Tüketici hakları kuşkusuz kapitalizmin ve katılımcı demokrasinin belli bir evresini gösteriyor. Ürünler ve kurumlar gelişiyor, sorumluluklar üstleniliyor, bireyler hak sahibi oluyor. Fakat bu haklar yalnızca örgütlenerek elde edilebiliyor. Türkiye'de ise tüketici hakları emekleme kertesinde. Aslında tüketici hakları deyince akla ilk Amerika geliyor. Çünkü ABD'de bireyin kurumlar ve devlet karşısındaki hakları çok önemli. Tüketici hakları da bireye verilen değerin bir parçası sayılıyor. Bir malın bireye verdiği zarar karşısında inanılmaz tazminatlar veren Amerikan yargısı şirketlerin de korkulu rüyası. Bugün Dünya Tüketiciler günü. Ancak her yıl günün önemi göz ardı ediliyor. Ekonominin bu denli geliştiği, bireyin satın alma gücünün arttığı, bireysel hak ve özgürlüklerin her gün gündeme geldiği bir toplumsal aşamada neden hâlâ birey satın aldığı mal üzerindeki haklardan mağdur? Bunu sorgulamak gerekiyor. ABD'de 1700 yılından önce çıkan yasalarda bile tüketici hakları yer alıyor. Fakat asıl gelişme 1914'ten sonra başlamış. Nihayet günümüzde özellikle Federal Ticaret Mahkemesi ile Adalet Bakanlığı sorumluluğu üstleniyor. Buna rağmen ABD'de hukuksal düzen ve yaptırımlardan çok tüketicilerin baskısı etkili oluyor. Tüketici örgütlerinin birdenbire bir satıcı üzerinde uygulayabileceği baskıdan çok çekiniyorlar. Medya da çok duyarlı. Reklam geliri nedeniyle hiçbir yayıncı üretici kesimden ürkmüyor. Diyelim ki bir mal çürük ya da ayıplı çıktı. Satıcı şirket de duyarsız davrandı. Medyada yer alıyor, tüketiciler derhal boykota geçiyor ve şirket ciddi boyutta mali sıkıntıya girebiliyor. 1970'li ve 1980'li yıllarda tüketici haklarının efsanevi bir ismi vardı: Ralph Nader. Her türlü sivil oluşumun içinde yer almayı seven Nader, birkaç kez de ABD'de başkanlığa soyunmuştu. Nader'ın çıkardığı dergi tüketici hakları konusunda ulusal bir bilinç ve duyarlılık yarattığı gibi, şirketlerin de çekindiği bir medya aracı. Anavatanı ABD Ülkemizde tüketici hakları konusunda en azından 2005 yılında çıkmış (4077 sayılı) bir yasa var. Ancak nasıl kadınlara oy hakkını ilk tanıyan ülkelerden biri olmamıza rağmen kadın haklarında geri kaldıysak, tüketici haklarında da ilerleyemedik. Bunun da temelinde yaklaşım ya da yapı farklılığı var.Çünkü aslında tüketiciler ne yasayla ne de kurumla korunabiliyor. İlçelerde hakem heyetleri oluştu. Yasa, yargılama yetkisi de sağlamış durumda. Hatta Sanayi ve Ticaret Bakanlığı içinde bir genel müdürlük de var. Ama yine de yetmiyor. Çünkü tüketici örgütlerinin üye sayısı az. Yayınları yaygın değil. Medya duyarsız. Televizyonlar her gece bangır bangır ayıplı mal satanı ifşa etmiyor. Nihayet, hepsinden önemlisi vatandaş hakkını aramıyor. Tüketici duyarsız olunca satıcının duyarlı olması hiç gerekmiyor. Kısacası, bu da bir bilinç ve eğitim sorunu. Bireye değer verilmeyen bir toplumda haklar da olmaz. Tüketici hakkı da bundan farklı değil. Bu nedenle demokrasi, özgürlükler, haklar, sorumluluklar, özellikle de sosyal sorumluluklar geliştikçe tüketici hakları da gelişecektir. Ama aynı zamanda duyarlı olmaları için eğitmek de gerekiyor. hgunes@milliyet.com.tr Tıpkı kadın hakları gibi