Bu pazar siyaseti bir kenara bırakalım.. Siyaset sosyolojisinin kapısını çalalım..
2017 referandumunun belirlediği haritaya bakın..
2010 referandumuyla neredeyse bire bir aynı..
Birkaç küçük fark var..
Ankara ve İstanbul evetten hayıra döndü..
Zonguldak başa baş evetçiymiş (yüzde 50.1), başa baş hayırcı olmuş (50.6), Ardahan evetten hayıra geçmiş..
Hepsi bu.. Gerisi bire bir aynı..
***
Şunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz.. Bu sadece siyasi tercih haritası değil..
Aynı zamanda kültürel harita..
Aynı zamanda yaşam biçimi haritası..
Aynı zamanda arasında uçurum olan iki toplum haritası..
***
2009 yerel seçimlerinde ortaya çıkan, 2010 referandumunda netleşen, 2017 referandumunda kalıcı olduğu kanıtlanan bu harita bize şunu söylüyor..
Türkiye’de bir kıyı kültürü var, bir de kara kültürü..
Kara kültürü, kıyı kültürüyle uyuşmuyor..
İki farklı ülkenin insanları gibiler..
***
Haritaya bakınca şu ayrım çok görülüyor..
Muhafazakâr/mütedeyyin bölge..
Seküler yaşam bölgesi..
Hemen örnekleyelim.. Yaşam biçimlerine bakarsak..
n Gümüşhane Çanakkale’ye benzemiyor..
n Erzurum’daki yaşam Muğla’ya uymuyor..
n Kütahya ile Kırklareli ayrı havadan çalıyor..
n Rize’deki genç kız farklı yaşıyor, farklı kültürle beslenerek büyüyor, Kaş’taki, Kalkan’daki, Çeşme’deki genç kız farklı..
n Yozgat’ta, Çorum’da, Sivas’ta oturanlar ‘sosyal yaşam’ denilince farklı şeyler algılıyor, Tekirdağ’da Antalya’da oturanlar farklı..
n Elazığ’da, Maraş’ta sosyal yaşam hassasiyeti çok düşük; yok gibi..
n Muğla’da, Mersin’de çok yüksek; olmazsa olmaz gibi..
***
Kentler ayrıldı, ilçeler ayrıldı.. Ortak yanlar azaldı.. Davranış biçimleri birbirinden uzaklaştı.. Siyasal tercihler kesinleşti, katılaştı..
Bingöl’e gidin, oradan Erzurum’a geçin, birkaç gün yaşayın.. Atlayın uçağa İzmir’e gelin, Urla’ya, Foça’ya, Ayvalık’a gidin, iki ülkeye gitmiş gibi olursunuz..
Gerçek bu..
***
Küçük kentlerde o kültüre, o yaşam biçimine direnmek zor.. O iklim kentin tümünü kapsıyor, kente damgasını vuruyor..
Bayburt’u örnek verebiliriz..
Büyük kentlerde durum biraz farklı.. Mesela İstanbul’u aynı kültürel iklimin, aynı yaşam biçiminin kaplaması imkânsız..
Bu kez farklılaşma ilçeler düzeyinde oluyor.. Ayrı mahallelerde, ayrı yaşam biçimleri ortaya çıkıyor..
Bağcılar’daki yaşamla Yeşilköy’deki yaşam arasında..
Sultanbeyli’deki sosyal hayatla, Kadıköy’deki sosyal hayat arasında..
Esenler’deki kültürel yapıyla Beşiktaş’taki kültürel yapı arasında dağlar var..
***
Görünen o ki.. Herkes kendi mahallesinde yaşamak istiyor, kimse mahalle baskısına uğramak istemiyor..
Mütedeyyini de seküleri de yaşam biçimini korumak istiyor..
Yaşam biçimine karışılmasını istemiyor..
***
Soru şu..
Peki, gençler nerede daha özgür.. Nerede daha mutlu..
Kıyı kültürünün hüküm sürdüğü yerlerde mi, kara kültürünün egemenlik alanında mı?
Mesela türbanlı bir kız!.
Biliyorum, eski bir tartışma konusu.. 2010’dan kalan..
Ama 2017 referandum sonuçları bu gerçeği bir kez daha hatırlattı..
İstanbul’da gözlüyorum..
Evetçi mütedeyyin ilçelerin, mahallelerin gençleri ilk fırsatta soluğu hayırcı ilçelerde alıyor..
Bakırköy’e gidiyorlar; Yeşilköy’e, Yeşilyurt’a..
Beşiktaş’ı seçiyorlar, Çarşı’yı, Ortaköy’ü..
Kadıköy’e akın akın gidiyorlar..
Kartal-Maltepe sahiline iniyorlar..
Çünkü oralarda rahat ediyorlar, mahalle baskısından kurtuluyorlar..
***
Demem şu.. 2017 referandumu bize şunu gösterdi..
Türkiye’nin siyasi, kültürel haritası giderek kökleşiyor..
2017 referandumuna bir de bu gözle bakmak istedim..
İyi pazarlar!.