde 5 olmalıdır...Binde 7 bütçeyle mahkemelerin araç, gereç ve personel gereksinimi karşılanamaz. Araç yokluğundan veya benzin parası bulunamadığından mahkûmlar mahkemeye götürülemez...Adliyelerde yıl ortası geldiğinde ödenekler biter, karar yazacak ve gönderecek kâğıt ve posta pulu bulunamaz. Nitekim bulunamamaktadır.İzmir Barosu çağrı yapıyor...Hukuk Fakültesi enflasyonuna son verilmelidir. DPT verilerine göre üç hukuk fakültesi Türkiyenin gereksinimleri için yeterli iken, kötü politikalarla hukuk fakültesi sayısı otuz ikiye çıkarılmıştır. Bu çılgınlıktır.Cumhuriyet savcılarına bağlı Adli Kolluk örgütü kurulmalıdır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündemindeki 20 bin başvurudan yaklaşık 4000 tanesi Türkiyeden yapılmıştır. Başvuruculara ciddi miktarlarda tazminat ödenmektedir. Türkiye hükümeti ödediği tazminatları, bunlara neden olan kamu görevlilerine dava açmak suretiyle rücu etmelidir. Hâkim ve Savcılar Kurulunda, Adalet Bakanı ve müsteşarı yer almamalıdır. Yeni adli yıl eski sorunlarla açılıyor. Her yıl olduğu gibi... Adli Yıl açıldı... 67 milyon insan adil bir yönetim, adil bir toplumsal
<#comment>#comment>Adli Yıl açıldı... 67 milyon insan adil bir yönetim, adil bir toplumsal düzen, adil bir yaşam istiyor...
Devlet, yargıya bütçeden binde 7 pay ayırıyor...
İzmir Barosu haykırıyor... Bu pay en az yüzde 5 olmalıdır...
Binde 7 bütçeyle mahkemelerin araç, gereç ve personel gereksinimi karşılanamaz. Araç yokluğundan veya benzin parası bulunamadığından mahkûmlar mahkemeye götürülemez...
Adliyelerde yıl ortası geldiğinde ödenekler biter, karar yazacak ve gönderecek kâğıt ve posta pulu bulunamaz. Nitekim bulunamamaktadır.
İzmir Barosu çağrı yapıyor...
Tuğrul Erkin telefonda Hollanda örneğini anlattı... Rotterdamda aynı şekilde bir arıtma tesisi yapılmış. Ancak binalar yerin altına gömülmüş. Üzeri çimlendirilmiş. Halka ait arazi çalınmadan halka hizmet sağlanmış...Tuğrul Erkin TEKSER İnşaat firmasının yönetiminde görevli. Milletvekili seçilirse bu görevi bırakacağını söyledi. Peki ne üzerinde duracak?- Özellikle İstanbulla ilgili projeler üzerinde çalışmak istiyorum, dedi Tuğrul Bey, İstanbul çok öksüz kaldı. Bu alanda katkı sağlayabilirsem ne mutlu...İstanbuldan Meclise 70 milletvekili gidiyor. Seçildikten sonra hiçbiri dönüp İstanbula bakmıyor. Tuğrul Erkin bu açıdan bir şans olacaktır, eğer İstanbul 2inci bölgeden aday gösterilir ve seçilirse... Nurettin Sözenin İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde Genel Sekreterliğini yapan ve metro başta olmak üzere büyük projelerin altına imzasını atan Tuğrul Erkin şimdi CHPden milletvekili adayı. Kadıköy Moda arasındaki dolgu alanını halka on yıl önce Nurettin Sözen ve Tuğrul Erkin açmışlardı. Şimdiki İstanbul Anakent Belediyesi bu alana önce (işe yarayacağı kuşkulu) bir ön arıtma tesisi kurdurdu. Ardından çevresindeki onlarca dönüm araziyi arıtma tesisine bahçe yaptı. Günübirlik
<#comment>#comment>Nurettin Sözen’in İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde Genel Sekreterliğini yapan ve metro başta olmak üzere büyük projelerin altına imzasını atan Tuğrul Erkin şimdi CHP’den milletvekili adayı. Kadıköy Moda arasındaki dolgu alanını halka on yıl önce Nurettin Sözen ve Tuğrul Erkin açmışlardı. Şimdiki İstanbul Anakent Belediyesi bu alana önce (işe yarayacağı kuşkulu) bir ön arıtma tesisi kurdurdu. Ardından çevresindeki onlarca dönüm araziyi arıtma tesisine bahçe yaptı. Günübirlik binlerce yurttaşın kullandığı ortak dinlenme alanı 20 - 30 belediye çalışanına özel bahçe haline getirildi...
