Birbirlerini tanımayan kadın ve erkek yolculara yan yana koltuk satmama uygulamasını önceleri bir iki otobüs firması yapıyordu. Sonra yayıldı, şimdi yapmayan var mı, bilemiyoruz.
Aynı şey hızlı trenlerde de söz konusu. Yan yana iki koltuktan biri erkeğe satıldığı zaman, diğeri boş da olsa kadın yolcuya verilmiyor. Ya da tam tersi, kadına satıldığında erkeğe...
Çünkü efendim, TCDD’nin “bilet satış sistemi” bu şekilde yapılandırıldı.
Peki, “bilet satış sistemi”nin buna göre yapılandırılmasına kim ya da kimler, neye dayanarak karar verdi?
TCDD’nin bu konudaki açıklaması aynen şöyle:
“Bilet satış sistemimiz yolcularımızdan gelen talepler ve sosyokültürel olgular dikkate alınarak yapılandırılmıştır.”
Sözü edilen yapılandırmayla ilgili yolculara görüşleri ne zaman, ne şekilde sorulmuş? Gelen yanıtların ne kadarı “Kadın - erkek yan yana olmasın”, ne kadarı “Olabilir” şeklinde olmuş... Sosyokültürel olguları kim tespit ediyor?
Bu soruların yanıtı tabii ki yok.
THY’de ise durum farklı. Kadın - erkek yan yana seyahat edebiliyor.
Sosyokültürel olgular havada farklı demek... Ya da uçak koltuğu kadınlar için tren koltuğuna göre daha güvenli... Her neyse... Bizim mantığımız bunları çözemez...
Ziller çalıyor...
Okullar açıldı... 18 milyon öğrenci, geleceğe ilişkin bin bir umutla okulun yolunu tuttu. Umut dedik ama ana babalarda umuttan çok endişe var. Düşünün ki liseler nitelikli niteliksiz diye bizzat Milli Eğitim tarafından ayrılmış olup, öğrencilerin sadece yüzde 10’u (126 bin) nitelikli liselere gidebiliyor. 1 milyon yüz bin öğrenci niteliksiz kabul edilen okullarda... Bu arada Çin’den bir eğitim haberi geliyor. Sınıflara yerleştirilen bir dijital cihaz 30 saniyede bir öğrencilerin yüzünü tarıyor... Yüz ifadelerini analiz ediyor (mutlu mu, kızgın mı, üzgün mü)
Davranışları ölçüyor (parmak kaldırdı, yazdı, okudu, vs.)
Öğretmenler bu analizlere bakarak öğrencileri tanıyor, gerekiyorsa ders verme yöntemini değiştiriyor.
Yani... Eller gidiyor aya...
AYİNE
Türk edebiyatının ünlü simalarından Ziya Paşa’nın (1825 - 1880) bir beyti vardır ki dilden dile dolaşarak bugünlere kadar gelir:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
Efsaneleşmiş hocalarımızdan rahmetli Prof. Seha Meray’ın 1977 yılına kadar olan gazete yazılarını Kırmızı Kedi Yayınevi kitaplaştırdı. Kitap “Su Başlarını Devlet Tutmuş” başlığı, İlber Ortaylı’nın önsözüyle piyasaya çıktı.
Kitaptaki yazılardan birinin başlığı şöyle:
“Ayinesi laftır kişinin işe bakılmaz”
Bu dize bizim demokrasinin tanımı aynı zamanda...
TAVUK
Kur artışıyla birlikte iğneden ipliğe peş peşe zamlar geliyor... Okurumuz Saadet Karakuş anlatıyor:
- Hazır kızarmış tavuk, semtine göre 10-12 TL civarında satılıyordu. Bugün ne alsam diye bakınırken, Ataşehir’de her zaman aldığım yere sordum, 17 TL dedi. Dükkân boştu, satıcı çocuk kapıda oturuyordu. Ben:
- Fiyatı ne kadar da artmış,
deyince çocuk şu cevabı verdi:
- Abla ben şunu anladım, bu zamana kadar bilmiyordum. Ülkede her şey meğer dolarla satılıyormuş...
YANGIN
Fabrika yangınları sistematik şekilde devam ediyor.
Fabrikaların böyle peş peşe yanması elbet normal değil. Bir kanıta dayanmasa da tahmin olarak fabrikaların sigortadan para almak için kasten yakıldığı söyleniyor. İddialar bu yönde...
Emekli banka müfettişi Teoman Yazgan bir konuya daha dikkati çekiyor:
- Fabrika yandığı zaman doğal olarak tüm evraklar ve kayıt defterleri de yanıyor. Mahkemeden yangının kaza olduğuna ilişkin karar çıkarsa yanan şirket Maliye’nin takibinden de kurtuluyor.
Böyle faydalı yangın bunlar!