Haber kanalla-rında alt yazılar fırıl fırıl dönüyor..
Şu kadar işadamı gözaltına alındı.. Şu kadar akademisyen tutuklandı.. Şu kadar hâkim-savcı, şu kadar avukat, şu kadar subay, şu kadar savaş pilotu, şu kadar öğretmen, şu kadar..
Liste uzayıp gidiyor..
Hepsinde ortak gerekçe şu.. Fethullah Terör Örgütü’ne (FETÖ) üye olmak veya Fethullah Terör Örgütü’ne maddi yardım sağlamak veya Fethullah’ın görüşleri doğrultusunda hareket etmek..
Kısaca Fethullahçı olmak..
***
Cumhurbaşkanı, FETÖ ülkeden kazınana kadar operasyonların devam edeceğini açıkladı..
Sadece devlette değil..
Özel sektörde de temizlik isteniyor..
Peki nereye kadar gidilecek?
10 yıl, 15 yıl, 20 yıl geriye gidilerek Gülen Cemaati’yle temas eden, dokunan, yardım eden, bir işini çözen, kıyak yapan herkes zan altında mı?
Herkes bir sabah terör örgütü suçlamasıyla gözaltına alınacak mı?
***
Hal böyle olursa memlekette adam kalmaz diyeceğim.. Dosya kabarır da kabarır..
İş kurban derisi bağışına kadar iner..
Şunu yaşadık..
Cemaat ile AKP iktidarının kol kola olduğu dönemde Gülenci olmak için yarışılıyordu...
Cemaat’in gözüne girmek için dokuz takla atılıyordu..
Cemaatçi olamayanlar Gülenci görünmek için rol yapıyordu..
Kimi iş bulmak için..
Kimi iş kapmak için..
Kimi işinde yükselmek için..
Kimi para kazanmak için..
Himmet havuzları böyle kuruldu.. Milyonlarca dolar böyle toplandı..
***
Demem şu; böyle bakılırsa işin içinden çıkmak zor..
Bu işin bi kriteri yok mu?
Var..
17/25 Aralık ..
Emniyetin operasyonundan sonra da Cemaat’in yanında duranlar terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanıyor..
Niye 17/25?
İddia şu..
Fethullahçı örgütlenmenin yargı, polis, bürokrat örgütlenmesi bu tarihte ortaya çıktı..
FETÖ yapılanması o tarihte deşifre oldu..
Darbe o tarihten sonra planlandı..
Bugünü anlatan en güzel hikâye
Fethullahçının nasıl örgütlendiği..
İnsanların canını nasıl yaktığı..
İnsanların nasıl kolunu kanadını kırdığı..
İnsanların hayatlarını nasıl mahvettikleri günlerdir anlatılıyor..
Fethullahçı çete devletten temizlenecek..
Temizlenecek de bu tür yapıların ülkeye çöreklenmemesi için ne yapmalı..
Veya zamanında ne yapılmalıydı..
Aşağıdaki fıkra her şeyi anlatıyor:
***
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar: “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
***
Derviş kendini savunur:
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
***
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve: “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?” der.
***
Kuş kendini savunur:
“Efendim, ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez diye düşündüm, kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda, ‘Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden?” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar:
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın.. Çıkartın ki benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
***
Cemaatçiler de karşımıza savcı hırkası, polis hırkası, hakim hırkası, asker hırkası, akademisyen hırkası, imam hırkası giyerek çıktı..