Birinci Dünya Savaşı’nın yenik ülkeleri arasında yer alan Türkiye, yenilgiyi kabul etmeyerek kurtuluş savaşına girişen ve esaret zincirlerini kırmayı başaran tek ülkedir.
Sevr Antlaşması’yla ülke İç Anadolu’da 480 bin kilometrekarelik alana sıkıştırılmıştı. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla imzalanan Lozan Antlaşması ve sonradan Hatay’ın eklenmesiyle ülkemiz bugünkü sınırlara kavuştu.
Lozan, Birinci Dünya Savaşı’nın mağlubu bir ülkenin galiplerle eşit şartlarla imzalamayı başardığı tek antlaşmadır. Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee, “Türkiye - Bir Milletin Yeniden Doğuşu” adlı kitabında Lozan hakkında şunları yazıyor:
“Lozan’da Türkiye, son on yıl içinde kaybetmek tehlikesiyle karşılaştığı Avrupa topraklarını yeniden ele geçirmiştir.
Böylece Palmerston, Gladstone ve onlardan sonra gelen İngiliz devlet adamlarının Türkleri Avrupa’dan sürme hayalleri bir kere daha suya düşmüştür.
... Hemen her konudaki Türk milliyetçi istekleri Lozan’da Müttefikler tarafından kabul
Mustafa Kemal 6 Temmuz 1918 tarihinde hatıra defterine not düşüyor:
“Üstün düşman kuvvetleri karşısında geri çekilme harekâtı icra edilebilir. Önemli olan, geri çekilmenin zamanını doğru olarak kararlaştırmaktır. Geri çekilme harekâtı düşman baskısı karşısında yapılırsa tehlikeli sonuçlar doğurabilir.”
Bu ilkeyi dış politikaya da uyarlayabilirsiniz.
Dış politikada da geri adım atılabilir.
Ancak bunu karşı tarafın baskısıyla yapar veya o izlenimi verirseniz karşı tarafa cesaret verirsiniz. Başka baskıları davet edersiniz.
Hele de geri çekilme ihtimalini bile bile ileri adım atmak...
Herhalde en yapılmaması gereken de budur.
KAZLAR
ABD Temsilciler Meclisi can sıkıcı bir değişiklik önergesini onayladı. Önerge, Türkiye’ye F-16 ve modernizasyon kiti satılması için Yunan hava sahasının ihlal edilmeyeceği şartını öngörüyor.
Önerge henüz öneri niteliğinde. Bundan sonra Senato, ortak komite, tekrar Meclis ve Senato, peşinden Başkanlık aşamaları var. Ancak eğer tepkimizi güçlü şekilde ortaya koymazsak zaman aleyhimize işleyebilir.
Mesele nedir derseniz... Efendim, Yunanistan, kara suları 6 mil olduğu halde kendi hava sahasının 10 mil olduğunu iddia ediyor. Atina, dünyada bir başka örneği olmayan bu tecavüzü 1931 tarihli bir kraliyet kararına dayandırıyor. Kararın ilk bildirimi 1975’te gerçekleşmiş ve Türkiye buna anında itiraz etmişti. Türk savaş uçakları uçuşlarında doğal olarak 10 millik sınırı tanımıyor. Ve Yunanistan her defasında “Türk uçakları hava sahamızı ihlal etti” diye dünyayı ayağa kaldırıyor.
Halen Ege Denizi’nin yüzde 7.47’si Türk kara suları, yüzde 43.68’i Yunan kara suları olarak işaretlenmiş durumda. Yunan
İnsanoğlunun ciddi konulardan sıkılıp abuk subuk konulara ilgi duyduğuna bir misal.
Atina’da önemli bir konu tartışılırken kürsüye Demostenes çıkar. Önemli sözler söyleyecektir ama kimse dinlememekte, herkes kendi arasında sohbet etmektedir.
Demostenes bir süre sustuktan sonra:
- Şimdi size bir hikâye anlatacağım deyince oradakiler dikkat kesilirler.
Demostenos hikâyesini anlatmaya başlar:
- Bir delikanlı Atina’dan Megara’ya gitmek için eşek kiralar. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara’da işi vardır. Birlikte yola koyulurlar. Ancak hava çok sıcaktır. Bir süre sonra yorulur yol kenarında dinlenmek isterler. Etrafta ağaç yoktur. Eşeğin sahibi eşeğinin gölgesine geçer oturur. Eşeği kiralayan delikanlı buna içerler:
- Eşeği ben kiraladım, gölgesinde ben oturacağım, diye çıkışır. Eşeğin sahibi öfkeyle cevap verir:
- Sen eşeği kiraladın ama gölgesini kiralamadın, ben oturacağım.
