Gösterge Ekonomik alanda konanlar da bu garnitürlerden. Zaten anayasanın ekonomik alanda bir açılım getirmesi de gerekmiyor. Anayasayla ekonomik kalkınma sağlansaydı ekonomi yönetimleri hukukçulara verilirdi. Ekonomik kalkınmayı sağlayan unsurlar bilgi, teknoloji ve sermaye birikimidir. Bunları da ne anayasa, ne de başka bir hukuksal düzenleme sağlayamaz. Nitekim hazırlanan anayasanın ekonomik konulardaki maddeleri ekonomistlere danışılmış değil. Üstelik dünyanın çoğu gelişmiş ülkesinin anayasasında ekonomik düzenlemeler yer almaz. Ama ülkemizde 1961 Anayasası'ndan gelen bir anlayışla toplumsal düzenin her kuralı anayasaya konmaya çalışılır. Sanki anayasaya konulursa işler garanti olur. Kalkınma mı istiyorsun? Koy anayasaya da kalkınalım misali. Yeni anayasanın asıl taslağı ortaya çıkmasa da kamuoyuna sızıyor. Aslına bakarsanız yeni anayasadan niyet belli.. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan buhran bahane edilerek başörtüsü kamu alanına sokuluyor. Gerisi laf-ü güzaf. Ama araya özgürlükçü birkaç garnitür de konuyor ki, ana yemek sırıtmasın! Gelelim değişikliklere. Mevcut Anayasa'nın 65. maddesi devlete, sosyal ve ekonomik alanlarda "mali kaynaklarının yeterliliği" ölçüsünde görev yüklüyor. Bu görevler çeşitli maddelerde sayılıyor. Örneğin 172. madde tüketicilerin korunması ve aydınlatılmasını devletin sorumluluğuna sokuyor. 65. madde sık sık Anayasa Mahkemesi'nin yürütmeleri durdurmasına elvermiş, liberal ya da özelleştirmeci hükümetleri zora sokmuştu. Ancak böylesi bir maddeye de anayasada açıkça ihtiyaç var. Devletin ekonomik ve sosyal ödevleri elbette olmalıdır. Üstelik somut olarak belirlenmelidir ki tartışma çıkmasın.Yeni anayasada da devletin ekonomik alandaki müdahalesi daha açık ve somut ifadelerle yer alıyor (Madde 126) Bu yetki hemen her piyasada rekabetin sağlanması ve tüketicinin korunmasıyla çerçeveleniyor. Elbette bu tanımın sosyal boyutu yok değil. Ancak Şırnak'ta ekonomik gelişmenin olmayışı karşısında devletin orada doğrudan yatırım yapması artık anayasal bir görev olmaktan çıkıyor. Yani yeni anayasa devletin sosyal işlevini bir güzel tıraşlıyor. 1982 Anayasası devletçi mi? Gerçi bu tür sosyal işlevlerin mutlaka anayasada yer alması gerekmiyor. Sosyal demokrat bir iktidar gelir, inanılmaz boyutta sosyal adaletçi bir icraat sergileyebilir. Anayasa'da buna engel bulunmuyor. Öte yandan rekabetin düzenlenmesinin ya da tüketicilerin korunmasının doğrudan devlete yüklenmesi de ilginç. Çünkü kimi liberal ülkede de bu iş sivil inisiyatiflere bırakılıyor. Kaldı ki, rekabetin sağlanması ya da tüketicinin korunması ülkemizde yürütmenin değil, idari yargı kurumlarının denetimi altında. Kuşkusuz bu anayasanın en fazla siyasal tarafları tartışılacak. Doğrusu da o. Ancak sonunda kuru gürültü içinde türban devlete giriverecek. Peki sonra ne olacak? Prof. Şerif Mardin'in tabiriyle, "mahalle baskısı" devletin içine girecek. O zaman da tartışma, özgürlük sağlamak (türbanlı) ile özgürlüğü korumak (türbansız) arasına oturacak?Konuya dönersek, ekonomik alanda devletin rolü bu anayasada kısıtlanıyor. Ama konu abartılmamalı. Anayasayla ekonomi zaten düzenlenmez. Kaldı ki yeni anayasa zaten ekonomiyi değil, türbanı düzenleniyor. hgunes@milliyet.com.tr Anayasa maddesi şart mı?