Dikkat mutfağınızda otomotiv üreticisi var!

23 Aralık 2012

Volkswagen sosisinin üzerine VW ketçabı ya da Caroll Shelby’nin acı sosundan koyup arkasından da demli bir Tata çayı içmek... Çok absürt gelmesine bakmayın, tamamen gerçekler...

Otomobil veya ticari araç üretimiyle tanıdığımız ünlü markalar, kimi zaman kendisine tutkuyla bağlı tüketicileri için gerçek alanlarının dışına çıkıp hayatın her alanında kullanılabilecek ürünler de satışa sunar, tasarlar. Bu yüzden Mercedes, Porsche marka bisiklete binmek, Ford armalı bir anahtarlık takmak, Aston Martin logolu çantalar kullanmak mümkün olabilir. Zaten bunların bir kısmı da, bu markalar için özel olarak üretilir ve söz konusu markaların showroom’larında yerlerini alır.
Ancak bir de bazı markaların kendi ürettikleri otomotiv dışı ve çok özel ürünleri vardır ki onları, bu markaların otomobillerini kullanmayan hatta belki de beğenmeyen tüketiciler bile zevkle satın alır.

Rahmetlinin sosları!
İsterseniz laf kalabalığını bir yana bırakıp, hemen örneklere de geçiverelim de, zihnimiz berraklaşsın.
Ford, Mustang için geliştirdiği ve kendi adını verdiği güçlü versiyonlarla tanınan, ardından kendi yarattığı güçlü ve kaslı “Cobra” otomobilleriyle ün salan Caroll Shelby’den başlayalım.

Yazının Devamı

Evdeki konfor ve lüks artık otomobillere de taşınıyor...

16 Aralık 2012

Mis kokan, gözünüze hoş gelen ve kendi seçtiğiniz tonlarda ışıklandırılmış bir iç mekan, masaj yapan koltuklar, sizin adınıza restoranda yer ayırtan bir bilgisayarı olan, kahvenizi pişiren
bir otomobil... Çok mu uçtuk acaba?

Bundan yaklaşık 30 yıl önce kullandığımız otomobillerde “konfor” ya da “güvenlik” denildiği zaman aklımıza neler geliyordu? Yok “Ben o zamanlar ufacıktım” diyenler varsa, hemen hatırlatayım... Kalorifer, sağ ayna, kendinden yaylı koltuklar,
daha lüks modellerde klima, saat, fasılalı silecek, radyo-teyp, gergili emniyet kemeri, sağlam
çelik şasi ve benzerleri. Süper lüks olarak nitelenebilecek modellerdeyse ABS, hava
yastığı, havalı süspansiyon, sürücü kapısı
açıldığında dönebilen koltuk, elektrikli camlar

Yazının Devamı

Patlıcan etkili süper spor otomobil!

9 Aralık 2012

Otomobil tasarımcıları, çevresinde olan her şeyden ilham alabilir... Kimi zaman bir moda akımından, kimi zaman bir balıktan ve hatta sebzelerden bile...

Tasarımcı denildiğinde bir sanatsal bakış açısı, görsel hafıza zenginliği, doğadan ve çevresel bir takım unsurlardan etkileşim gibi uzunca bir "ilham perisi" listesine sahip insanlar gelir aklıma. Pek yanlış bir tanımlama da olmasa gerek aslında. Ancak bu listenin içine neler girdiğine ilişkin tahmin yürütsem, örneğin "patlıcan" gibi bir sebze, herhalde listemin içine bile girme şansına sahip olamazdı. Ama İngiliz McLaren’in Koreli tasarımcısının ve benim yazımın ilham kaynağı olmayı başardı bile!
McLaren’in özel müşteriler için "sipariş"le otomobil üreten "Özel Operasyonlar" bölümü tarafından, garajında pek çok süper otomobil bulunan bir müşteri adına geliştirilen X-1’den söz ediyorum. Müşterinin istediği aracın ortaya çıkarılması için Koreli tasarımcı Hong Yeo ile markanın tasarım şefi Frank Stephenson, bir hayli kafa patlatmış. Aracın tasarım detaylarında 1971 model Citroen SM, 1959 Buick Electra, 1939 Mercedes Benz 540K, 1953 Chrysler D’Elegance Ghia ve 1961 Facel Vega’dan esintiler ekleyen ekip, bununla birlikte

Yazının Devamı

Farklı karizma isteyenlere özel

2 Aralık 2012

Farklılığın yanında gösteriş ve imkansızı yapabilecek kabiliyette araçlara ilgi duyanlar yeni bir sınıf yarattı. Kamyondan, askeri araçtan türeyen, bolca hormonlu, pahalı oyuncaklar...

