Gösterge Mutlu olmanın iki temel anahtarı vardır. Biri yaşama daha olumlu ve iyimser bakmak, diğeri de başkalarına hoşgörüyle yaklaşmak. İyimserlik insanın kendisini mutlu kılar. Hoşgörü de başkalarını. Tabii başkalarını mutlu ettiğinizde onlar da sizi mutlu etmek için çabalar. Böylece karşılıklı bir olumlu etkileşim doğar. Tüm okurlarıma mutlu bayramlar diliyorum. İnsan yaşama mutlu olmak için gelir. Pekiyi, mutluluk deyince akla ilk olarak ne gelir? Yaşlılara göre sağlık, gençlerin kimine göre para, kimine göre şöhret, kimine göre unvan, kimine göre de güç gelir. Elinizde ne yoksa onun mutluluk getireceğini sanırsınız. Bana göre ise mutluluk sevmek, sevilmek, saymak ve sayılmaktır. İnsanın kendine saygısı varsa mutludur. Yoksa mutsuzdur. Mutsuz insan başkalarının mutluluğunu kıskanır, sıkıntı yaratır. Aslında siyasetçinin ya da liderlerin de amacı daha mutlu bir toplum yaratmaktır. Bu da sadece ekonomik refahın artmasıyla sağlanamaz. Elbette yoksul ülkelerin mutlu olması zordur. Hastalık, açlık ve kuraklık içindeki bir ülkenin huzuru olamaz. Ancak zenginleşmenin de mutluluğun tek aracı olamadığını bilmek gerek. Siyasetçilerin görevi barış içinde yaşayan, birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşan yurttaşların olduğu bir toplumu yaratmaktır. Hani "para var, pul var, her şey var, ama huzur yok" derler ya. Tıpkı bunun gibi. Şimdi bu bayramın arifesinde düşünüyorum da, Türkiye'nin halkı krizden bu yana daha mutlu mu? Krizde toplumun çok mutsuz olduğunu biliyorduk. İşsiz kalanlar, sermayelerini yitirenler, işyerlerini kapatan birçok insan oldu. Ama sonra ne oldu? İtiraf edelim ki, krizden bu yana ekonomik dengeler düzeldi. Daha iyi bir durumdayız.Milli gelir 6 yılda yüzde 50'ye yakın arttı. Enflasyon düştü, çok ciddi miktarda yabancı sermaye ülkeye akmaya başladı. İhracat 100 milyar doları aştı. İç borçlar yönetilebilir hale geldi. Bütün bu gelişmeler oldu olmasına, ama ağzımın tadı tuzu yok. Daha mutlu olduğumuzu sanmıyorum. Terör son yıllarda giderek tırmandı. İslamcı akımla laik güçler çatışması keskinleşti. Batı ülkelerinde ülkenin itibarı Ermeni soykırımı iddiasıyla ciddi biçimde yıpratıldı. Yurttaşların birbirlerine ya da kimi yurttaşların da devlete sevgi ve saygısı azaldı. Kısacası, ülkede iç barış bozuldu. Ağzımızın tadı bozuldu. Her şey var, huzur yok Bayramlar barışma vesilesidir. Acaba bir toplumsal barışı ve uluslararası kucaklaşmayı siyasetçimiz nasıl başarabilecek bilemiyorum. Düşünüyorum da, 70 yıl önce Türkiye daha fakir bir ülkeydi, ama iç barışı da, dış barışı da daha fazlaydı. Ne yaptık da bu hale geldik? Bu bayram hem yurttaşlarımızın hem de siyasetçilerimizin oturup bunu düşünmesi gerekiyor. Oysa barış bize hem huzuru hem de refahı sağlayacaktır. Nasıl ekonomik refah, toplumda mutluluğun önemli bir gereği ise iç barış da çalışan bir ekonominin olmazsa olmazıdır.Bu bayramda aile ya da komşu ziyaretlerinde en çok neyin konuşulacağını görüyoruz. Terör ve şehitlerimiz. Meclis'e sevk edilen sınır ötesi operasyona izin veren tezkere. Ardından bayram şekeri ikram edilecek. Pekiyi, ya o şekerin tadı olacak mı?.. Karamsarlığa gerek yok. Türkiye bu kara günleri aşar. Ben umutluyum. hgunes@milliyet.com.tr Bayramlaşma ve barış