Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Nissan ve General Motors, “otonom” otomobil modellerini önümüzdeki yedi yıl içinde piyasaya sunabileceklerini açıkladı. Pekala, biz bunlara hazır mıyız?

Pek öyle geriye gitmeye gerek yok. Daha, geçtiğimiz hafta içinde Japon otomotiv üreticisi Nissan’ın CEO’su Carlos Ghosn, markanın 2020 yılına kadar “otonom” yani kendiliğinden gidebilen (sürücüsü olmadan kaçan anlamında değil tabii!) otomobil teknolojisini tüketicilere sunmaya başlayacağını açıkladı. Ghosn, söz konusu teknolojinin geliştirilmesi ve testleri için adeta film platosunu andıran bir merkezin inşasını sürdürdüklerini anlatırken, bu otomobilleri “uçuk kaçık olmayan” gerçekçi fiyatlardan satmak istediklerini söyledi. Sonuçta bu otomobiller, 360 derecelik açıyla etrafı tarayabilen kameralar, sensörler sayesinde sadece otoyolda direksiyonu devralmayıp gerektiğinde şehir içinde aracı park edebilecek.
Dünya otomotiv devlerinden General Motors da, yine geçtiğimiz hafta benzer bir açıklama yaparak, o kadar abartılı fonksiyonlara sahip olmayan, ancak
en azından direksiyonu bıraktığınızda şeritten ayrılmayan, öndeki araçla güvenlik mesafesini koruyan, gerekirse durup kalkabilen bir aracı önümüzdeki beş-altı yıl içinde piyasaya sunabileceğini söyledi. Yani anlayacağınız, günümüzdeki otomobillerde bulunan “hız sabitleme” (cruise control) sisteminin daha “hallice” olanı gibi görünüyor. Ama belli olmaz tabii... “Daha kapsamlı özelliklere sahip olabilir” anlamında dedim...

“Biz daha ölmedik!”
Elbette tüm bunlar, bendeniz tarafından da defalarca yazıldı ve de çizildi. Bu tip teknolojiler, sonuçta trafik güvenliği işini sadece “insan aklına” bırakmayıp garantiye almak, yaşlı ve engellilere daha fazla özgürlük kazandırmak, sürücülere direksiyon başındayken e-posta gönderme ya da Twitter’a girme gibi “faydalı” aktivitelere katılma şansı açısından önemli gerçekten.
Ancaaakkk, bu tip teknolojilerin kendisi için pek de gerekli olmadığını savunan kişiler varken, öyle geniş çaplı yaygınlaşmasının zor olacağını düşünenlerdenim... Hele de Türkiye’de... “Arkadaş, ben buradayken, direksiyonu kimseye emanet etmemmmm! Daha ölmedik bizz!” diyenler olabilir mesela.
Ya da “Yok usta, o teknolojiler ‘kız tavlası’ gibi geliyor bana... Ne o öyle!” diyenler de... Biz (hata yapabileceğimizi kabul etmeyip) genelde makinelere pek fazla güvenmez, kontrolün kendimizde olmasını isteriz ne de olsa. Sonuçta otonom otomobiller için Amerika’da da yapılan araştırmalar, bu teknolojiye hevesli olanların sayısının bir hayli az olduğunu ortaya koyuyor.

Yine de tartışılabilir!
Tüm bunların yanında, söz konusu teknolojiyi “İyi olur vallahi. Hatta biraz daha geliştirirlerse, bizim çocuğu da okula götürüp getirir bari!” şeklinde sıcak karşılayanlar da olabilir tabii.
Veya daha fazlasını talep edenler... Örneğin Türk sürücüler, bu tip bir teknolojinin daha ileri götürülüp faaliyet alanlarının genişletilmesi gerektiğini düşünebilirler. Tıpkı
“Canım çektiğinde bana Türk kahvesi de yapsın!” ya da “Otomobile bindiğimde dertli olduğumu anlasın” gibi.
İnsanların, tıpkı evlerindeki gibi otomobillerinde de günlük hayatta işlerine “fazlaca” yarayacak teknolojileri istemesi, talep ve tercih etmesi mantıklı geliyor bana. Sonuçta insanların çabucak benimsediği, kanının ısındığı teknolojilerin çoğu, günlük hayata pratiklik katan şeyler. Yani “Hah işte, bana işte böyle teknolojilerle gelin kardeşimmm!” dediğimiz...
Bu yüzden Nissan, GM, Volvo, Honda, Bosch gibi üretici ve teknoloji firmalarının geliştirdiği, üzerinde çalıştığı otonom otomobil fikrini, henüz ticarileşmeden önce epey bir tartışacağız gibime geliyor. Zira, Ghosn’unki gibi açıklamalar, “Hazırlıklı olun, böyle bir şey geliyor!” anlamı taşıyor. Önce epey tartışalım, ısınalım, sonra piyasaya çıktığında şaşırıp kalmayalım...

Haberin Devamı

“Bana böyle teknolojilerle gel”

Haberin Devamı

Porsche Panamericana, Ferdinand Porsche’nin 80’inci yaş günü için özel olarak tasarlanmış.

Haberin Devamı

HAFTANIN GÜZELİ

Doğum gününüz kutlu olsun

Lunaparklarda ya da sahil kenarlarında, ince uzun balonlardan “zürafa” ya da insan filan yapanları görmüşsünüzdür sanırım. Hatta doğum günü partilerine çağırılan palyaçoların en iyi numaralarından biridir sosis balondan şekiller yapmak... Bu otomobilin de, benzer bir “sosis balon” yöntemiyle tasarlandığını düşünmeden edemedim. Şaka bir yana, fotoğrafta gördüğünüz Porsche Panamericana’nın balonla değil ama “doğum günü” olayıyla bir ilgisi var. Bugün Porsche Müzesi’nde duran Panamericana, Alman üreticinin patronu Ferdinand Porsche’nin 80’inci yaş günü için özel olarak tasarlanıp yürür hale getirilmiş. Ve tabii ki Porsche adına kendisine hediye edilmiş. Bay Porsche’nin hediyeden etkilendiği ama otomobil için aynı şeyi düşünmediğini tahmin ediyorum. Nitekim Bay Porsche’nin kolay beğenmeyen, mükemmeliyetçi biri olduğunu okumuşluğum var..