Cumhurbaşkanı, Muhammed Ali’nin cenazesi için gittiği ABD’den dönerken gazetecilerin sorularını yayınlamış..
Kim sormuş bilmiyorum.. Gazetelerde okudum..
Soru aynen şöyle..
***
“Bir siyasi partinin eş genel başkanı ‘kendi savunmamızı kendimiz yaparız’ demiş ve daha sonra da bu hendek olayları meydana gelmişti. Şimdi bir benzer açıklamayı ana muhalefet partisi genel başkanından duyduk. Bir şehit cenazesindeki mermi atma olayı sonrasında, ‘polise güvenmiyoruz, kendi güvenliğimizi kendimiz sağlayacağız’ dedi. Sanki Türkiye’de yeni bir faza geçiliyor gibi. Türkiye’de bazı siyasi partilerin terör örgütleriyle aleni yakın görüntü vermesi bir Cumhurbaşkanı olarak sizi rahatsız ediyordur sanıyorum?.”
***
Soru dedim ama böyle soru olmaz..
Hüküm vermiş, adını koymuş, ana muhalefeti doğramış Cumhurbaşkanı’na onaylatmaya kalkmış..
Soru sormuyor, kanaatini iade ediyor..
Ne diyelim..
Bu soruyu sorana gazeteci diyelim mi?
Gazeteci böyle soru sormaz..
Soramaz!.
Çünkü, gazetecilik mesleğiyle bağdaşmaz.. O halde ne diyelim? Bu soruyu soran kişiye parti gazetecisi mi desek mi?
Veya görevli gazeteci!.
Veya görevlendirilmiş gazeteci!.
***
Bilmiyorum.. Belki iktidar partisinin yayın organında görevlidir.. Partisinin görüşünü Cumhurbaşkanı’na soru şeklinde iletiyordur.. Onaylatmak istiyordur..
Olamaz mı?
***
1979 yılından beri bu mesleğin
içindeyim.. 37 yıl olmuş.. Benden çok daha deneyimli meslek büyüklerim var..
Bu duruma ne derler?
Onlar gazeteciliğin bu türüne ne ad verirler?
Eylem planı yapsan ne olur?
Başbakan İstanbul’un sorunlarını iyi bilir.. Altı yıl İDO’nun (deniz otobüsleri) genel müdürlüğünü yaptı.. 1994’te
Tayyip Erdoğan İstanbul Belediyesi’ni
devralırken ekipteydi..
10.5 yıl Ulaştırma Bakanlığı yaptı..
İstanbul’a alan ilgisini azaltmadı.. İstanbul’a hizmeti sürdürdü..
***
Binali Bey önceki gün yeni metro
temel atma törenindeydi.. İstanbul’a
yaptıklarını anlattı.. İstanbul’un trafik
sorununu çözmek için belediyle birlikte eylem planı hazırladıklarını açıkladı..
Hayırlı uğurlu olsun dedi..
Olsun olmasına da..
İstanbul’un trafiğini bu hale getiren ne?
Plansız, programsız yapılaşma..
Bina rantı!..
İstanbul’u 1994 yılından beri 22 yıldır yöneten kim?
AKP zihniyeti..
İstanbul’un yürümeyen trafiğinden, İstanbul’un yaşanmaz kent hale
gelmesinden kim sorumlu?
Herhalde 25 yıl önceki yerel
yöneticiler değil.. AKP zihniyeti!..
***
Her boşluğa, devasa gökdelen
kondurdular, her arsaya AVM yaptırdılar, nefes alacak alan bırakmadılar..
İki örnek vereyim..
BİR: Zincirlikuyu ile Maslak arasına son on yılda yüzlerde devasa bina dikildi.. Türkiye’nin en yüksek binaları orada.. Yeni bir ulaşım hattı açıldı mı? Yol yapıldı mı?
Hayır.. Araçlar üst üste..
İKİ: Ataköy sahili ağaçlar la kaplı
moteller bölgesiydi.. Çadır kampları vardı.. Sahil olduğu gibi imara açıldı.. Şimdi Yeşilköy’den çıkın Bakırköy’den sahil
yoluna çıkana kadar sağ tarafınız
betondur.. Yüzlerce konut yapıldı..
Devasa oteller dikildi..
Yol aynı yol.. 22 yıl önceki yol!.
Eylem planı yapsan ne olur?
Beş duraklık Marmaray!
Küçümsemiyorum ama bitiremedikleri projeyle bu kadar övünmelerini anlamıyorum..
Toplam 63 kilometrelik proje..
16.5 kilometrelik kısmı yapıldı..
Kabul ediyorum en zor kısmı yapıldı ama gerisi nerde?
Marmaray 2009’da bitecekti.. 4 yıl gecikti.. 2013’te beş istasyonluk kısmı açıldı.. Dönemin Başbakan’ı Yenikapı’daki kazıdan çıkan çanak çömlek yüzünden gecikti demişti..
(Oysa Yenikapı’dan İstanbul’un beş bin yıllık tarihi çıkmıştı )
***
Marmaray Halkalı’dan başlayıp Gebze’ye kadar gidecekti.. Ne oldu?.
Florya’da da, Bostancı’da da çanak çömlek mi çıktı? 2009’da hizmete girecekti; 2018’de ancak biter diyorlar..
9 yıl rötar!..
Neden?
Denizin altından geçmekle övünüyoruz övünmesine de karada niye çuvalladık biri çıksın da bunu izah etsin..