Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Müzisyen, yazar ve düşünür Nick Cave, her hafta hayranlarından gelen soruları yanıtladığı web sitesinde bu sefer bir okur mektubundan yola çıkarak tam tersini yapmış ve şöyle yazmış: “Dolu dolu bir hayatım var. Ayrıcalıklı bir hayat. Tehlikede olmayan bir hayat. Ama bazen basit sevinçler benden kaçıyor. Neşe, her zaman bize özgürce bahşedilen bir duygu değil, çoğu zaman aktif olarak aramamız gereken bir şeydir. Bir bakıma neşe bir karar, bir eylem, hatta bir uygulama yöntemidir. Kaybettiklerimizle vurgulanan kazanılmış bir şeydir ya da en azından öyle görünebilir. Sorum şöyle: neşenizi nerede veya nasıl buluyorsunuz?”

Haberin Devamı

Bence bu sorunun yanıtı biraz da insanın doğasında gizli.

Zevk meselesi

İnsanın doğası deyince aklıma okuduğum “Krallık” (Kingdom) isimli Çin tarihi ile ilgili bir Japon çizgi romanı (manga) geliyor. Yasuhisa Hara’nın yazıp çizdiği “Krallık” öyle basit bir çizgi roman değil, 2006 yılından beri yani 18 yıldır devam ediyor ve 100 milyondan fazla cilt satışıyla tarihin en çok satan mangalarından biri olmuş.

Çin tarihinde MÖ 5. yüzyıldan Çin İmparatorluğu’nun kuruluşuna kadar yani MÖ 221 yılına kadar olan döneme “Savaşan Devletler Çağı” adı verilmiş. Bu devirde yedi bağımsız devlet var. Manga işte bu dönemin sonunda MÖ 245 yılında başlıyor ve yedi devletin arasındaki savaştan, Çin’i birleştirmeyi başaran Qin Kralı Ying Zheng (1974’te topraktan yapılmış her birinin yüzü farklı binlerce askerle dolu mezarı bulunan ünlü imparator) ve arkadaşlarının bu uğurda giriştikleri mücadeleyi, entrikaları, fedakârlıkları ve savaşları anlatıyor. Gerçek ile kurgu arasında son derece ince bir denge kurulmuş, arada tarih kitaplarından alıntılar da konuluyor ve tarihi gerçekleri takip ediyor. Fakat bu durum okuma zevkini köreltmiyor, acı, keder ve sevincin anlatım biçimi ve yan öykülerle desteklenen akış bir şekilde kendine bağlıyor.

Savaş, yenilgi, ihanet, kahramanlık veya zaferler sürüp giderken bir bölümde (759) “iyi” ve “kötü” üzerine bir tartışma yaşanıyor, Han Krallığı’nda yaşayan aynı zamanda hanedan mensubu bir düşünür olan Han Fei, öykünün kahramanı Hi Şin’e “İnsanın gerçek doğası nedir?” diye kritik bir soru yöneltir.

Haberin Devamı

Savaş meydanlarından gelen, zaferi de yenilgiyi de tadan Hi Şin “İnsanın gerçek doğası ateştir” der. Bu tanım şaşkınlıkla karşılanır. Aslında çok fevri bir kişiliğe sahip olan Hi Şin başlangıçta çok cahildir ama çok şey yaşamış ve öyle şeyler öğrenmiştir ki yaşadıklarını düşünerek dinleyenlere ne demek istediğini anlatmaya başlar. Hi Şin, iki türlü ateş olduğunu söyler, ilki hayat ateşidir. Kişi öldüğünde hayat ateşi de söner. İkincisi irade ateşidir. İradenin ateşi sönmez ve kişiden kişiye aktarılabilir, miras alınabilir. Tüm irade ateşleri birleşerek tek bir ateşe dönüşebilir. Başkalarının ateşlerini miras aldıkça kişinin ateşi de büyür.

Yazıya Giovanni Benedetto Platti’nin çello sonatları eşliğinde başlamıştım, sonlara doğru Aşık Veysel’in “Hiçbir Türlü Bulamadım Ben Beni” türküsünü Petra Nachtmanova’nın sesinden dinledim. Küçük krallığımda yani masamda otururken sevdiğim bir kalemi elime aldım ve içimde çoğalan bu tuhaf duygu nedir dedim kendi kendime, çağları aşan iradelerin ateşinden başka bir şey değil belki de.