Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Makroekonomik dengelerin sağlanması esas olarak Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanlığı'nda olacaktır. Londra'da bir yatırım bankasında görevli olan ve bu konuma getirilen Mehmet Şimşek bürokraside deneyimsiz olsa da daha etkili olacaktır. (Şimşek aslında çok şanslı. Eski Cumhurbaşkanı Sezer onaylasaydı şimdi sadece Merkez Bankası Başkanı olacaktı. Oysa Sezer onun önünü açtı, bakan oldu!) Ekonomiden sorumlu bakan konusunda son günlerde karışıklık var. Medya yoğun biçimde koordinatör bakanlığa gelen Prof. Nazım Ekren'le istikrar programlarını değerlendiriyor. Nazım Ekren daha önce partide Genel Başkan Yardımcısı'ydı. Bu anlamda siyaseten daha güçlü olduğuna kuşku yok. Ancak daha önce Abdüllatif Şener'in de aynı konumda pek etkin olamadığını unutmayalım. Tabii bir de deneyimli Maliye Bakanı Kemal Unakıtan var. Unakıtan vergi ve özelleştirme konusunda yetkili olsa da makro dengeler konusunda şimdiye dek etkili olmadı. Bakanlar arasında yetki çatışması bu nedenle bir ölçüde kişiliklere, bir ölçüde de Başbakan'ın vereceği sorumluluk tanımlarına bağlı olacaktır. Hepsinden öte bu bir politika değişimine bağlı olacaktır ki, hükümet programında bu görünmüyor. Kaldı ki, uluslararası mali piyasalar dalgalı kur sisteminde kalınmasını ve mali disiplinin sürmesini istemektedir ki, Şimşek'in de görüşünün bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Bu yıl sonunda IMF ile sürdürülen program sona ermektedir. Böylece yeni bir tasarım artık olanaklı hale gelmektedir. Fakat böylesi bir arayış geçen hafta Meclis'e hükümet programında özellikle para politikasında (kur, faiz ve para arzının belirlenmesi) görülmemektedir. Programında mali disiplinde oluşan gevşekliğin nasıl toparlanacağı da yer almamaktadır. Hatta aksine yeni vergi indirimlerinin gündemde olduğu belirtilmektedir. Üstelik biliyoruz ki, vergi indirimleri gerek vergiyi tabana yaymakta, gerek vergi gelirlerini artırmakta pek etkili olmamaktadır. Yetki çatışması olasılığı Artık farklı bir iklime girilmektedir. Önümüzdeki dönemde küresel likidite daralmasa bile eski bolluğun da olmayacağı anlaşılmaktadır. Demek ki, bir sermaye çıkışı beklenmese de içeriye daha az sermaye akacaktır. Yani dış açığın finansmanı eskisi gibi kadar rahat olmayacaktır. Sıcak para gereksimi olan TC Merkez Bankası da faizleri indirmekte zorlanacaktır. Biz yine de rezerv birikiminin hızlanmasında büyük yarar görüyoruz. Bu kuru yukarı iterken dış açık sorunu küçülecek ve finansman bulma sıkıntısı azalacaktır. Hükümet programına bakıldığında mali disiplin tarafındaki hassasiyet ne denli belirtilirse belirtilsin, son yıl içinde ortaya çıkan büyük açığı "Ayinesi işidir kişidir lafa bakılmaz" sözünü hatırlatmaktadır. Mali disiplin elden çıktığında hem para politikası etkinliğini yitirmekte, hem de bunu hisseden yabancı sermaye çıkışa kalkabilmektedir. Ayrıca para politikasının etkinliğini yitirmesi faizleri olması gerekenden daha yüksek bir yerde kalmasına neden olmaktadır. Önümüzdeki yıl ya da 60. hükümet yeni bir programın üzerinde çalışmadığına göre görünen temel sorunlar da sürecektir. Üstelik artık küresel iklim farklı olacaktır. Yüksek bütçe açığı, yüksek cari açık ve yüksek işsizlik konusunda bir program değişikliğinin görülmemesi büyük eksiklik... hgunes@milliyet.com.tr Farklı bir iklimde aynı politika