Bir önceki yazımda şiddete eğilimi olan kişileri ilişkide erken tespit edip önlem alabilmek için dikkat edilmesi gereken noktaları vurgulamıştım (1). Bu yazımda sizlere şiddet içeren bir ilişkiyi hemen bitirmenin neden zor olduğunu ve şiddet içeren bir ilişki içindeyseniz neler yapmanız gerektiğini açıklayacağım.
Şiddet içeren bir ilişkiye dışarıdan baktığınızda “Neden katlanıyor ki?”, “Ben olsam bırakıp giderdim”, “Neden ayrılmıyorsun?” gibi yargılayıcı yorumlar sıkça yapılır. Bu yorumlar tamamen faydasızdır ve şiddet gören kişinin üzerindeki baskıyı arttırır. Bireylerin şiddet içeren bir ilişkiyi devam ettirmelerinin altında yatan en önemli faktörlerden biri korkudur. Eğer mağdur kişi, partnerinin tehditlerine maruz kalıyor ise, partneri onu, ailesini, arkadaşlarını tehdit ediyorsa uzun sure bu korkuyla ilişkiyi devam ettirebilir. Bir diğer yoğun duygu ise utançtır. Çoğu kişi, şiddete uğradıklarından utandıkları için bunu kimseyle paylaşmaz. Şiddete uğrayan kişinin partnerinin değişeceğini umması da bazı bireylerin ilişkiyi devam ettirmesinin nedenlerinden biridir. Bu kişiler, ilişkilerindeki şiddetin bitmesini isterler ama ilişkinin bitmesini istemezler. Şiddeti uygulayan
Kimi zaman ülkemizde sadece haberimiz şiddet haberlerinden sonra “şiddete son” gibi kampanyalar, eğitici yazılar yayınlanıyor. Bu sefer bu içerikte bir yazı yayınlamak için büyük bir haber yayılmasını beklemedim. Sebebi de su an benim bu satırları yazarken, sizin su an bu satırları okurken, yüzlerce bireyin şiddet görüyor olması. Bu yazımda şiddeti sadece kadına yönelik olarak genellemeyeceğim çünkü şiddet, her cinsiyetten kişinin başına gelen travmatik bir olaydır. Kapalı kapılar ardında sıkça gerçeklesen bu olay ekonomik statü, eğitim, sınıf gözetmez: “Çok eğitimli biriydi nasıl böyle yapar?” gibi tepkiler çok gerçekçidir çünkü çoğu insan şiddetin fakir, eğitimsiz kesimlerde daha çok gerçekleştiğini varsayar.
Bu yazımda şiddete eğilimi olan partnerleri ilişkide erken tespit edip önlem alabilmek için dikkat edilmesi gereken noktaları vurgulayacağım.
İlişkide çok hızlı ilerler: Adımlar çok hızlı atılır, mağdur kişi ilk basta mutlu olur, birbirlerine hemen ısındıklarını zannedip mantıksız aceleyi fark etmeyebilir.
Mesafeye saygı göstermez: Partnerin kişisel alanına saygı göstermez. Telefon, e-posta şifrelerini ister ve gelen mesajların açıklamasını sorar. Partnerin tek
Özellikle aile ve evlilik ilişkilerinde sınırların net olarak çizilmediği ve “iç içe geçme” kavramının sıkça görüldüğü toplumlarda ilişki bağımlılığına sıkça rastlanır. Sağlıklı bir ilişkide taraflar arasında “verilen” ve “alınan” denk iken, bağımlı ilişkilerde bu durum tek yönlüdür: bir taraf sürekli alan, diğer taraf ise sürekli verendir. Bir tarafın sürekli fedakârlık yapan olması, kendi ihtiyaçlarını tamamen bastırıp diğer kişinin ihtiyaçlarına odaklanması, kendi hislerinden çok diğer kişinin hislerini önemsemesi sonucu ortaya çıkan bu ilişki dinamiği her ne kadar “fedakarlık” gibi görünse de uzun vadede iki taraf üzerinde de kalıcı hasarlara ve sağlıksız bir ilişkiye yol acar.
İlişki bağımlılığının temel özellikleri şunlardır:
Düşük özgüven: İlişki bağımlısı kişiler yeteri kadar "iyi" olmadıklarını düşünürler ve kendilerini sürekli başkalarıyla karşılaştırırlar. Bu durumun altında yatan duygular utanç, suçluluk ve mükemmeliyetçilik olabilir.
