İlber Ortaylı

İlber Ortaylı

Tüm Yazıları

Seferdeyken vefat eden Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü gizlenmişti. Şimdilerde Kanuni’nin gerçek mezarının olduğu, daha doğrusu vücudunun iç aksamının gömüldüğü yer araştırılıyor. Burada kalbi de var mı onu bilemeyiz

Sultan Süleyman’ın kalbi nerede gömülü

Hürrem Sultan’ın mezarı da Kanuni Sultan Süleyman’ın yanında...

Ünlü Szigetvar (Zigetvar) Kalesi 5 Eylül 1566’da düştü. Bugünkü Macaristan’da, Tuna’nın üzerindeki bir adadadır. “Sziget” ada, “var” şehir ya da kale; demek ki Tuna üzerindeki ada kalelerden biriymiş. Kanuni’nin fethettiği kale neredeyse tamamen tahrip edilmiş ve yeniden yapılmıştır. Bugünkü kale temelde Osmanlı askeri mimarisini yansıtır.
5 Eylül’de zafer davulları vurduğunda cihan padişahı Muhteşem Süleyman hasta olarak geldiği bu seferde zaten iki gün önce vefat etmişti. Ölümü gizlendi. Cesedin acele tahniti için iç organların çıkarılması gerekiyordu; onlar çadırın içine gömüldü. Tahnit edilip giydirilen padişahın naaşı tahtına oturtuldu ve zafer geçidi yapan ordusunu selamladı. Hastalığından dolayı gelişi istisnai olarak arabada olmuştu. Naaşının nakli de arabada yapıldı. İstanbul’a yaklaşıldığında ölüm haberi ancak duyuldu. Orduda gulgule yeri göğü tuttu; yeni padişah Sultan Selim Han’a biat edildi.

Haberin Devamı
Sultan Süleyman’ın kalbi nerede gömülü
Süleymaniye Camii’nin avlusuna defnedilmişti
O gün bugündür Szigetvar’a yapılan türbe benzerinin gerçek mezar olup olmadığı tartışılıyor. Osmanlı tarihinde seferde ölen ikinci padişah türbesidir. Kosova’daki Murat Hüdavendigar türbesinde de padişahın iç aksamı gömülüydü ve o türbe bugüne kadar bilhassa 1912’den sonra yapılan antlaşmalarla olduğu gibi muhafaza ediliyor. Bu ikinci mezar yani Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Szigetvar’daki türbesiyse Avusturya döneminde tahrip edildi, yeniden yapıldı. Yeniden yapılanın temsili olduğu üzerinde duruluyor.
1980’lerin başında Macar hükümeti uygar bir tarih anlayışıyla kaleyi savunan komutan Miklos Zrinyi ve Kanuni’nin dev heykellerini Szigetvar sahralarına dikmiş ve temsili türbeyi de Turgut Cansever’e restore ettirmişti. 1986 yılında Pecs’te yapılan Osmanlı Etütleri Kongresi’nde (Pecs şehrinin Almancası Fünfkirchen tarihçi Peçevi’nin şehridir ve oradaki cami kiliseye çevrilse de şekli muhafaza edilen ilginç bir yapıdır) kongreye katılan tarihçiler türbeyi ziyaret ettiler. Osmanlı edebiyat tarihçilerinin en renklilerinden olan divan şiirinin ünlü hizmetkârı Orhan Şaik Gökyay hoca türbede Baki’nin mersiyesini okumuştur. İnsanlar o ünlü terennümü hâlâ unutamaz.
Bugünlerde Kanuni’nin kalbinin yeri hâlâ bilinmiyor diye bir haberi, İngiliz basınından Thorpe ortaya attı. Pecs ve İstanbul üniversiteleri gerçek mezarın, daha doğrusu iç aksamın gömüldüğü yeri birlikte araştırıyor. Bu gömüde boşaltılan iç aksamın içinde Kanuni Sultan Süleyman Han’ın kalbi de var mı onu bilemeyiz. Malum olduğu üzere Kanuni Sultan Süleyman’ın cenazesi Mimar Sinan’ın elinden çıkan Süleymaniye’deki caminin avlusuna defnedildi. Hürrem Sultan’ın da mezarı oradadır ve en başta Ukrayna’dan gelen heyetlerin
resmi ziyaretgahı olmuştur.

