Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Türkiye'de su bol değil. Batı'da kişi başına yılda 10 bin metreküp su tüketilirken bizde 1700 metreküp su tüketiliyor. Elimizde bulunan kullanılabilir su kaynağı da tüketimin pek üstünde değil. O kadar ki mevsimin kurak geçtiği yıllarda kesinti yapma gereği doğuyor.Üstelik uygarlık geliştikçe su daha fazla tüketiliyor. Peki, ama bu kadar suyu nereden bulacağız? Demek ki bir yandan "kullanılabilir", yani temiz su bulunacak, diğer yandan da dikkatli kullanılacak. Kullanılabilir su yaratmak ekonomistlerin değil, hidrologların işi. Ancak biz ekonomistler de belli düzenlemelerle su kullanımını daha verimli hale getirmek zorundayız. Geçen hafta perşembe (22 Mart) Dünya Su Günü'ydü. Bu yazıyı yazmadan birkaç gün bekleyerek konu hakkında çıkan her türlü yazıları, yapılan konuşma ve yorumları görmek istedik. Hemen herkes de dünyada suyun giderek kıtlaştığını, bu nedenle artık daha dikkatli kullanması gerektiğini belirtti. Ekonomiye giriş derslerinde havanın fiyatının olmadığı çünkü havanın kıt olmadığı (hatta sonsuz olduğu) belirtilir. Bir malın değerinin olması için miktarının sınırlı olması gerekir. Ancak su hava gibi değil. Yani fiyatlanabilir. Ama nasıl?Şimdi kimileri suyun daha yüksek fiyatlanmasıyla tasarruf sağlanacağını, elde edilen gelirle de kullanılan suyun dönüşmesini sağlayan tesislerin kurulabileceğini savunuyor. Yani yeni kaynağın yanı sıra artık aynı suyu birkaç kez kullanacağız.Her insan eşit miktarda su kullanmak zorunda olduğuna göre suyun pahalı olmasıyla yoksullardan varsıl kesime gelir aktarılmış olacaktır. Çünkü varsıl birinin suya ödediği onun bütçesini etkilemezken, yoksulların aile bütçelerini kökten sarsacaktır. Bunun tazmini akla gelebilir. Yani su çok pahalı olduğunda yoksulların mağdur olmaması için doğrudan devlet desteğiyle yük hafifletilebilir. Bu akla gelen ilk, belki en makul çözüm. Fakat diyelim ki fiyat artışıyla bir ailenin, aylık su masrafı 50 YTL'den 100 YTL'ye çıktı. Bu durumda varsıllar tasarruf etmek için duyarlı olmayacak, yoksullar ise tazminat (compansation) elde edeceği için sonuçta bir değişiklik olmayacaktır. Pahalı su fakiri ezer Suyun özelleştirilmesi, ya da kamu elinde kalması tartışması ise anlamsızdır. Çünkü zaten suyun cari birim maliyeti oldukça düşüktür. Yani özelleştirmeyle elde edilecek pek bir verim artışı olacağını sanmıyoruz. Kaldı ki işletme özelleşse bile kaynak devletin olacak, ayrıca devlet fiyatlama konusunda her zaman müdahil olabilecektir. Su işletmesi doğal tekel olduğundan fahiş bir fiyatlandırmayla yoksullar hayli sıkıntı çekebilir. Bu nedenle fiyatlara devlet müdahalesi şarttır.Akıllıca bir başka çözüm, birim tüketim arttıkça fiyatın yükselmesidir. Hatta fiyat öylesine tırmanmalıdır ki varsıllar bile tüketimlerinde duyarlı olsun. Fakat her şeye rağmen tasarruf sadece fiyatla sağlanamaz. Toplumsal sorumluluk ya da kaygıların da olması gerekir. Bu da bir eğitim sorunu. hgunes@milliyet.com.tr Özelleştirme çözüm değil