İnsanları memnun etmeye çalışmak: Sevdiğiniz birini mutlu etmeye çalışmak çok normal bir istektir ama ilişki bağımlısı olan kişilerin başka bir seçimleri yoktur. “Hayır” demeleri mümkün değildir. Kendi ihtiyaç ve isteklerini tamamen feda
Ruh sağlığı alanında bir tecrübeniz veya eğitiminiz yok ise terapi sureci ile ilgili fikirleriniz yakın çevrenizden gelen varsayımlara veya medyanın terapiyi yansıtma biçimine dayanıyor olabilir. Terapinin ne olduğunu anlamadan önce ne “olmadığını” anlamak, bu surece açık görüşlü bir tüketici olarak yaklaşmanıza yardımcı olabilir.
Terapi ile ilgili
en yaygın 6 yanlış ve doğru:
1. Yanlış: “Terapist yakın arkadaş satın almak gibidir, yakın arkadaşlarımla dertleşmeyi tercih ederim.”
Doğru: Terapist ve yakın arkadaş arasında bir çok fark vardır. Terapistler ikili ilişkilerden kaçınmak konusunda eğitim alırlar ve danışanlarını seans dışında göremezler. Arkadaşlıkta paylaşım iki yönlüdür, yani iki taraf da paylaşım yapar ama terapide dikkat tamamen danışanın üzerindedir ve paylaşım tek yönlüdür. Çoğu insan yakın çevresine kendisini filtreleyerek anlatır çünkü yargılanmaktan ve ayıplanmaktan korkar. Terapi tamamen gizlidir ve paylaştıklarınız, terapi odasından dışarıya çıkmaz.
2. Yanlış: “Deli değilim ki terapiye gideyim”.
Doğru:
Alkolik olmak genellikle alkolün fazla kullanımı ile sağlığın, sosyal yaşamın, is ve aile hayatinin etkilenmesi ile tanımlanır.
Alkoliklik kendini farklı şekillerde gösterebilir. Bazı insanlar gün içinde hiç içmezler fakat aksamları içerler. Bazıları ise “arada bir” içerler ama o gün neler yasadıklarını , neler söylediklerini unuturlar. Sanıldığının aksine alkolikler gün içinde kendilerini pek belli etmeyebilirler. Aile aktivitelerine katılıp is yerinde başarılı olabilirler. Fiziksel sağlık sorunları genellikle yıllarca alkol kullanımından sonra ortaya çıkar.
Çoğu alkolik, “dibe vurmadan” veya problemleri ciddi problemlere ulaşmadan (sarhoş araba kullanırken tutuklanmak, evden kovulmak gibi, iş yerinde sorunlar yasamak) problem yasadıklarını kabul etmezler. Alkoliklerin tedavi olmayı kabul etmesi uzun sürebilir.
Aşağıdaki maddelerden en az iki tanesinin 12 ay veya daha uzun bir süre içinde yaşanması, kişinin alkol bozukluğu olduğu anlamına gelir:
Alkolün niyetlenen miktardan daha fazla ve uzun süre tüketilmesi.
Alkol kullanımının azaltılmasına veya kontrol edilmesine dair başarısız girişimler.
Alkolü bulmak, kullanmak ve etkilerinden kurtulmak için vakit harcanması.
Kişinin kullandığı al
Amerikan Psikiyatri Derneği, patolojik kumarbazlığı, bir dürtü kontrol bozukluğu olarak sınıflar. Patolojik kumarbaz, kumar oynama güdüsüne hakim olamayan kişilere denir. Kumar oynama isteğinden doğan gerginlik o kadar fazladır ki, ancak kumar oynadıktan sonra kişi rahatlığa kavuşur.
Tanı ölçütleri başvuru el kitabına göre kumarbazlık, zihinsel bir bozukluktur çünkü kişi kumar karsısında kontrolü kaybeder, zamanla harcanan para artar, kişinin aklı daima kumar ile meşguldür ve bu kayıpların yol açtığı sonuçlar göz ardı edilir. Literatürde patolojik kumarbazlık, için kontrol edilemeyen, hayatin çeşitli alanlarında olumsuz sonuçlara yol açan davranışların altında yer alır.
Kumar bağımlılığı kişinin yaşamını büyük ölçüde etkiler. Kumar bağımlısı olan kişiler kişisel ve ekonomik problemler yaşarlar. Kumar bağımlılığı eğer kontrol edilmezse yasal suçlara sebep olabilir.Fazla kumar oynamak ve kumar bağımlısı olmak arasında ince bir çizgi vardır. Kumara bağımlı olan kişiler bunu problem olarak görmezler. İyileşmenin ilk adımı kişinin problemi olduğu kabul etmesidir. Genelde kumarbazlar dibe vurdukları zaman bu alışkanlığın bir problem olduğunu kabul ederler.
Patolojik