“Tarih dinamiktir, her dönem yeniden yazılır” denir. İşte size bir örnek. Konu İngiliz kahvaltısı. İngilizlerin yemekle sınavı çok zorlu bir sınav olsa gerek. Çünkü İngilizliğiyle bilinen çok az şey var sofralarda. Saysan üçü geçmez (shortbread dahil, o da İskoç zaten). Bunların en bilineni İngiliz kahvaltısı. Domuz pastırması, sosis, yumurta (çırpılmış veya göz), mantar, domates, fasulye. Bunlar sabahları önüne konunca bir İngiliz hemen ketçap ister. Bu manzaranın üzerinde ketçabı gezdirir ve afiyetle kahvaltısını eder. Bu İngiliz kahvaltısı. Doğrusu bu kadar ağır şeyi sabahları yiyen biri bütün gün ne tür kabuslar görür bilemiyorum. Muhtemelen İngilizlerin ağır iş yaptığı 16 veya 17. yüzyıllardan kalma bir alışkanlık. Gerçi fakirin et alacak parası olmazdı. Onlar yulaf lapası yani “porridge” yerlerdi. Hemen parantez açayım. Bugün olsa olsa fakirler ve sağlığına dikkat etmeyenler İngiliz kahvaltısı eder, zenginler (granola ve bir sürü başka sağlıklı seçeneğin yanında) porridge yer. Çünkü ilki sağlığa zararlı ikincisi sağlıklı kabul ediliyor. Kapa parantez.
Bugün hala pek çok yerde menülerin baştacıdır ama dediğim gibi İngilizler değil çoğunlukla turistler çok sever bu kahvaltıyı. Aynı Van kahvaltısı gibi. Normal bir Türk hiçbir zaman sabah kalkıp Van kahvaltısı etmez. Serpme kahvaltı da yapmaz. Araştırırsak milli kahvaltımızın simit (veya poğaça) ve çay olduğu ortaya çıkacaktır. Zenginleştirilmiş versiyon olarak peynir ve zeytini de ekleyelim.
Ne diyordum, İngilizler de istisnalar hariç İngiliz kahvaltısı etmiyor artık. Ben çoğu zaman yoğurt, granola veya kahve ve kruvasan görüyorum. Eğer oturulacaksa bir restoranda o zaman keyfe göre yumurta, yanında avokado ve somon istenir genellikle. Avokadosuz ne yapardı modern insan bilemiyorum. Uygarlık ilerleyemezdi diye düşünüyorum.
Gelelim başlığa. Bugünün avokadosu gibi 16 ve 17. yüzyıllarda da ananas varmış İngiltere’de sosyal bakımdan benzerlikler arz eden. İngiliz kahvaltısının yanına bir dilim kızarmış ya da taze ananas koydurtmak zengin adetiymiş. Avokado bulması çok zor egzotik bir meyve olduğundan statü sembolüymüş. Kristof Kolomb ananası 1493 yılında adım attığı Guadeloupe adasında bulmuş. Ve dönüşte İspanya’ya getirmiş. Avrupa’ya girişi böyle. İngiltere’de 17. yüzyıldan itibaren refah sembolü olmuştur ananas onu da belirteyim. Bugün Londra’da pek çok evin bahçe duvarındaki girişlerde, büyük ve görkemli kapılarda, binaların süslemelerinde ananasları görebilirsiniz..
“Avokadosuz asla” diyenler gibi, “ananas olmadan doymuyorum şekerim”ciler varmış eskiden uzun lafın kısası. Tabii konunun doymakla ilgili yok. Tamamen statüyle ilgili. Maksat zengin fakir belli olsun. Nereden geldin bu konuya derseniz, The English Breakfast Society diye bir kuruluş var. İngiliz Kahvaltısı Derneği. Bu dernek klasik İngiliz kahvaltısına avokado da eklenmeli kampanyası yapıyor. Haberlerde de bayağı yer aldı. İşte İngiliz’in hepi topu bir kahvaltısı var onu da ananaslı mı ananassız mı diye trollüyorlar. Biz menemen soğanlı mı soğansız mı konusunu mesela tartıştık bitirdik, aştık. Şimdi onlar düşünsün.
(Doğru menemen soğansız, İngiliz kahvaltısı ananassız olur. Nokta.)