Uygar milletler geçmişi inceler
Macaristan’ın içinde de ünlü Gyula Szeglü ekolünü takiben şiddetli anti-Türk ve Osmanlı karşıtı görüşler elan vardır ama tarih yazan milletlerden olan Macarların tarihi ciddi olarak inceleyen bilimsel kadroları ve ünlü Türkologları sayesinde Osmanlı tarihi başka türlü mütalaa edilir. Bu ülkeyi en satvetli zamanında fethederek güçlü Macar krallığını topraklarına katan Muhteşem Süleyman Han gibi bunu 1686’da elinde kılıcıyla savunan son Budin Valisi Abdurrahman Abdi Paşa’nın Puda tepesinde askeri müze yanındaki mezarı da aynı şekilde onurlandırılır ve korunur.
Macarlar tarihlerine başka bir gözle bakar ve olduğu gibi değerlendirir. Szigetvar ve Buda’daki iki mezar bunun göstergesidir. Uygar milletler geçmişi inceler. Yakasına sarılıp hesap sormak veya geçmişten intikam almak şüphesiz yakışıklı bir tavır değildir.

Sultan Süleyman’ın kalbi nerede gömülü

Der Spiegel dergisi Kapalıçarşı’daki çökme tehlikesinden bahsedince herkes ayaklandı.

Kapalıçarşı’yı vatandaş girişimi kontrol etmeli

Almanya’da yayımlanan ünlü Der Spiegel dergisi Kapalıçarşı’daki çökme tehlikesinden bahsedince herkes ayaklandı. Aynı sorun yıllardır tekrarlanır. 1894 depreminde çökmeler, iç duvarların incelmesinden ve bazılarının kaldırılmasından,
yan geçiş için açılan kapılardan dolayı olmuş deniyor.
Sık sık başka vakıf dükkanlarında da bu gibi esnaf açgözlülüklerine rastlanır. 926 dükkanın duvarının incelmesi, 135’inde de bazı duvarların yıkılması ne kadar doğrudur bilemeyiz ama bu olay var. Çatıların üstünü birtakım su tanklarının doldurduğu aşikar. Esnaf çarşının bakımsızlığından dolayı belediyeyi ve vakıfları suçluyormuş. Kabahat samur kürk olsa kim üstüne alır.
Kapalıçarşı’nın yerinde Bizans zamanından beri geniş bir çarşı pazar alanının olduğu gerçek. Lakin Ortadoğu’da kapalı çarşılar geleneği İran Selçuklu medeniyetine has bir olgu. Daha doğrusu Selçuklulular devrinde zirvesini yaşayan bir gelenek. Fatih devrinden sonra bildiğimiz ünlü Bedesten (Bezzazistan), Sandal Bedesten gibi yerler çok kıymetli eşyanın alınıp satıldığı, emanet bırakıldığı hatta para saklanan yerlerdi. Bugün kalın duvarları oyup dar dükkanda yer kazanmayı düşünen akıllılardan geçilmiyor. Teftişin ne kadar yapıldığı bilinmiyor.

Saldırmanın gereği yok
Bir memlekette bu gibi eserler sadece belediye ve vakıfların kontrolüne bırakılamaz. Vatandaş girişiminin eski eserlerin kontrolüne el atması, aksamaları izlemesi kaçınılmazdır. Hiç kimseye saldırmanın gereği yok. Kapalıçarşı, içindeki esnafın konuştuğu bir alay yabancı dille, alışveriş becerikliliğiyle dikkati çeken ve gelir getiren
bir bölge, kendine göre renkli bir mekan.
Öte yandan İstanbul mimarisinin hem kendini koruyan hem de çelişkili olarak kazanç hırsı yüzünden kendini tüketen bir geniş abidesi. Bir küçük kısımda imalat atölyeleri var; altın ve gümüş işi devam ediyor.
Yakın gelecekte
bu çarşının dejenere olmaması için sadece mimarisinin değil, esnaf faaliyetlerinin, alışveriş düzeninin, satılan malların kalitesinin, cinsinin de tespit ve denetimi gerekir. Bunu da belediye denetimi değil, belediyeyi de denetleyen vatandaş inisiyatifi yerine getirmelidir.