Son birkaç yazımızda geleneksel medyanın gelip durduğu yeri anlatmaya çalıştık.
Pahalı içerikle ücretsiz erişim pozisyonunu bir türlü bozamayan medya, her geçen gün bozulan bilançolarıyla kendi psikolojisini de bozacak.
Bozuldukça, giderlerini kısacak.
Çünkü başka yolu yok.
Peki, bu hale neden düştük?
***
Reklam ve piar ajansları geleneksel medya kuruluşlarını neredeyse esir almış.
Şirketlerin tek muhatabı ajanslarıdır, yani geleneksel medya kuruluşları ve yönetimleri değildir.
Paranın efendileri ajansları üzerinden medyayı dizayn ediyor.
“Reklam yani para veriyoruz” diyerek geleneksel medyanın mutfağına girildiği günden beri bu süreç başlamıştır ve medya kuruluşları şirketlerin piar ve reklam haberleriyle esir alınmıştır.
***
Gazetecileri de şirketlerin lansmanlarıyla, gezileriyle, hediyeleriyle arzuladıkları noktaya taşıdılar.
Parayı verenin düdüğü çaldığı bir ortamda ilkeli, dürüst gazetecilik yapıldığı zannedilmeye başlandı.
Nehri kirleten bir büyük sanayi kuruluşunun haberini “reklam müşterisi” diye yapamaz iken, kenarda köşede kalan küçük esnafın çevreye zararlarıyla uğraşan medyanın bu hale getirileceği sürpriz değildi.
***
Halkın haklarını koruduğunu zannederek her gün ortalığı yangın yerine çeviren, siyaseti dizayn etme hastalığından hiç vazgeçmeyen medya, olması gereken yeri terk ederken olmaması gereken yerde durmaya da ısrar etti.
Ve kendi haklarını savunmayı da unuttu.
***
Yedi düvele meydan okuyan, akıl veren, eleştiren medya, internet sitelerine içindeki gelişmeleri de ihbar etmeye başladı.
Çoğu zaman haysiyet cellatlığına, karakter suikastçılığına soyundu.
Ve inandırıcılığını yitirdi.
Saygınlığına leke düşürdükçe, kurumların kaybedenler kulübüne doğru gidişi hızlandı.
Salı yazımızda devam edeceğiz...