Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 80. yılında sonsuz saygılarla anıyoruz.
Mustafa Kemal, İzmir Türkiye İktisat Kongresini açış konuşmasında,
“Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça sonuçsuz kalır” diyerek ekonomik kalkınma hamlesini başlatmıştır.
Atatürk 1926-1937 yılları arasında 19 büyük fabrika ve 7 ulusal banka açmıştır.
Alpullu Şeker, Bursa Dokuma, Uşak Şeker, Bünyan Dokuma, Ankara Çimento, Eskişehir Şeker, Turhal Şeker, Bakırköy Bez, Keçiborlu Kükürt, Kayseri Bez, Paşabahçe Cam, Zonguldak Antrasit, İzmit Kâğıt, Nazilli Basma, Ereğli Bez, Gemlik Suni İpek, Bursa Merinos, Divriği Demir O’nun döneminde açıldı...
TEKEL, Atatürk Orman Çiftliği, Devlet Hava Yolları, Merkez Bankası, İş Bankası, Sanayi Maadin Bankası Devlet İstatistik Enstitüsü, Sümerbank, Etibank, Ziraat Bankası, Devlet İstatistik Enstitüsü, Anadolu Ajansı onun yönetiminde kuruldu.
Bu kuruluşlar dış kredi olmaksızın ve büyük borçlanmalara girilmeksizin halkın ve devletin fedakârlığıyla gerçekleştirildi.
1930-1946 yılları arasında Türkiye ithalattan fazla ihracat yapmış, dış ticareti ve bütçesi açık değil, fazla vermiştir. Cumhuriyet’i kuranlar büyük bir tevazu ile
Kimlik tartışması sürerken merak edip pasaportumuza göz attık...
Geçmişte pasaportlarda “Nationalité” yani “Milliyet/Uyruk” hanesi vardı, burada kimliğimiz Turc ya da Turkish olarak kayıtlı olurdu. Sonra, milliyet hanesi kaldırıldı. Derken, yeni pasaportlara bu kayıt yeniden kondu.
Peki, şimdi “Uyruğu - Nationality” hanesinde ne yazıyor biliyor musunuz?
Hayır, Türk yazmıyor...
İngilizce Turkish de yazmıyor.
Sadece TUR yazıyor...
Ne demek TUR?
Bir Fransız dostumuza pasaportunda o hanede ne yazdığını sorduk...
Halen müze olan İsmet İnönü’nün tarihi Pembe Köşk’ü 2 Aralık tarihine kadar okulların ve halkın ziyaretine açıldı.
Pembe Köşk senede iki defa ziyarete açılıyor ve her seferinde değişik konular işleniyor. Müzede bu yıl, “Cumhuriyet’in İlk On Yılının Hikâyesi, Pembe Köşk’te” konulu fotoğraf ve belge sergisi yer alacak...
Söz açılmışken, Pembe Köşk’ün tarihinden az bilinen bir sayfayı açalım...
Köşkün bir ara kiraya verildiğini pek az kişi bilir... 1960’a doğru İnönü ailesinin damadı Metin Toker iki kez hapse girmiştir.
Birincisinde Özden Toker iki küçük çocuğuyla Pembe Köşk’e gelerek orada kalmıştır. Metin Toker’in ikinci hapse girişinde ise Özden Hanım, evinden ayrılmak istememiş, bunun üzerine İsmet ve Mevhibe İnönü, Ayten Sokak’ta daire kiralamış, Pembe Köşk de o sırada Hindistan Büyükelçiliği’ne kiraya verilmiştir.
İnönü 1961 sonunda Başbakan olunca, Ayten Sokak’ta yaşamaya devam etmiştir.
İnönü ailesi ancak 1962 sonbaharında Pembe Köşk’e geri dönmüştür.
