Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Mis kokan, gözünüze hoş gelen ve kendi seçtiğiniz tonlarda ışıklandırılmış bir iç mekan, masaj yapan koltuklar, sizin adınıza restoranda yer ayırtan bir bilgisayarı olan, kahvenizi pişiren
bir otomobil... Çok mu uçtuk acaba?

Bundan yaklaşık 30 yıl önce kullandığımız otomobillerde “konfor” ya da “güvenlik” denildiği zaman aklımıza neler geliyordu? Yok “Ben o zamanlar ufacıktım” diyenler varsa, hemen hatırlatayım... Kalorifer, sağ ayna, kendinden yaylı koltuklar,
daha lüks modellerde klima, saat, fasılalı silecek, radyo-teyp, gergili emniyet kemeri, sağlam
çelik şasi ve benzerleri. Süper lüks olarak nitelenebilecek modellerdeyse ABS, hava
yastığı, havalı süspansiyon, sürücü kapısı
açıldığında dönebilen koltuk, elektrikli camlar
ve aynalar, elektrikli koltuk ayarları gibi
unsurları bulmak mümkündü.
Artık klimasız, ABS’siz, ESP’siz, hava yastığı bulunmayan, camları elektrik kumandalı olmayan otomobil almak isteyen pek yok gibi. Zaten bunları firmalar da biliyor. Daha önceleri üst sınıf modellerde sunulan güvenlik ve konfor donanımları, Ford’un sloganlaştırdığı gibi “demokratik” bir hale getirildi. Nitekim gelecek yıl satışına başlanacak makyajlı Fiesta’da; sürücülerin şehir içindeki düşük hızlardaki çarpışmalardan kaçınmasına yardım için tasarlanan “Aktif Şehiriçi Güvenlik” sistemi, olası bir kazadan sonra o bölgeye uygun dili kullanıp 112 acil yardım birimini arayan “Acil Durum Yardımı” destekli SYNC sistemi gibi üst sınıflarda rastlanan özellikler donanımlar arasına eklenmiş.
Tabii bunlar çok yeni gelmeyebilir.
Dediğim gibi, kendisinden büyük otomobillerde sunulan donanımlardı bunlar. B sınıfında değil. Ancak D sınıfı gibi bir otomobilde sunulurken,
C yani orta sınıf otomobillerde sunulmaya
başlanan konfor özellikleri de vardı.

Kokulu, ışıklı seyahat
Citroen C4’ün güncel versiyonunda, tıpkı Ford Mustang’de olduğu gibi gösterge ışıklarının kişiselleştirilmesi fonksiyonu ile tanışmıştık. Peugeot ve Citroen ailesinin araçlarında ise “koku haznesi”ni görmüştük. Hatırlayın, kaç otomobilde “çift bölgeli” klima vardı ki? Cep telefonunu entegre edebileceğiniz Bluetooth kiti (yani eller serbest kiti, her ne kadar böyle denmesinden
haz duymasam da), USB girişi, e-postaların okunabildiği dokunmatik ekranlı eğlence
sistemleri ve daha uzayıp giden bir dolu
donanım yeniliğini broşürlerde okumaktan
çok da heyecan duymaz olduk. İstemediğimizden değil, alışkanlık yarattığından...
Peki ya masajlı koltuk? Maybach, Rolls Royce falan derken, artık Renault Latitude modelinde bile seçenekler arasında yer alıyor. Yakında daha küçük sınıf modellerde de görürsek şaşırmayın. Hatta klimalı (sadece ısıtmayıp, aynı zamanda soğutan) koltukları, gece görüş sistemlerini ve benzerlerini... Masajınızı yaptırdınız, mis gibi kokan ve gözünüze hoş görünen şekilde ışıklandırılmış bir otomobili kullanırken kahve istemez misiniz? O da var. Fiat’ın Türkiye’de de satışına başlanacak 500L modelinde isteğe bağlı olarak espresso makinesi de olacak. Çekin bir kenara, yudumlayın kahvenizi...

Rahatlatan bir iç mekan
Mühendisler, artık giderek daha talepkar olan, hatta “sınır tanımayan” tüketiciler için yeni modellerine farklı “cici”ler koymaya çalışıyor.
Yeni iç mekan konseptlerinde artık “sürücüsünü rahat ettiren” donanımlara yer vermeye çalışıyorlar. Örneğin sürücüsünün “ruh halini” anlayan, iç mekanda kötü iyonları yok eden, stresi azaltan, sevdiği müzikleri bulup çalan, sürücüsünün randevularını düzenleyen hatta restorandan yer ayırtan küçük sınıf otomobiller görürsek asla şaşırmayın. Şahsen ben, yakın gelecekte “otomatik pilot” özelliğine sahip, gerektiğinde otomobilin kontrolünü tamamen kendisi üstlenen araçlar bekliyorum. “Otonom” yani kendi başına, sürücüye gerek kalmadan yolda gidebilen otomobiller üzerine araştırmalar zaten sürüyor. Benim kastettiğim, bu fonksiyon veya fonksiyonların “demokratik” yani herkesin ulaşabileceği bir parasal boyuta getirilebilmesi...
Yok, “Ben kendim kullanacağım, bilgisayar
aklı bana ters!” derseniz, tabii ki seçim sizin.

Haberin Devamı

Evdeki konfor ve lüks artık otomobillere de taşınıyor...

Haberin Devamı

İç mekanlarda göze hoş görünen ışıklar, internet bağlantısı gibi unsurlar hayal olmaktan çıktı.

Haberin Devamı

Evdeki konfor ve lüks artık otomobillere de taşınıyor...

Citroen, gösterge ışıkları ve uyarı seslerini seçme şansı; Fiat 500L ise espresso yapma imkanı sunuyor.

Halden anlayan otomobil

Sürücüsünün halinden anlayan otomobil olur mu? Bal gibi oluyor... Toyota, 2001’de “Pod” adını verdiği konseptiyle bu konuda en azından bir adım atmıştı. Otomobil ile sahibi arasında bağ kurmayı amaçlayan otomobil, sürücüsünün ruh haline göre ışıklarının rengini değiştiriyordu. Örneğin sürücüsü yaklaştığında turuncu ışıklar yakarak “çocuklar gibi sevindiğini” belli ediyordu. Pod’un bilgisayarında, 10 farklı ruh haline uygun “tepki” vardı. Ayrıca sürücüsü araca oturduğunda, Pod, onun sevdiği müzikleri çalmaya başlıyordu.
Aralarında Ford’un da bulunduğu üreticiler, sürücünün ruh halini dışarıya da yansıtan ya da tam tersine sürücüyü sakinleştirecek ışıklandırma seçenekleri üzerinde çalışıyor halen. Işıklandırma, sürücüyü bu kadar etkiliyor mu? Cevap ‘evet’miş. Belirli şiddetteki ve renkteki ışıklar, beyinde duygusal tepkilere (kızgınlık, mutluluk, heyecan gibi) neden olan enzimleri harekete geçiriyormuş!