Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

33. Olağan Kurultay çok özel bir kurultay oldu. Karizmatik Genel Başkan Deniz Baykal çekildi. Yerine sade bir insan olan Kılıçdaroğlu geldi. Delegeler ilk defa kamuoyuna direnemedi ve yeni bir lider büyük bir coşku ile seçildi. Bu arada partinin güçlü ismi olan Genel Sekreter Sav’ın hamlesi tabii anahtar rolü oynadı. Ancak eğer Baykal çekilmeseydi yahut da Sav destek vermeseydi, liderlik değişimi asla olamazdı. Bu son derece önemli bir gerçektir. Sav, parti içinde önemli bir yörüngedir.
Neden? Çünkü parti içi demokrasi yoktu. CHP’de delegelerin büyük kısmının genel merkezden beklentisi olduğundan kamuoyuna duyarlı davranamıyordu. Milletvekili seçim sıralamasından tutun da, belediye başkanlığı adaylığının belirlenmesine dek her şey Ankara’nın elindeydi. Önceki günkü kurultay konuşmasında Genel Başkan Kılıçdaroğlu artık parti içinde demokrasi sağlanacağı müjdesini verdi. Bu CHP’de bir devrim demek oluyor.

Söylem değişimi
Kılıçdaroğlu önceki günkü kurultay konuşmasını yoksulluk ve işsizlik üzerine dayadı. Bu da çok önemliydi. Öteden beri bunu kendisiyle paylaşıyordum. CHP artık rejimden çok, geçimle ilgilenecek. Bunu 70’li yılların CHP’sine yahut Ecevit’e öykünme olarak eleştirenler olabilir. Ancak sol bir parti başka neye öykünebilir ki?
Bunu kuru popülizm olarak da eleştirenler olacaktır. Oysa her sosyal politika öneren solcu lidere bu yafta yapıştırılırsa, sosyal demokrasinin özüne haksızlık edilmiş olur. Batı’da sosyal demokrat liderlerin tümü popülist hale gelir.
Fakat CHP’de sorunlar sadece söylem, lider ve parti içi demokrasiden ibaret olmamıştır. Uzun yıllardır ekip çalışmasından uzaklaşılmıştır. Baykal Ortanın Solu hareketi içinden sivrilmişti, ama o dönemden bu yana ekip çalışması değil, lider odaklanması süregelmiştir. Sol partilerde, özellikle dönüşümü yahut değişimi amaçlayan partilerde ekip yahut mutfak çalışması son derece önemlidir.
Yeniden demokrasi
CHP’de grup toplantıları liderin konuşma günü olarak bilinir. Oysa bu toplantılarda milletvekillerinin dinlenmesi gerekir. Bu yeniden sağlanmalıdır. Kılıçdaroğlu’nu bürokrasideki eski arkadaşlarına sordum; dinlemeye ve itiraza son derece açık olduğunu belirttiler. Çok sevindim. Dinleyen lider mutlaka başarılı olur. Demek ki, yeni, dinamik ve inançlı bir ekip Kılıçdaroğlu’nu başbakanlığa, CHP’yi de iktidara taşıyabilir.

Siyasette fırsatlar çok önemlidir.
Şans da çok ciddi rol oynar. Kılıçdaroğlu şanslı; büyük bir kamuoyu desteğiyle liderliğe oturuyor. Bu da onun elini çok güçlendiriyor. İkincisi AKP hükümeti de doğal iniş sürecine girdi. Kılıçdaroğlu cesur davranırsa başbakanlığa gelen nadir CHP liderlerinden olabilir. İlk destek Sav’dan geldi. Ancak tüm sosyal demokratlara bu sade kişiye destek olma görevi düşüyor.