Piyasacı ekonomistlerin en büyük argümanı devlet müdahalesinin ortadan kalkmasıdır. Tuttururlar vergileri düşürün diye. Devletin parayı verimsiz kullandığını savunup dururlar. Ülkemizde de bu çok yoğun söylenir. Şirketlerin aşırı vergi yükü yüzünden yatırım yapamadığı, bunun büyümeyi örselediği, hatta vergi hasılatını bile düşürdüğü söylenir.
İngiltere’de işadamlığı yapan bir dayım vardı. Derdi ki, “Dünyanın neresine gidersen git vergi bir spordur. İşadamları verilmesi gerekeni değil, vermek istedikleri vergiyi verir.” Zamanla gördüm ki, gerçekten vergi yönetimi denen bir ihtisas var. Kimi zaman işadamı vergi veriyor, kimi zaman da bunu azaltmaya çalışıyor. Tabii belli sınırlar içinde.
Laffer haklı çıkmadı
1940 doğumlu Amerikan iktisatçısı Arthur Laffer vergi oranlarının artmasıyla vergi gelirlerinin önce arttığını fakat belli bir noktadan sonra düştüğünü anlatmıştır. Bu tezin daha önce 14. yüzyılda İbn Haldun tarafından öne sürüldüğünü söyleyenler de vardır. Fakat gerçekte muhafazakârların ekmeğine yağ sürmüştür.
Geçenlerde katıldığım bir toplantıda kurumlar vergisinin düşürülmesinin faydaları anlatılıyor, Türkiye’de de vergilerin yüksek olduğundan dem vuruluyordu. Oysa konuşulanların çoğu yanlıştı. Örneğin ABD’de Reagan iktidara geldikten sonra (1981’den başlayarak) vergileri düşürmüş ama bütçe açığı çok daha büyük boyutta artmıştı. Asıl reformun yapıldığı 1986 yılında ise vergi gelirleri yüzde 1 düşmüştü. Demek ki, bu tez ABD için bile doğru değildi.
Pekiyi Türkiye’de vergiler yüksek mi? İşte bu da bir şehir efsanesidir. Gerçek tam aksidir.
Vergiler yüksek safsatası
Birincisi, Türkiye’de doğrudan vergiler çok düşüktür. 2000 yılında dolaysız vergilerin toplam vergiler payı yüzde 44’tü. 2006 yılında bu oran yüzde 34’e geriledi. 2008 yılında da yüzde 33’ün altına düştü. Oysa OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 56’dır. Gelişmekte olan (özellikle kişi başına benzer gelire sahip) ülkelerde bile bu oran Türkiye’den yüksektir.
Kaldı ki, Türkiye’de vergiler hiç de sanıldığı gibi yüksek değildir. 2008 yılında vergi gelirleri milli gelirler içinde yüzde 17,7 bir paya sahiptir. OECD ortalaması yüzde 36’dır. Kişi başına geliri aynı düzeyde olan ülkelerde de bu yük (oran) yüzde 30’ların üstündedir. Vergi cenneti haline getirilen İrlanda’da bile yüzde 32’dir.
Türkiye’de kurumlar vergisi mükellefi 650 bine yakın. Ancak yarısını 100 kurum ödüyor. Bankalar ise kurumlar vergisinin beşte birini sağlıyor. Yani kimsenin kurumlar vergisini ödediğini savunmak olanaklı değil. 100 kurumu dışarıda bırakırsak 650 bin şirketten alınan vergi, milli gelirin yüzde 0,8’i ediyor! İnsana gülerler.
Üstad Şükrü Kızılot da bu ara dizelin vergisi yükselsin istiyor. Benzinin fiyatı düşer, dizelin artarsa vergilerin de artacağını düşünüyor. Ya çiftçi ne olacak. Gelin siz şu vergi vermeyen 640 bin kişiye yüklenin. Ama Doğan Holding’e değil. O zaten profesyonel sporcu.