Muhammes (beşgen), müseddes (altıgen), müsellesi mütesaviyüladla (eşkenar üçgen) hattı münkesir (kırık çizgi), resen mukabil zaviye (ters açı), sahai müselles (üçgenin alanı), mütevafık zaviye (yöndeş açı), vs...
Nedir bunlar? Geometri terimlerinin eski dil ve yeni dilde adları...
Atatürk 1936-37 kışında Dolmabahçe’de oturup aylarca geometri terimleri üzerinde çalıştı. Öğrencinin dili bu deyimlere dönmezdi. Atatürk eski ve yeni dil üzerinde uzun incelemeler yaparak Arapça ve Farsça deyimlere Türkçe karşılık üretti. Yeni deyimleri anlatan geometri kitabı o yıl basılarak okullara dağıtıldı. Atatürk kitabın üzerine adını koymadı.
***
26 Eylül yani dün “Dil Bayramı” idi. Atatürk 1932 yılı 26 Eylül’ünde ilk dil kurultayını toplamış, Türk Dil Kurumu’nu kurmuştu. TDK’nın amacı:
“Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak” idi.
Cumhuriyet aydınları, edebiyatçılar, yazarlar, şairler; Orhan Kemal’den Yaşar Kemal’e, Reşat Nuri’den Aziz Nesin’e, bu dili oya gibi işleyerek birbirinden güzel eserler verdiler. “Türk dili fakirdir düşünce ve duyguları ifade etmeye yetmez” diyenlere karşı yanıtı da Yaşar Kemal’e bırakalım:
İstanbul Anadolu yakasının en değerli yeşil alanlarından biri olan 354 dönümlük Validebağ Korusu’nun “millet bahçesi” olmasına karar verilmiş... İBB bu konuda projeler hazırlıyormuş...
İBB’den yapılan açıklamaya göre, koruda yürüyüş, koşu, bisiklet parkuru, çocuk oyun alanları ve fitness alanları olacak... Çalışmalar sırasında granit, doğal taş, dişli kum, çim taşı, ahşap travers ve granit bordür kullanılacakmış.
Yani, alanı mümkün olduğunca betonlayacaklar.
Rantçılara karşı bu koruyu korumak için 20 yıldır kavga veren Validebağ gönüllüleri bu son projeye de şiddetle karşı çıktılar... İki gün önceki basın toplantısında dediler ki:
“Validebağ Korusu bahçe değildir, park değildir, halka açık korudur. Doğal yaşam alanıdır. İçinde bulunan Adile Sultan Kasrı ve Abdülaziz Av Köşkü tarihi değere sahiptir.
Biz gönüllüler geçmişte olduğu gibi bundan sonra da belediyenin bu alana iş makineleri sokmasına karşı duracağız...”
Gönüllüler basın toplantısını üç gün önceden duyurmuşlardı.
Ancak Validebağ’daki protesto gösterisi ve basın açıklamasına ne İBB CHP Meclisi üyelerinden ne de CHP İstanbul milletvekillerinden katılan oldu. O gün daha önemli ne işleri varsa!
Türkiye ve Rusya, Soçi’de, İdlib’deki durumu geçici olarak sakinleştiren bir anlaşma imzaladılar. Buna göre... Sınırlarda 15-20 km’lik silahsız tampon bölge kurulacak, yabancı cihatçılar ağır silahlarını bırakacak ve tampon bölgeyi terk edecekler.
Ancak daha Soçi’nin mürekkebi kurumadan HTŞ liderleri silahları teslim etmeyeceklerini açıkladılar.
Bizim basit bir sorumuz var.
Hadi diyelim HTŞ ve diğer azılı teröristleri yola getirdik, silah bıraktırdık.
Aradan zaman (diyelim bir yıl) geçti.
Bu cihatçıları ne Suriye ne bir başka ülke kabul etmeyeceğine göre Türkiye bunları ne yapacak? İdlib bizim kontrolümüzde özerk bölge olacak, orada barınacaklar, diyenler var. Suriye ve Rusya buna izin verir mi?