Tuğrul Erkin telefonda Hollanda örneğini anlattı... Rotterdam’da aynı şekilde bir arıtma tesisi yapılmış. Ancak binalar yerin altına gömülmüş. Üzeri çimlendirilmiş. Halka ait arazi çalınmadan halka hizmet sağlanmış...
Tuğrul Erkin TEKSER İnşaat firmasının yönetiminde görevli. Milletvekili seçilirse bu görevi bırakacağını söyledi. Peki ne üzerinde duracak?
- Özellikle İstanbul’la ilgili projeler üzerinde çalışmak istiyorum, dedi Tuğrul Bey, İstanbul çok öksüz kaldı. Bu alanda katkı sağlayabilirsem ne mutlu...
İstanbul’dan Meclis’e 70 milletvekili gidiyor.
- Peki, diyor gençler, o zaman diplomamızı onaylayın da mecburi hizmete kadar geçecek sürede çalışalım...Bakanlığın yanıtı:- Diplomalarınızı onaylarsak hepiniz bir yere dağılırsınız, bazılarınız yurtdışına kaçar, sonra sizi bulup mecburi hizmet yaptıramayız ...Atamayı yap, "kadro yok yapmam"... Diplomayı ver, "kaçarsın vermem"...Tam bir kara mizah... Sağlık Bakanlığına soruyoruz durumu...Verilen yanıt;- 2514 Sayılı Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Yasasına göre bu durumdaki doktorların diplomalarını, Mecburi Hizmete başlamadan önce onaylamamız mümkün değildir. Atamaları peyderpey yapıyoruz, sıranın kendilerine gelmesini bekleyecekler. - Peki, ne kadar bekleyecekler?- Bilemiyoruz.Bir söylentiye göre mezun sayısı 4 bin... Sağlık Bakanlığının elindeki kadro sayısı 400 küsur... O yüzden bakanlık çıkmazda. İyi de bu durum aylardır belli... Kimse nasıl çözüleceğini düşünmedi mi? Ayrıca beklemekle hangi sorunun çözüldüğü görülmüş. Tıp fakültelerini bitiren binlerce genç doktor, atamalarının yapılması ve mecburi hizmet döneminin başlaması için Sağlık Bakanlığına başvuruyor... Ortalık kapı duvar... Kendilerine beklemeleri öğütleniyor... Siyaset, zenginle fakiri birbirine karşı koruma sözü
<#comment>#comment>Tıp fakültelerini bitiren binlerce genç doktor, atamalarının yapılması ve mecburi hizmet döneminin başlaması için Sağlık Bakanlığı’na başvuruyor... Ortalık kapı duvar... Kendilerine beklemeleri öğütleniyor...
- Peki, diyor gençler, o zaman diplomamızı onaylayın da mecburi hizmete kadar geçecek sürede çalışalım...
Bakanlığın yanıtı:
- Diplomalarınızı onaylarsak hepiniz bir yere dağılırsınız, bazılarınız yurtdışına kaçar, sonra sizi bulup mecburi hizmet yaptıramayız ...
Atamayı yap, "kadro yok yapmam"... Diplomayı ver, "kaçarsın vermem"...
Tam bir kara mizah... Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz durumu...
Türkiyede kimi çevreler ne yapıyor?Adeta ABnin yan çizmesini kolaylaştırmak için çalışıyor... Kasıtlı olarak antidemokrasi manzaraları yaratıyor...Örneğin "1 Eylül Dünya Barış Günü" dolayısıyla İstanbul ve İzmirde düzenlenecek "Savaşa Karşı Barış" adlı gösteriler yasaklanıyor. Provokasyon yapılacağı yolunda duyum alındı (!) diye alay eder gibi komik bir gerekçe öne sürülüyor.Bir başka sıcak örnek...Kürt kökenli eski milletvekili Abdülmelik Fırat, kanser tedavisi için yurtdışına gitmek istiyor, pasaport verilmediği için gidemiyor.Gerekçe: Yurtdışına çıkmasında ülke menfaatleri açısından sakınca varmış...!Bütün dünyanın yakından izlediği Manisalı gençler davasında, işkence sanığı polisi bir türlü bulup mahkemeye getirtemiyoruz... Bir - iki işkenceciyi korumak - kollamak adına kendimizi dünyaya rezil rüsva ediyoruz...Bu ve benzer manzaralar karşısında... Devlet içinde AB üyeliğimizi sabote etmek isteyen fiili bir iktidarın var olduğu akla gelmiyor mu?* AB yetkilileri "Uyum Yasalarını çıkartmış olmanız yetmez, bunların hayata geçirilmesini görmek istiyoruz" diyor... O yüzden müzakereler için tarih vermekten kaçınıyorlar... Düşmek suç değildir, düşüp kalkmamak suçtur. Alman atasözü