NATO’nun yeni stratejik belgesini yorumlayan E. Gen. Nejat Eslen, gelinen noktayı:
- ABD, Çin ve Rusya ile hesaplaşmak için NATO’yu kullanmayı amaçlıyor, diye özetliyor.
Eslen’e göre... ABD’nin esas hedefi Çin’dir. Ancak daha önce Çin’in en büyük destekçisi olan Putin’in Rusya’sını aradan çıkarmak istiyor.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması Türkiye’yi nasıl etkiler? Eslen anlatıyor:
- Baltık Denizi’nin Rusya’ya kapatılmasından sonra sıra bu ülke için hayati önemde olan Karadeniz’e gelecektir. ABD önümüzdeki dönemde Montrö’nün gevşetilmesi ve Rusya’nın Karadeniz’den kuşatılması için baskılarını artırabilir. Türkiye’nin buna hazırlıklı ve tedbirli olması gerekir.
Kurulan yeni dünya düzenine Rusya nasıl bakıyor?
Rus uzman Dimitri Trenin, Ukrayna savaşı yarın bitse bile Avrupa ile ilişkilerin yıllarca düzelmeyeceğini kaydederek diyor ki:
- Rusya bugün Avrupa Birliği’nden Japonya ve Avustralya’ya kadar uzana
Temmuz ayının 4’üncü günü ABD’de her yıl “Bağımsızlık Günü” olarak kutlanır. İngiltere’ye bağlı 13 koloninin bağımsızlığını ilan ettiğine ilişkin bildiri, 4 Temmuz 1776 günü ABD Kongresi’nde okunmuştu.
Bağımsızlığın önderi George Washington göreve 17 Eylül 1796 tarihinde veda etti. Yayımladığı veda mesajı çok uzundur. Aşağıda bu uzun mesajdan iki küçük bölüm sunalım:
“Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi âdet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Zira bir millet, ortaklık hayaline kapılarak başka bir millete bağlandı mı, bu ikincisinin kavgalarına boşu boşuna karışır.
Üstelik ona imtiyazlar tanır. Bu ise kendisinin sömürülmesine yol açmakla kalmaz, başka ülkelerin düşmanlığını ve misillemelerini de üstüne çeker. Büyük ve güçlü bir ülkeyle öyle bir ilişki kuran küçük yahut zayıf bir millet, ötekisinin uydusu
Sivas Katliamı, polis kayıtlarına göre, 15 bin kişinin bir otele kıstırdığı sanatçı ve aydınları şeriat çığlıkları atarak ateşe vermesi sonucu meydana geldi. Bu katliamda 33 aydın ve iki otel görevlisi can verdi. İki kişi de Madımak Otelini yakarken öldü. Olaya güvenlik güçleri müdahale etmedi, Ankara, iktidarı ve muhalefetiyle 8 saat boyunca saldırıyı uzaktan izledi.
Azgın topluluk otele saldırırken Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” uyarısı yaparken Başbakan Tansu Çiller, olay sonrası: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demişti.
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” şeklinde konuşurken, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, “Abartmaya gerek yok. Bu kadar kişi bir futbol maçında da ölebilirdi” diyebilmişti.
O gün Sivas Belediye başkanı olan bugünkü Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu dâhil ilde
Moda’nın adeta efsane olmuş eczacısı Melih Ziya Sezer Bey de ayrıldı aramızdan... Moda’nın birkaç sayfa kalmış tarihinden bir sayfa daha eksildi. Üç nesildir açık olan Yeni Moda eczanesi aslında bir müzedir. İçeri girince 100 yıl öncesi karşılar sizi. Vitrininde hâlâ bir havan durur. Kadıköy’de eczaneler birkaç maddenin karıştırılmasını gerektiren ilaçları yapmazlar, size Yeni Moda Eczanesi’nin adresini verirlerdi. Melih Bey 90’ında olduğu halde tek başına çalışır, her türlü karışımı da üşenmeden yapar, zamanında teslim ederdi. O aynı zamanda şairdi. Şiir kitaplarını da müşterilerine ilaç niyetine ücretsiz verirdi. Ve müthiş bir kedi dostuydu. Bir pazar günü ara sokakta rastladığımda nereye gittiğini sordum,
- Dükkâna gidiyorum, demişti, bizim kedinin mamasını götürüyorum.
Nadide bir insan ve gerçek bir beyefendiydi.
Melih Bey’den geriye bir müze eczane ve onun kaleminden dökülen mısralar kaldı. Ortak dostumuz Muzaffer Ayhan Kara’ya emanet ettiği şiirlerinden