Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge 1) Erdoğan Cumhurbaşkanı-Gül Başbakan: Bu seçenek tam bir AKP hegemonyası getirecek ve ülke çok gergin bir ortama girecekti. Köşk de dış temsil açısından bir hayli güven yitirecekti. Neyse ki atlatıldı. Zaten Erdoğan ve bazı yakınları dışında bunu kimse istemedi.2) Parlamentoda uzlaşılan aday-Erdoğan Başbakan: Bu seçenek Türkiye'de büyük bir ferahlama sağlayacaktı. Ancak kim kimi suçlamayı daha kolay bulursa bulsun, Erdoğan kendi olamazsa, diğer adayı bizzat belirlemek istedi. Bu fırsat da kaçırıldı.3) Parlamentoda uzlaşılmayan, ancak kabul görecek bir aday-Başbakan Erdoğan: Bu opsiyon Köşk'ün AKP egemenliğine girmesini sağlamasa da siyasal gerginlikleri azaltacaktı. Çünkü başında muhalefet destek vermese de daha sonra bu yeni isme saygı göstermek zorunda kalacaklardı. Oysa AKP içindeki radikal tavırlar buna izin vermedi.4) Çekirdek kadrodan birini Köşk'e aday çıkarma-Başbakanlıkta Erdoğan'ın kalması: Anlaşılan bu opsiyon bir optimum oluşturdu. Hem milli görüşten ödün verilmemiş olundu, hem de Erdoğan'ın kişisel olarak güvendiği biri aday yapıldı. Üstelik Gül Dışişleri Bakanlığı gibi bir mevkide bulunduğundan dış temsil yeteneği de sorun olmayacaktı.Artık devletin başı AKP'nin ilk başbakanı oluyor. Hükümetin başında da Erdoğan kalıyor. Bu yapıyla gidilen seçimlerde de AKP yeni bir seçim zaferi bekliyor. Gerçekten DYP ve ANAP seçimlerde uzlaşamazsa AKP'liler yanılmayabilir. Hatta AKP oy oranını artırabilir. Mamafih, bu, AKP'nin parlamentodaki sayısal gücünü korumasına yetmeyebilir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü Köşk'e aday göstermesiyle Türkiye yeni bir döneme girmiş bulunuyor. Bu yeni dönemi doğru değerlendirebilmek için hangi seçeneklerin devre dışı kaldığına bakılmalı: Seçimlerde de üç olasılık görünüyor: Birincisi, AKP, hükümeti kuracak çoğunluğu elde ederek işine devam eder. Fakat eğer Anayasa'yı değiştirecek bir sayısal çoğunluk elde ederse, bu kez başkanlık sistemine geçerek yeniden seçimlere gidebilir. Daha önce de olmadı mı? Gül bu durumda koltuğunu Erdoğan'a bırakır. Bir alkış tufanı daha yaşanır. Her iki durumda da iktidar istikrarlı olsa da bu sefer türbülanslar ana muhalefetin kendi içinde yaşanabilir. Parti dışından yine yönetime meydan okumalar gözlenebilir. Tabii bir de koalisyonlar olasılığı var. Mali piyasalar ve iş dünyası bu sözcüğü pek sevmese de aslında koalisyonlar son derece yararlı olabiliyor. Eğer ANAP-DYP ile seçim birliği yapabilirse, baraj sorunu yaşanmaz, bu partiler AKP, MHP ve CHP'nin yanı sıra parlamentoya girerler. AKP'nin yeniden salt çoğunlukla iktidarı ele geçirmesi ya da üçte iki çoğunluğu elde etmesi artık çok fazla önem taşımıyor. Her iki durumda da egemen bir AKP iktidarı ortaya çıkıyor. Bundan böyle siyaset kılık ve renk değiştirecektir. Tabii Türkiye'nin yurtdışındaki algılanışı da değişmeye başlayacaktır.Ekonomik açıdan ise her şey uluslararası likiditeye bağlı. Yabancı sermaye bolsa içeride ne olursa olsun, piyasalar etkilenmiyor. Fakat içeride herkes uzlaşsa, hatta kol kola girip halay çekse bile, uluslararası likidite azalmaya başladı mı önünde durmak mümkün olmayacaktır. Ülkenin zor bir döneme girdiği ortada. Kimileri "Çok iyi oldu" diye ortalığı yatıştırmaya çalışsa da bu işler sırt sıvazlamayla gitmez! hgunes@milliyet.com.tr Seçim senaryoları