Düşünün bir kere. Market alışverişi için evden çıkıp 6.6 ton ağırlığında bir araca tırmanıyorsunuz (dikkatinizi çekerim binmiyorsunuz) ve 7.0 litre hacimli 6 silindirli ve 220 beygirlik motorunuzun marşına basıyorsunuz. 6.6 metrelik boyundan ötürü muhtemelen sokakta en az 2.5 otomobilin yerine park ettiğiniz için sinirli bakışlar üzerinizde dolaşıyor. Ancak siz buna aldırmıyorsunuz. Sonuçta direksiyonunda bulunduğunuz, üzerine cici elbiseler giydirilmiş “goril” kıvamındaki araç, doğal kamyon gürültüsüyle hareket ettiğinden bunları fark etmiyorsunuz bile...
Ağır hareketlerle sallanarak yola koyuluyorsunuz. 6 ileri otomatik şanzıman sizi normal bir otomobil kullanıyormuşçasına yormuyor ve içindeki CD-DVD çalardan yükselen müziğin sesiyle keyifleniyorsunuz. Yanınızdan geçen “cüce” otomobillerin sürücülerinden fırlatılan bakışlar, şaşkınlık içindeki çocukların size yönelttiği parmaklar pek de bozmuyor bu atmosferi. Aksine, her dikkat çektiğinizde “azman” pick-up’ın paranın hakkını verdiğini

Yazının Devamı

Sizin otomobilinizin modacısı kim?

25 Kasım 2012

Bazen kalite, dayanıklılık, performans, bol donanımdan fazlası gerekir modellerin ilgi çekmesi için... İşte o zaman modacılar devreye giriverir...

Continental’de dört modacı Cartier, Givenchy, Bill Blass ve Pucci için kumaş, döşeme ve renk seçmişti.

Modanın sadece “İnsanın kendine yakışanı giymesidir” gibi bir şey olduğunu düşünüyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz... “Kendisine yakışan otomobili kullanması” da demek mümkün, hem de uzunca bir süredir...
Otomobil tasarımcılarının modayla ilişkisinden değil gerçek modacıların oto üreticilerinin tasarım stüdyolarına dalıp yeni modellere kendi imzalarını atmalarından bahsedeceğiz. Tıpkı Türkiye’de de satılan “Fiat 500 by Gucci” gibi... Ya da yıllaaarrrr önce Türkiye’de üretilen Renault 19’un “Beymen Club” versiyonu gibi.

Geçmişi 1920’li yıllara uzanıyor

Yazının Devamı

Mihracelere layık bir otomobildi, şimdilerde Hindistan’ın yaşlı kadını!

18 Kasım 2012

Çağdaşlarının neredeyse tamamı tarihe gömülürken Hindistan’ın ilk otomobili olan Ambassador 55 yıldır inatla üretim bantlarından inmeye devam ediyor...

Hindistan’a ilk gidişimdi. Oraya, Hindistan’ın o dönemde Türkiye’de tek bilinen markası (Mahindra’yı da tanıdı Türkiye ama ülkemizde ömrü kısaydı maalesef!) olan Tata’nın fabrikasını gezmeye, bilgi almaya gitmiştik... Oturup da orada neler gördüğümü tek tek anlatacak değilim. Ancak gitmişken, yıllardır o hep resimlerini görüp tebessümle andığım bir otomobile de binebilmeye pek de hevesliydim açıkçası... Tabii ki Hindustan Ambassador’dan bahsediyorum. Hatta bu kadarla da kalmayıp, affınıza sığınaraktan yazıyı buna ayırmak gibi bir düşüncem de mevcut...

Nihayet muradıma, Delhi sokaklarında erdim. Elbette şoförün yanında oturan ve sürekli onunla sohbet eden arkadaşın (sonradan anladım ki kendisi esktra yolcuymuş) kim olduğunu anlamakta güçlük çeksem de, arka koltuğa ilişivermiştim bile. Gideceğim otelin adını verdikten sonra da, şu meşhuuurrrr Hindustan Ambassador’un keyfini çıkarmak kalıyordu geriye. Küçük ancak “eskiliği koltuklarından akan” iç mekanıyla Ambassador, bana çocukluğumun İstanbul’undaki Amerikan Plymouth ya

Yazının Devamı