İnönü
Değerli tarihçimiz (Mülkiye’den sınıf arkadaşımız) İlber Ortaylı’dan söz ederken “Kartvizitine son olarak Kültür Bakanlığı Danışmanı sıfatını da ekledi” demiştik. Telefonda o tonton sesiyle:
- Yahu Kültür Bakanlığı Danışmanı diye bir şey yok, uyduruyorlar, dedi...
Kültür Bakan Yardımcısı Haluk Dursun çeşitli konularda danışma teklifinde bulunmuş. Ortaylı da “İstediğiniz zaman istediğiniz konuda danışabilirsiniz” demiş. Ancak kadrolu danışmanlık diye bir şey söz konusu olmamış... İlber:
- 70 yaşından sonra devlet memurluğu olacak şey mi, diye gevrek gevrek güldü...
Ortaylı ile ilgili bir başka tartışma da kütüphanesini Cumhurbaşkanlığı’na armağan etmesi malum... Arkadaşımız o konuya da açıklık getirdi:
“Ev kitaplarla doldu taştı. Bir başka daire kiraladım, o da yetmedi. Aradığım kitabı ya da belgeyi bulamıyorum artık. Kütüphane Yıldız Sarayı’nda duracak. İsteyen rahatça oraya giderek çalışacak. Ben de aradığım kitabı orada rahatça bulacağım.”
İlber Ortaylı’nın halen çalıştığı Galatasaray Üniversitesi’ne bağışladığı kitaplardan bir kısmı çıkan yangında yok olmuştu. Anlaşılan kitapları Cumhurbaşkanlığı’na verme kararında o olay da etken oldu.
Kavala davası...
Bizim ülkenin klasik tartışma konularından biri budur: Türk müyüz, Türkiyeli miyiz? Türk’üm deyince ırkçı mı oluruz? Yoksa ‘Türk’ bütün bir milletin adı mıdır? Döner dolaşır aynı sorulara gelir takılırız...
Kartvizitine son olarak Kültür Bakanlığı Danışmanı sıfatını da ekleyen Prof. İlber Ortaylı, 4 Nisan 2013 tarihinde sütunumuzda da yer alan mesajında bakın ne diyor:
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti, binlerce yıllık kadim Türk devlet geleneğinin mirasını devralmıştır...
- 66 yaşında bir tarihçi olarak, bu memleketin Türk ismini ve kimliğini taşımasını istemeye ve bununla onur duymaya hakkım vardır.
- Birilerinin hayran olduğu Fransa’da aydınlar Fransız vatandaşlığıyla iftihar ederler. “Gururluyum, memnunum ve mutluyum” derler.
- Sevin ya da sevmeyin, başka kültürlere saygılı olmak zorundasınız ve bu saygıyı Türkler de bekliyor. Tüm mesele bu.
- Türk olmayan “Ben Türk değilim” diyebilir, kendi kimliğini rahatlıkla söyleyebilir ama birisi Kürt’üm diyecek diye ben Türklükten çıkmam.
- Herkes kendi kimliğine sahip olabilir ama öbürünün kimliğini kaldırmasını isteyemezsiniz. Fransa’da, Rusya’da bunu derseniz gülerler adama.
Atatürk Nutuk’ta diyor ki:“Baylar, padişahlıktan (saltanat devrinden) Cumhuriyet’e geçebilmek için, herkesin bildiği üzere, bir geçiş dönemi yaşadık. Bu dönemde iki düşünce ve görüş birbiriyle durmadan çarpıştı. O düşüncelerden biri, padişahlığın sürdürülmesi idi. Bu düşünceyi benimseyenler belli idi. Öbür düşünce, padişahlığa son vererek cumhuriyeti kurmaktı. Bu, bizim düşüncemizdi...”
Cumhuriyet kurulurken var olan bu çatışma sonrasında da hiç dinmedi.
Saltanat yanlıları, Osmanlı özlemcileri sonraki yıllarda kâh gizli kâh açık.. Kâh şu veya bu şemsiye altında mücadeleyi sürdürdüler. Atatürk, Cumhuriyet, laiklik, ulus devlet gibi kavramlar hep hedefte kaldı... Ülke hâlâ sonuçsuz tartışmalarla enerji ve vakit kaybediyor.