***
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün verdiği demeçte, Suriye’nin bütünlüğüne yönelik ana tehdidin “ABD’nin kontrolündeki Fırat Nehri’nin doğu kıyısından” yükseldiğini belirtti. Türkiye için de esas mesele İdlib değil malum, Fırat’ın doğusu.. Ve Rusya bu konuda çok net bir açılım yapıyor... İran Rusya’yı destekliyor. Eğer Şam ile yakınlaşırsak, ABD’yi hep birlikte Suriye’den çıkarmamız ve Fırat’ın doğusunda ABD destekli bir PYD devletçiği kurulmasını önlememiz mümkün olacak. Fı
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan dün bir basın toplantısıyla Yerli Üretim Logosu’nu tanıttı. Logoda bir ay yıldızın olması beklenirdi, ama yoktu. Bakan Pekcan,
- Türkiye’de istihdam yapan yabancı firmaların Türkiye’de üretilen ürünleri de yerlidir. Onlar da aynı yerli logoyu kullanacaktır, dedi...
Peki, bir yerli veya yabancı firma, ürettiği malın girdilerinin yüzde 80’ini ithal eder, burada montaj yapıp satarsa... O da mı yerli sayılacak? Evet... Üretimde Türk işçisinin çalışması yeterli sayılıyor...
Oysa bunun daha net bir ölçüsü olmalıdır. Örneğin ABD’de “Buy American” kampanyasında bir ürünün Amerikan malı sayılması için girdilerinin yüzde 50’den fazlasının ülke içinde üretilmesi şartı koşulmuştur.
****
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, basın toplantısında piyasa denetimlerini de anlattı...
680 üründe gramajla oynandığını, 1296 üründe ise haksız fiyat artışı tespit ettiklerini açıkladı.
Birbirlerini tanımayan kadın ve erkek yolculara yan yana koltuk satmama uygulamasını önceleri bir iki otobüs firması yapıyordu. Sonra yayıldı, şimdi yapmayan var mı, bilemiyoruz.
Aynı şey hızlı trenlerde de söz konusu. Yan yana iki koltuktan biri erkeğe satıldığı zaman, diğeri boş da olsa kadın yolcuya verilmiyor. Ya da tam tersi, kadına satıldığında erkeğe...
Çünkü efendim, TCDD’nin “bilet satış sistemi” bu şekilde yapılandırıldı.
Peki, “bilet satış sistemi”nin buna göre yapılandırılmasına kim ya da kimler, neye dayanarak karar verdi?
TCDD’nin bu konudaki açıklaması aynen şöyle:
“Bilet satış sistemimiz yolcularımızdan gelen talepler ve sosyokültürel olgular dikkate alınarak yapılandırılmıştır.”
Sözü edilen yapılandırmayla ilgili yolculara görüşleri ne zaman, ne şekilde sorulmuş? Gelen yanıtların ne kadarı “Kadın - erkek yan yana olmasın”, ne kadarı “Olabilir” şeklinde olmuş... Sosyokültürel olguları kim tespit ediyor?
Bu soruların yanıtı tabii ki yok.
Ambalajlı içme sularına neredeyse günübirlik zam gelmeye başladı... Yarım, 1.5, 5 litrelik pet şişe sularla 15-20 kiloluk damacana sulara son birkaç ayda yüzde 60’a varan zamlar yapıldı.
Her zaman alışveriş ettiğimiz markette Erikli suyun 5 kiloluk plastik şişesi 5 TL oldu, 15 litrelik Taşkesti cam damacana 14 lira... İstanbul Sucular Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya, su firmalarının dolardaki artışı fırsat bildiklerini, oysa bu zamları makul gösterecek bir hammadde artışı olmadığını söylüyor... Fiyat artışında yabancı ve büyük markaların öncü olduğunu söyleyen Akkaya, yüzde 10 oranında zamlara hak verebileceklerini fakat yüzde 60’a dayanan zam oranlarının temelsiz olduğunu bildiriyor.
