FETÖ’cü polis-savcı-hâkim üçlüsünün kurduğu tezgâhların, kumpasların haddi hesabı yok..
Bu üçlüye zaman zaman askerler de katıldı..
Generaller, albaylar kendilerinden olmayanları saf dışı etmek için kumpas kurdu..
Zaman zaman üst düzey bürokratlar devreye girdi..
TÜBİTAK, Adli Tıp gibi kurumlar tezgâhın parçası oldu..
Darbenin..
Veya ülkeyi işgal etmenin zeminini hazırladılar..
*
Çok insanın canını yaktılar.. Devre dışı bırakmak için akıl almaz suçlamalarda bulundular..
Kimini darbecilikle..
Kimini casuslukla..
Kimini PKK’yla işbirliği yapmakla..
Kimini suikast hazırlığıyla suçladılar..
*
Sahte belgeler, sahte gizli tanıklar devreye sokuldu.. Bilgisayarlara, flaş belleklere bilgiler yüklendi..
İnsanlar adını bile bilmedikleri örgütün üyesi yapıldı..
Kimi kahrından kanser oldu, kiminin kalbi iftirayı kaldırmaya yetmedi..
İftiranın her türünü denediler ama içlerinden biri; FETÖ’cülerin vicdansızlıkta sınır tanımadıklarının belgesiydi..
*
Denizci Yarbay Ali Tatar’ın intiharını hatırladınız değil mi?
Niye intihar etmişti!.
Hukuk- suzluğa dayanamadığı için mi?
Gerçi son mektubunda böyle demişti ama hayır..
Yarbay’ın flaş belleğine sadece birtakım suç isnatları yüklememişler.. Sadece terör örgütlerle bağlantısı olduğunu gösterir belgeler koymamışlar..
Şeref ve haysiyetiyle de oynamaya kalkmışlar..
İki çocuk babası Yarbay’ın flaş belleğine çocuk pornosu yüklemişler..
Şerefsizliği düşünebiliyor musunuz?
*
Yarbay’ın niye intihar ettiği şimdi anlaşılıyor.. O vicdansızlarla mücadele edemeyeceği için değil, eşini ve çocuklarını korumak için intihar etmiş..
Tatar intihar edince dosya kapandı..
Flaş bellek açılmadı, ortaya saçılmadı..
Tatar yargılansaydı, yıllarca çocuk pornocusu yaftasıyla yaşayacaktı.. Çocuklarının yüzüne bakamayacaktı.. Çocukları okullarında pornocu babanın çocukları damgasını yiyecekti..
Bence, Tatar çocuklarını korumak için intihar etti..
Rakka’yı beklerken Musul patladı..
IŞİD’in iki önemli kalesi var; Suriye’de Rakka, Irak’ta Musul..
Ankara her iki kentin de IŞİD’den temizlenmesi operasyonunda rol almak, söz sahibi olmak istiyor..
*
Türkiye sınırını IŞİD’den temizledi.. ÖSO’yu kullanarak güvenlik bölge oluşturuyor.. El Bab’a kadar inmek (ÖSO aracılığıyla), ardından ABD’yle birlikte Rakka operasyonuna katılmak istiyor..
Ama Washington istemiyor.. ABD, PYD/YPG güçleriyle, yani Suriyeli Kürtlerle hareket edeceğini ilan etti..
İpler gerildi..
*
Krizin Rakka’da patlaması beklenirken, Musul’da patladı..
Irak hükümeti Başika’daki Türk askerlerinin çekilmesini istedi.. İşgalci güç oldukları gerekçesiyle BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etti..
Bağdat, Türkiye’nin veya Türk askerinin yetiştirdiği milislerin Musul operasyonuna katılmasına karşı..
ABD ve İran Bağdat’ın arkasında..
Türkiye, ‘Sadece Şii milislerle Musul’a girmek doğru değil’ görüşünü savunarak direniyor..
İşin aslı astarı bu..
*
Türkiye haklı mı, değil mi?
Haklı ama söylemi doğru değil..
Şöyle ki;
BİR: Irak normal bir ülke değil.. Bağdat ülkeyi kontrol edemiyor..
İKİ: Başika’daki Türk askeri dün oraya gitmedi, yıllardır orada..
ÜÇ: Musul teröristler tarafından ele geçirilen bir kent.. Bu Ankara’nın da sorunu. Çünkü orada üretilen terör Türkiye’yi de vuruyor..
BEŞ: Mezhep ağırlıklı bir operasyon binlerce Sünni Arap’ın, Sünni Türkmen’in Türkiye’ye kaçmasına neden olur.. Ankara bu göçü önlemek için de orada bulunmak zorunda..
Bu sebeple haklı..
*
Gelelim söylemine..
Ankara dış politikayla iç politikayı karıştırıyor.. Dış politikada da iç politika söylemini kullanıyor..
Dış politika üzerinden iç politikada taraftar toplama, heyecan yaratma, kitleleri motive etme, destekçilerini konsolide etmeye kalkıyor..
Burada hata yapıyor..
Haklı kaygılarını dünyaya anlatamıyor..
Yalnızlaşıyor!..
O kadar da saf değiliz!..
Sözleşmeli öğretmenler sözlü sınavla alınıyor..
Adaylara öyle sorular sorulmuş ki; evlere şenlik..
Vay o öğretmenin eline düşecek öğrencinin haline dedirten cinsten..
Soruların bazılarını hatırlayalım?
Ne yemek yapıyorsun, yılbaşında kutlama yaptınız mı, maç izler misin, Reis denilince aklına kim geliyor?.
*
Dün Milli Eğitim Bakan’ına soruldu.. Sözlü sınavı savundu.. ‘Reis’ sorusuyla ilgili şu yorumu yaptı..
‘Böyle bir soru bizim soru havuzumuzda yok. Diyelim ki bir tanesi sordu: Reis hakkında ne düşünüyorsun? diye. Bu mülakatı haksız yere mi düşürür? Kişi onun hakkında ne düşündüğünü söyler, sever sevmez, beğenir beğenmez. Turgut Reis der, Piri Reis der veya başka bir reis der, onun hakkında da fikrini söylesin, bunun ne zararı var?’
*
Sayın Bakan, toplum mülakatçının o soruyu neden sorduğunu bilmeyecek kadar saf değil!.
Akılsız da değil!.
‘Soru havuzunda yoktu, doğru olmadı deyip’ geçseydiniz, şık olurdu.. Bakan’a yakışan cevap olurdu..
Piri Reis, Turgut Reis karıştırması hoş olmadı.