Bu ülkeye yakışan, Atatürk’ün deyimiyle ileriye, daima ileriye bakmaktır.
Atatürk’e ve onun en büyük eseri olan laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkmak Türk milletinin tarih önündeki en büyük sınavıdır. Kurucular tarafından aynı zamanda ‘demokrasi’ anlamında kullanılan Cumhuriyet bu ulusa verilmiş en büyük armağandır. Kutlu olsun... Çok yaşasın...
Prens Selman...
Cumhurbaşkanı Erdoğan kesin kanıtlara sahip olmadığı için veya politik nedenlerle konsolosluk
CHP, HDP ve İyi Parti, MHP’nin verdiği “Fındık sorunlarının araştırılması” konusundaki önergeyi destekleyerek AKP’ye uzun zamandır özledikleri çalımı atabilirlerdi. Oylama gündüz saatlerinde yapılacaktı. MHP’nin yanında CHP, İyi Parti ve HDP kendi milletvekillerini Meclis’e getirerek konuyu Meclis’ten geçirebilirdi. MHP ile birlikte muhalefetin toplam milletvekili sayısı 306, AKP’ninki 290 idi... Oylama yapıldı... Ve önerge muhalefetin 135 oyuna karşılık AKP’nin 155 oyuyla reddedildi.
Muhalefetin 171 milletvekili bir zahmet Meclis’e gelip oylamaya katılmamıştı. 20 milletvekili bile katılsa oylama muhalefetin lehine bitecekti. Ancak anlaşılan daha önemli işleri çıktı, gelemediler!
2019
Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümü olan 2023 adeta tılsımlı bir tarih oldu... Bir dönüm noktası ilan edildi. Sık sık sözü ediliyor.
Ancak emekli öğretim üyesi Ahmet Özer anımsatıyor... “Daha önce çok önemli bir yıl dönümü var; 2019...
Atatürk’ün doğumunun ve Samsun’a ayak basışının 100. yıl dönümü...
Cumhuriyet’in ilk adımlarının atıldığı tarih... 19 Mayıs’ın 100. yılı için bir kutlama hazırlığı yok mu?”
SAYIMIZ SUYUMUZ...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ODTÜ mezuniyet töreninde ‘Tayyipler Âlemi’ diye karikatürlü pankart açtıkları için gözaltına alınan ve bir ay hapis yatan öğrencileri Beştepe’de çaya davet etti. Onlarla sohbet etti.
Bir devlet gençlerini olur olmaz cezalandırmak, ezmek, susturmak yerine onlarla diyalog kurar, onlara baba gibi davranır.
Cumhurbaşkanı’nın daveti bu açıdan çok olumlu bir girişimdi.
Cumhurbaşkanı açtığı davadan da vazgeçti.
Jestler güzel... Bu jestler örnek olur mu?
Bugün hapishanelerde Adalet Bakanlığı rakamlarına göre 70 bin tutuklu ve hükümlü öğrenci var. Tutuklanan öğrenciler önce okuldan uzaklaştırma alıyor. Hüküm giyince disiplin cezası alarak okuldan atılıyorlar. Aileleri, çektikleri üzüntü bir yana ziyaretler için maddi külfete katlanmak zorunda kalıyor. Bu kimi tweet attığı, kimi okulda öğrenci kavgasına karıştığı, kimi demokratik gösterilerde yer aldığı için tutuklu. Cumhurbaşkanı ODTÜ öğrencilerine yaptığı jestle diğer öğrencilerin durumunu da hatırlatmış oldu.
Onlar da kuşkusuz affedici bir tavır bekliyor...
Çok sözü edilen af eğer öğrenciler için çıkarsa eminiz sağduyulu hiç kimse bundan rahatsız olmayacaktır...