Piyasayı elinde tutan yabancı markalar malum...
Ticaret Bakanlığı ve ticaret odalarının bu zam yarışı konusunda söyleyeceği bir söz yok mudur? Şu saate kadar duymadık... Sadece “sert demeçler” uçuşuyor havada...
Bir başka konu... Acaba Sağlık Bakanlığı bu suların sağlık derecesini kontrol ediyor mu? Gıda Güvenliği Hareketi’nin su raporunda su firmalarının hemen tümünün son analiz tarihi 2010-2012 yılları görünüyor. İçtiğimiz suyun sağlık ve besin derecesi de belirsiz. Her şey belirsiz...
3’ÜNCÜ
Vatandaşın biri şarkıcı Mabel Matiz’in klibinde “bir dolar”ların kullanıldığını görünce yememiş içmemiş, savcılığa “FETÖ propagandası yapılıyor” diye ihbarda bulunmuş. Normal bir ülkede normal bir savcının bu trajikomik ihbarı yapan vatandaşın ahlaken ya da ruhen sorunlu olduğuna karar verip ihbarla ilgili hiçbir işlem yapmaması gerekirken öyle olmamış. Savcı ihbarı ciddiye almış, Mabel Matiz’i ifadesine başvurmak üzere makamına çağırmış.
Eski savcı dostumuza, söz konusu savcının ihbarı ciddiye almasına ne dediğini sorduk, onu haklı buldu, şunları söyledi:
- Öyle bir dönemden geçiyoruz ki deli saçması da olsa, ihbarın konusu FETÖ ise savcılar mutlaka etkileniyor. Herhangi bir işlem yapmazsa, ihbarcının bunu da ihbar konusu yapması halinde FETÖ’cü ya da en azından FETÖ’yü kollayan biri olmakla damgalanmaktan, başının derde girmesinden korkuyor. O korku nedeniyle de saçma sapan da olsa ihbarı ciddiye almış gibi yapmak zorunda kalıyor. Bu tavır FETÖ ile mücadelenin ciddiyetini etkiliyor. Bir yandan da kimi masum yurttaşlar bu sebepten okkanın altına gidiyor...
Bağımsız yargının da işi zor!
Troçki müzesi
Orta Asya’da Tacikistan’da, Müslüman din adamları camilerde topladıkları
Üçüncü havalimanının açılmasına şunun şurasında 40 gün kadar bir şey kaldı. Havalimanıyla ilgili pek çok bilgi; yılda yaklaşık kaç uçağın inip kalkacağı, kaç yolcu kapasitesine sahip olduğu, kapladığı alanın büyüklüğü vs. yetkililer tarafından kamuoyuyla paylaşıldı, paylaşılıyor.
Şu ana kadar paylaşılmayan, açıklanmayan tek şey, adının ne olacağı. Daha önce de yazmıştık. Taşındı diye alanın adı değişmemeli, yine Atatürk kalmalı. Çünkü Atatürk bugün hâlâ Türkiye’nin ve Türk insanının en büyük ortak paydası. Dünya çapında en ünlü devlet adamımız.
İsim hâlâ belli olmadığı için, söylentilerin, üfürmelerin haliyle ardı arkası kesilmiyor. Son olarak bir meslektaşımız Abdülhamit Han adını verdi ama hemen ardından kaynağı sağlam olmayan bu bilgiyi vermesinden hata yaptığını bildirerek özür diledi.
Abdülhamit denince akla ilk gelenler... Döneminde Osmanlı’ya en çok toprak kaybettiren padişah olması... Meclis’i Mebusan’ı kapatması ve basına uyguladığı akıl almaz sansürler.
Dolayısıyla, bu ismin telaffuz edilmesi bile akla ziyan.
Yapılacak şey belli. İşi daha fazla uzatmadan yeni havalimanına en yakışan, en kabul gören adın, Atatürk adının verildiğini açıklamak.
Referandum hilesi!
CHP Parti Meclisi’